Musab Seyithan
Musab Seyithan 23 Nisanda Balıkesir’de Sergilenen Ahlaksızlık

23 Nisanda Balıkesir’de Sergilenen Ahlaksızlık

Balıkesir'de CHP’li Altıeylül Belediyesi’nin düzenlediği Çocuk Bayramı kutlamalarında müstehcen dans gösterisi yaptırıldı. Çoğunluğu çocuk olan katılımcılar önünde pornografik direk dansı yapan bir adam ve kadının görüntüleri sosyal medyada yayınlanınca Valilik ve Belediye yetkilileri, gelen tepkiler üzerine toplumun gazını almak için bilindik demeçler yayınladılar. Belediye, “Onayları dışında yaptığı için Kültür müdürünü görevden aldığını”, Valilik de “Olayı kınadığını” ve İçişleri Bakanlığından müfettiş istediğini açıklayarak “gaz alma” görevlerini yerine getirmişlerdir. Olay soğuduktan sonra herkes görevine iade edilecek ve ahlaksızların yaptıkları yanlarına kâr kalacaktır ve ilerde yeni denemeler yapacaklardır.

Bizim liseli yıllarımızda/1975’lerde, 19 Mayıs bayramlarında şortlarla ve mini eteğin de minisiyle kız öğrenciler stadyumlarda “Bayram kutlama” adı altında jimnastik hareketleri yaparlar, etten kuleler kurarlardı. Şehrin ayak takımı ve röntgencileri de ellerinde dürbünlerle stadyumlarda kızları en ayrıntısına varıncaya kadar izlerlerdi. Yollarda da laf atarlardı. Bundan rahatsızlık duyan ve biraz iffeti olan Milli Eğitim bakanları bu tür kutlamaları yasaklardı, bir başka iffetsiz gelir serbest kılardı. Bu milletin çocuklarıyla tahterevalli gibi oynarlardı. Bu bitti sanıyorduk. Ama hâlâ içlerinde ukde kalan namussuzlar zaman zaman sahne alıyorlar.

CHP’nin gen haritasına baktığınızda ve geçmişine göz attığınızda, CHP’li Altıeylül Belediyesinin yarı çıplak kıza meydanda direklere tırmandıran dans yaptırması yadırganacak bir eylem değildir. Camileri ahıra dönüştüren hatta fuhuş sektörüne satarak bu mabetlerde fuhuş yapılmasını ve dansözler oynatılmasını sağlayan CHP’nin bugünkü versiyonunun meydanda erotik “kazık dansı” yaptırması gayet normaldir. CHP’nin şimdiki genel başkanı Özgür Özel bir zamanlar kalbindeki nifakı şöyle dile getirmişti:

Bu ülkeden kendisini Müslüman olarak tanımlayan, öyle hisseden, yılbaşı gecesi aldığı o bileti, ya da oynadığı tombalayı kumar görmeyen, yılbaşı gecesi ailesiyle birlikte içeceği bir iki kadeh içkiyi günah saymayan bir Anadolu Müslümanlığı geleneği var. Onun günahına da katlanıp bu ritüeli yaşayan bir Anadolu Müslümanlığı var.”

Bunları söyleyen bir zihniyetin yarı çıplak bir kıza meydan dansı yaptırmasının, onların namus ve iffet anlayışıyla uyumlu olduğu anlaşılır. Hani bir zamanlar Rauf Tamer; “Solun Namusu” diye bir kitap yazmıştı da onlarda “namus” diye bir kavram bulamamıştı. Hatta Uğur Dündar, Halk TV’de yaptığı bir programda kadınlara çağrı yaparak; “Olabildiğince dekolte giyinin, mümkün olduğunca eteklerinizi kısaltın” demişti. Size göre bu adamda namus ve iffet var mıdır?

İşte bu cumhuriyetin tosuncuklarının, tarihi arkaplanı da içler acısıdır. İslamî ne kadar değer varsa hepsine karşı topyekûn savaş ilan etmişlerdi. Şeriatçı mebuslardan oluşan Birinci Meclisi alicengiz oyunlarıyla feshederek seçime gidip, ağırlıklı olarak laik düşünceli sekülerlerden/ittihatçılardan oluşan ikinci meclisi oluşturunca, sinsi planlarının önündeki engeli kaldırmanın sevinciyle kolları sıvayıp “Gökten gelen kurallarla idare edilmekten” kurtulmak(!) için cumhuriyet devrimlerini birer birer devreye sokmuşlardı. Bunları gerçekleştirmenin önünde en büyük engelleri de, şeriatçı hocalar ve onları yetiştiren medreselerdi. Öyleyse bunların kapatılması gerekiyordu ve hocaların da birer bahane bulunarak ipte sallandırılması lazımdı. Ve öyle de yaptılar. Kur’an okutan ve hafızlık yaptıran hocalar önce karakollarda işkence edilerek bundan vaz geçmeleri isteniyordu. Israr edenler -Konya’da olduğu gibi- meydanda darağaçları kurularak idam ediliyordu.

