Ayşe Kıdır

Ayşe Kıdır

Ben Değil Biz

Ben Değil Biz

Benli cümlelerle değil bizli cümlelerle başlamalı tüm mısralar. İnsan tutsak olduğu bencillik hapsinden kurtulmalı, kendi fıtratına, özüne uygun yaşamalı. Fıtratımızda bencillik, merhametsizlik yok; fedakarlık, merhamet var. Özümüze uygun yaşamadığımızdandır bunca kasvetli hava, bunca keşmekeş dünya.

Peygamberimiz (s.a.v.)  hiçbir zaman “önce kendi karnıma” diyerek yemeğe başlamamış önce yoksulları, yetimleri, evindeki misafirleri doyurmuş, kendisi açlıktan karnına taş bağlasa da; aç olan komşusuna var olan rızkını göndermiş. Biz ise “önce kendi karnıma” diye bir sözle yemeğe başlayıp kendi midemizi mi düşündük? Orucun hikmetini anlayıp kaç yetimi, garibanı, yoksulu doyurduk? Soframızda onlara da yer verdik mi? Sokakta, çöpün kenarında aç bekleyen kaç hayvanı doyurduk? Su bulabilmenin dahi büyük bir nimet sayıldığı diyarlar aklımıza geldi mi, ekmek bulamayan çocukların gönlündeki sevince vesile olduk mu?

Dünyada müslümanlara yapılan eziyetler, işkenceler günbegün artarken, sessiz kalıp “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyerek bize uğramayan her acının sessizi mi olduk? Sana dokunmayan yılan bin yıl yaşamış da; senin ruhunu zehirlemiş, insanlığını öldürmüş belki sadece bedenen yaşayan bir ölüsün haberin yok…

                Dünyada sadece kendini düşünen, altın bardaklarda şerbet içen bazı müslümanlar var. Hatta müslümanlara eziyet edenlerle el ele kol kola…  “Ar dünyası değil kâr dünyası” diye bir atasözünün dediği makamda dünya… Bir ümmet nasıl olur da ârdan “utanma, namustan” daha çok kendi cebini, elde edeceği menfaati düşünür? Âr olmadıktan sonra hangi kâr seni âbâd eder?

                  Vatanını canı pahasına koruyan şehit “önce can sonra canan” diye hiçbir zaman düşünmedi. Canı pahasına vatanını, vatanının içindeki henüz tüyü bitmemiş yetimi yani “cananı” düşünüp, “ben değil bizi” korumak için şehitlik şerbetini içti. Böyle erdemli, güzel bir nesilin evlatlarının asıl savaşı kendi nefislerindeki bencillikten, merhametsizlikten olmalı.

         Bir müslüman sırf menfaati için nasıl olur da başkalarıyla dostluk kurar? “Köprüyü geçene kadar ayıya dayı derler.”, “Öküz öldü ortaklık bitti.” İnsan olmanın vasfına yakışmayan atasözleri bunlar. Hepimizi bekleyen bir son varken, dünyalık menfaat için bir insanın gönlünde yer etmeye çalışmak, bir gönlü kandırmak kadar ayıp bir şey var mıdır?

Söylenen her söz, gönülden gelir; hâyâtîdir. Gönlümüzde yıllardır uyuyan bencil bir nefis var. Beşiğini sallayan da dünyanın bitmez işleri, ninnisi ise nefsimizin uydurduğu bahaneler… Beşikte uyuyan bu bencil nefsi uyandırmak lazım, ben değil biz demek lazım. Peygamberimizin (s.a.v.) hadiste dediği gibi "Birbirini sevmekte, birbirine acımakta ve birbirini görüp gözetmekte müminler, tek bir vücut gibidir. O vücudun bir organı rahatsız olunca öteki organların tamamı uykusuzluk ve derin bir rahatsızlık hisseder. Hasta olan organın ıstırabını daima paylaşırlar. (Buhari, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66) Biz bir vücuduz, bir yanımız acısa, tüm bedenimizde o acıyı hissederiz. O halde ümmetçe “ben değil biz” olalım. Biz dedikçe, bir bakarsın iyileşivermiş tüm kanayan yaralarımız…  Gönlümüzün şifa bulması dileğiyle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Kıdır Arşivi
SON YAZILAR