Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal Cumhurbaşkanımızın dikkatine (7)

Cumhurbaşkanımızın dikkatine (7)

Zamanında belli siyasi amaçlar güdülerek, öncesinde herhangi bir çalışma yapılmadan uygulamaya konulduğu anlaşılan zorunlu on iki yıllık ilk ve orta öğretim sürecinin devamında, “her ile üniversite” hedefiyle, ülkemizin tamamına yayılan lisans eğitimi politikasının iflas ettiği yadsınamaz bir gerçektir. Her ilde üniversite kurulması, bulunduğu şehirde olumlu ekonomik etkiler meydana getirmesi yanında, sosyal düzeyi de üst seviyelere çıkaracağı için, tartışmaya kapalı çok iyi düşünülmüş bir projedir. Ancak lisans ve ön lisans programlarına bilinçsizce ve hesapsız bir şekilde ülkemizin ihtiyaçları dikkate alınmadan işsizliği sonraki yıllara ötelemek ve salt nicel olarak Avrupa Birliği istatistiklerinde görüntüyü kurtarmak politikası soucu, kontenjanları artırarak üniversite sınavlarını kazanmaması gereken bir milyon düzeyinde fakülte, bir buçuk milyon düzeyinde ön lisans programlarına kayıtları yapılan gençlerin büyük oranda piyasa koşullarında iş yapabilecek nitelikten yoksun olarak, mezun olmaları durumu ortaya çıktı. Lisans bölümlerini ve ön lisans programlarını bitirip çoğu özel sektörde çalışabilecek nitelikten uzak ve iş bulamadıkları için biriken ortalama 18–25 arasındaki milyonlarca genç, ağır derecede bir hüsran ve pişmanlıkla yüzleşmek zorunda kaldı. Büyük bir umut, beklenti ve özgüvenle adeta ayaklarına kırmızı halılar serilecek düşüncesiyle fakülte veya ön lisans mezunu olan gençlerin önemli bir kısmı öğrenim gördükleri alanlarla ilgili işler için istenilen kalifiyenin altında kaldıklarından işsizlik kalmaları bir yana, meslek öğrenme yaşlarını da geçtiklerinden geri dönülmesi olanaksız halde ikinci defa çaresizlik sürecine yuvarlanmaktan kaçamadılar. Ancak azınlıkta kalan bir kısım marketlerde kasiyer, özel güvenlik görevlisi, tezgâhtarlık, fizik gücüne dayalı ve ciddi yetenek gerektirmeyen işlerde mecburiyetten, morali-motivasyonu düşük olarak ve asgari ücrette çalışmak zorunda kaldılar.

Karşılaşılmaktan kaçınılamayan ve içinde bulunulan durum, yıllarca işsizliği ötelemek ve kâğıt üzerinde görüntüyü kurtarmak adına takip edilen politikaların başarısızlıkla sonlandığı, denizin bittiği, tuzun koktuğu, yığın işsizler için ellerinde herhangi bir işte çalışacak donanımdan yoksun bir şekilde ön lisans ve lisans diplomalarından başka bir şeyin kalmadığıdır. Ancak olan okumak istememesine rağmen salt diploma vermek adına milyonlarca gencin meslek öğreneceği yaşlarda, okullara doldurulması ve günün sonunda çoğunun niteliksiz olarak ortada bırakılmasıdır. Bu gençler artık ne yapacaklar veya ne yapabilirler? Hemen hemen kira değerine yakın olan cari asgari ücret geliriyle, bu gençler nasıl evlenecekler? Nasıl aile kurup, evlerini geçindirecekler? Sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir aile düzeninin ortaya çıkması mümkün mü? Hükümet, evlenmeyi ve fazla çocuk sahibi olmayı teşvik eden sürdürülebilirlikten uzak geçici maddi desteklerle, yılların biriktirdiği kangren haline gelmiş sorunların çözüme kavuşacağını mı zannediyor? Üstelik olay sadece bununla da kalmamakta, toplumsal moral bozukluğu çocuklarının okulları bitirdikten sonra iş sahibi olmaları umuduyla yıllarca maddi yüklerini karşılayan ailelere de sirayet ederek, mutsuzluklarını katlanarak artırmış ve toplumun neredeyse tamamını sarmıştır.

Bu vakitten sonra hükümetin ülkemize yapacağı ilk ve en önemli hizmet, zorunlu eğitim politikasından hemen vazgeçmesidir. Bir ülkede herkesi okuması için zorlamak, eşyanın tabiatına aykırıdır ki, herkesin yetenekleri ve zeka seviyeleri farklıdır. Rehber öğretmenler tarafından ilköğrenimden itibaren her bir çocuk her açıdan her yıl incelenerek eğitim sürecindeki gelişmeleri yanında, ailelerinin maddi ve sosyal durumları hakkındaki bilgiler de ciddi düzeyde, sonraki gelen rehber öğretmenin görebileceği şekilde kalıcı olarak rapor haline getirilmelidir. Sonrasında öğretmenler ailelerle birebir görüşüp konuşarak çocukların geleceğine birlikte karar vermelidir. Sorunun çözümü burada yatmaktadır, gerisi ülkemiz için zaman ve istikbalimizin kaybolmasıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal Arşivi

Hangisi gerçek?

01 Aralık 2025 Pazartesi 00:03

Cumhurbaşkanımızın dikkatine (15/son)

24 Kasım 2025 Pazartesi 00:03

Cumhurbaşkanımızın dikkatine (14)

17 Kasım 2025 Pazartesi 00:01

Cumhurbaşkanımızın dikkatine (13)

10 Kasım 2025 Pazartesi 00:01

Cumhurbaşkanımızın dikkatine (12)

03 Kasım 2025 Pazartesi 00:01

Cumhurbaşkanımızın dikkatine (11)

27 Ekim 2025 Pazartesi 00:01

Cumhurbaşkanımızın dikkatine (10)

20 Ekim 2025 Pazartesi 00:03

Cumhurbaşkanımızın dikkatine (9)

13 Ekim 2025 Pazartesi 00:01

Cumhurbaşkanımızın dikkatine (8)

06 Ekim 2025 Pazartesi 00:01

Cumhurbaşkanımızın dikkatine (6)

22 Eylül 2025 Pazartesi 00:04