Derede Boğulmak
Cumhuriyetin kurulmasından günümüze kadar geçen 102 yılda, tek başına iktidarda kalan hükümetin, herkes tarafından kendi penceresinden olumlu ve olumsuzluklarıyla değerlendirilmesi normal bir yaklaşımdır. Ancak düz mantık olarak, öyle veya böyle çeyrek yüzyıla yaklaşan bir dönemde halkın özgür iradesini kullanıp, sandık başına gidip oy kullanarak yapılan tüm seçimleri kazanan bir siyasi örgütün, başarısı yadsınamaz bir olgudur. Özellikle sırasıyla Covid-19 Pandemisi, Rusya-Ukrayna Savaşı, Gazze katliamı, Trump’ın başkan seçildikten sonra Gazze konusundaki saçma, hırçın, şımarıklık hatta akıl tutulması denebilecek deli saçması düzeyindeki konuşmalarının meydana getirdiği dış kaynaklı olaylar yanında, yeni yılın girmesiyle birlikte hemen her dönem olduğu gibi kamu kurumunda çalışanlara, emeklilere verilen zamlı maaşların ve asgari ücret tutarının yine beklentilerin altında kalması ile mal ve hizmetlerin fiyatlarının firmalar tarafından keyfi denebilecek şekilde artırılmasının önüne geçilmesine yönelik ulusal orijinli gelişmeler, hükümetin odağında çözülmesi gereken unsurlardı.
Hükümetin küresel ve yurt içi ölçekte karşı karşıya kaldığı gelişmeler dikkate alındığında, dış kaynaklı sorunlara karşı uygulamaya koyduğu politikalarda daha etkin olduğunu söylemek mümkündür. Covid-19 Pandemisi tüm dünyayı etkisi altına aldığı süreçte başta ABD, Almanya, İtalya, İspanya gibi gelişmiş ülkelerin bile ne kadar aciz durumlara düştüğüne, ölenlerin caddelerden toplanamadığına, TIR’ların soğutma depolarına kaldırıldıklarına tanıklık ederken, söz konusu olumsuz vakaların hiçbirisi ülkemizde gerçekleşmedi. Aynı şekilde Rusya-Ukrayna savaşının sonucu olarak ortaya çıkan doğal gaz ve tahıla kriz nedeniyle ulaşamama riskiyle, israil tarafından Filistinlilerin sahibi olduğu topraklardan sürülmesi amacıyla Gazze’de maruz kaldıkları soykırım karşısında, Türkiye’nin karşılaşabileceği ekonomik yaptırım riskini bile göze alarak tavrını net bir şekilde ortaya koyması, ekonomik açıdan bakıldığında takdire şayandır. Uluslararası ölçekte karşılaşılan iktisadi ve siyasi konular başta olmak üzere, askeri ve ulusal güvenlik alanlarında hükümet sınıfı geçmesine rağmen, ülkemiz içinde meydana gelen ekonomide meydana gelen olaylar için olumlu görüşlerde bulunmak mümkün değildir. Kurumsal olarak hükümetin baskısı altında kalmasıyla eleştirildiği için başta enflasyon olmak üzere açıkladığı tüm istatistiklerine şüpheyle yaklaşılan TÜİK’in verileri kaynak alınarak belirlenen; memur, işçi, emekli ve asgari ücretlerden, hiçbir kesim memnuniyet duymamaktadır. Artı tüketicilerin temel ve zorunlu ihtiyaçları için yaptığı harcamalarının ¾’ünden (%75) fazlasını oluşturan meyve, sebze, yiyecek, giyinme, su, elektrik, doğalgaz, eğitim, sağlık, konut kirası vb. kalemlerin fiyatlarının maaşlara yapılan zamlardan çok fazla olması, yetki ve sorumluluğu elinde bulunduran iktidara olan güveni sarsmaktadır. Uluslararası arenada gerçekleşen olaylara karşı evrensel hukuk ve insan hakları normlarına uygun politikaları (Tahıl Krizi, Gazze, Suriye, Irak), marjinal gruplar (israil ve yandaşları) dışında tüm insanlığa kabul ettirerek büyük itibar kazanan hükümet, ne yazık ki özel sektörde faaliyet gösteren firmaları tarafından yapılan keyfi fiyat artışlarının önüne geçemediği gibi, aldığı önlemler konusunda da sınıfta kaldığı açıktır. Özellikle ülke çapında örgütlenmiş gıda ve temizlik ağırlıklı satış yapan zincir marketleri başta olmak üzere, hemen tüm sektörlerdeki firmaların tekelleşip aşırı kar elde etmelerine karşı yasal olarak caydırıcı yaptırımları uygulamaya koyamadığından, on altı milyon emekli, yedi milyon civarındaki asgari ücretle çalışanların reel gelirlerinin azalmasını önleyemediği ortadadır. Gelinen noktada halkın ezici orandaki çoğunluğun yaşadığı sorunların çözümü, siyasi ve popülist söylemlerle giderilebilecek aşamayı çoktan geçti. Adeta dünyayı dize getiren hükümet, birkaç firmanın oyuncağı durumuna düşmemeliydi. Hükümetin rüyadan uyanıp zengin azınlığın değil, halkın dertlerini çözecek politikaları devreye sokmalarının zamanı çoktan geldi. Hükümet daha neyi beklemektedir? diye soruyorum.