Şapkaya karşı çıktıkları için Rize ilimiz, sahilden gemilerle topa tutuluyor ve şapka giymeyenler Rize meydanında idam ediliyordu. Başta Menemen olmak üzere yurdun birçok yerinde CHP’lilerce provokasyonlar tertiplenerek olaylar çıkarıp “cumhuriyete başkaldırı ve ihanet” suçlamasıyla idam edilenleri de buna ilave edin.

Ezanlar on sekiz yıl asli şeklinin dışında okutulmuş, İslamî ilimleri tahsil etmek yasaklanmış ve günün birinde cenaze kaldıracak hoca bulunamaz hale gelmişti. 1950’ye kadar CHP tek parti iktidarının zulmü devam etmiştir. 1950’den sonra da askeri vesayet ve bürokrasideki CHP’nin siyasal üstünlüğü yine devam etmiştir.

Özellikle 1950’den sonra “laiklik elden gidiyor” adına yapılan birçok darbe, muhtıra ve zulümler Ecevit’i rahatsız etmiş olmalı ki “Bizim laiklik anlayışımız, inançlara karşı saygılı bir laikliktir” dedi. Dedi demesine de, genlerine kadar sinmiş olan İslam düşmanlığından dolayı Merve Kavakçı’nın başörtülü olarak TBMM’ne girmesine müsaade etmedi. Başbakan sıfatıyla Meclis kürsüsüne çıkarak bütün kin ve nefretini yüzüne yansıtmış olduğu halde; “Burası devlete meydan okuma yeri değildir. Bu kadına haddini bildirin” diye meclisteki holiganlarına direktif verip dışarı attırmıştı. İnançlara saygı ne? CHP kim? Bu, tavukla tilkiyi aynı kümese koymak gibidir. Yan yana gelmesi asla mümkün olmamıştır. İnançları hemen boğmuştur.

İşte bu gerçekleri yediden yetmişe herkese anlatarak, kalbinde hardal tanesi kadar iman olan kimselerin kesinlikle CHP’ye yakın duramayacaklarını, CHP’nin itikâdî bir sorun olduğunu, onları iktidara taşımanın Bizans’ı iktidara taşımak olacağını, Netanyahu’yu iktidara getirmek anlamına geleceğini, Türkiye’yi İsrail’e dönüştüreceklerini, Türkiye’deki Müslümanlara, siyonistlerin Filistinli Müslümanlara yaptığını yapacaklarını anlatmalıyız. Hem de bıkıp usanmadan anlatmalıyız. Çünkü yaptıkları, yapacaklarının şahididir.

Zira Selanik’te peydahlanan İttihat ve Terakki hareketinin kuruluş amacı, Osmanlının sonunu getirmek ve başta Hilafet olmak üzere ne kadar İslamî kurum ve değer varsa hepsini sosyal ve siyasi hayattan söküp atmaktı. Kısaca İslam’ı düşman ilan edip ona savaş açmaktı. Kendi değerlerine düşman, düşmanın değerlerine hayran bir nesil yetiştirmekti. Ve bunu da yaptı. Merhum Abdülhamit Han’ı tahttan indirerek emellerinin en başta gelenini gerçekleştirmişlerdi. İslam düşmanlığı ve değerleriyle savaş süreci hızla işletilmiş ve cumhuriyet döneminde de bu işi CHP devam ettirmiştir. Çünkü CHP, bir İttihat ve Terakki artığıdır, onun amansız takipçisidir. CHP ile ilgili yazdığım her yazıda hatırlattığım gibi Merhum Necip Fazıl Üstadın ifadesiyle; “CHP bir parti değil, Türk’e dinini, dilini ve özünü kaybettirmeye memur bir katliam müessesesidir.

Merhum Özal’ın; “Türkiye’yi törenler cumhuriyeti olmaktan kurtarmalıyız” dediği gibi artık az gelişmiş üçüncü dünya klasiği olan miadı dolmuş bu tür bayramlara son verip işimize baksak daha iyi olacak ve bu tür provokasyonlara alet olmaktan da kurtulacağız. Vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Musab Seyithan Arşivi