Ramazan Yaşar

Ramazan Yaşar

“ELLER YUKARI! BEN PARALEL DEVLET”

“ELLER YUKARI! BEN PARALEL DEVLET”

“Paralel Devlet” yok diyenler, varlığına delil arayanlar, Adana’da TIR’ların durdurulduğu fotoğrafa bir kez daha baksın. Durdurulan TIR’lara eskortluk eden otomobilden indirilen MİT mensuplarına, iki asker diz çökmüş vaziyette, eller tetikte, ateş etmeye hazır vaziyette “Paralel Devletin” savcı ve komutanından “ateş” emrini bekliyorlar. Kendinizi film setinde zannediyorsunuz. Ancak kimsenin film falan çekmediğini anlamak uzun sürmüyor.

Ankara’da bir ankesörlü telefondan yapılan “Paralel ihbar” üzerine savcı, bulduğu cemaatdaşı komutanı yanına alarak, “El Kaide’ye baskına gidiyoruz” diyerek Jandarmayı peşine takıyor. MİT’e ait olduğu Başbakan tarafından açıklanan TIR’ları durdurup, MİT mensuplarına kelepçe vuruyor. Dışardan bakınca iki ayrı devlet gücünün bir biriyle kavgası olarak algılıyorsunuz yaşanan sahneyi. Yanılmış değiliz. Gerçekten de iki ayrı devletin güçleri birbiriyle hesaplaşıyor. “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” bir tarafta, Pensilvanya Cumhuriyeti diğer tarafta.

Jandarma’nın, MİT’e silah çektiği görüntüler, Cumhuriyet tarihince yaşanmamış bir fotoğraf karesidir. Geçmişi birçok zorluk, entrika, siyasi mücadele, iktidar kavgaları, tek adam olma mücadeleleri, sokak olayları, kardeş kavgaları, darbeler ve muhtıralarla dolu Türkiye’de; jandarmanın MİT’e silah çektiği görülmemişti. Aslında sadece Türkiye’de değil, dünyanın hiçbir yerinde bu görüntü yaşanmış olamaz. Düşmanlara karşı, devletinin varlığını korumak ve güvenliğini sağlamakla görevli polis, asker ve istihbarat örgütü elemanlarının birbirine silah çekmesi, “Paralel Devlet” yok diyenlere kapak olacak bir görüntü.

 “Paralel Devleti” inkar edenlerin, bu operasyonları yapan savcı ve polislere sahip çıkıp, Cumhurbaşkanı’ndan bu kişilerin eski görevlerine dönmesini istemeleri tam da “Paralel Devletin” varlığının ispatı. İkna olmayanlar, Jandarma’nın, MİT mensuplarına doğrulttuğu uzun namlulu silahlara ve askerlerin tetikteki parmaklarına bir kez daha baksın. MİT mensubu da, Jandarma da bu devletten emir alıyorsa, biri diğerine neden silah doğrultuyor? Jandarma’nın, MİT’e doğrulttuğu silah, aslında “Paralel Devletin” “Türkiye Cumhuriyeti Devletine” silah çekmesidir. Bu silahın MİT’in Müsteşarı’na, bağlı olduğu Başbakan’a ve O’nun başında bulunduğu devlete çekilmiş olduğunu anlamış olmalıyız.

MİT, devletin namusu, kara kutusu, sır küpüdür. Bundan dolayı faaliyetleri gizli ne mahremdir. Birileri bu mahremiyete dadandıysa, gereken cevabın en üst perdeden verilmesi de meşru devletin asli görevidir. Bu yolu deneyenlere gereken ders en hızlı ve en can yakıcı şekilde verilmezse, bu yolu başkaları da kullanmaya başlar. O zaman da devletin namusu, mahremi, gizlisi, saklısı kalmaz, yolgeçen hanı olur.

7 Şubat’ta Müsteşarı terör zanlısı olarak ifadeye çağıran savcı, Adana’da Suriye’ye yardım götüren TIR’ları durdurup MİT mensuplarına kelepçe vuran savcı, onlara silah çektiren komutan “Meşru Devletin” namusuna utanmadan, pervasızca ve korkusuzca tecavüze yeltenmişlerdir. Kuzey Irak’ta Türk askerinin başına çuval geçiren Amerika’dan, Akdeniz üzerinde Türk jetini düşüren Suriye’den, Mavi Marmara’da masumları katleden İsrail askerinden ne farkı var bunların?

O silah çekildi. Ya vurusun, ya vurulursun. 30 Mart seçimleri bunun için hayati öneme sahip. Birbirine doğrultulmuş silahlardan hangisinin işi bitireceği seçim sandığında belli olacak. “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin” yanında duranlar, hükümete; “Paralel Devletin” ve Türkiye’yi Amerika’nın 51’inci eyaleti yapmak isteyenlerin namlusuna mermi olmak isteyenler de muhalefete oy vermiş olacaklar.

24.05.2011’de Kulu-Cihanbeyli Derneği olarak, “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesinde Konya Modeli” konulu bir konferans düzenledik. Konuşmacı Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu idi. Aynı masada yanında oturduğum Dışişleri Bakanımız, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı aradı. Irak’ta kaçırılan bir işçimizin kurtarılmasıyla ilgili konuştu. Konuşmaların detayını vermeyeyim, ama konuşmaya nasıl başlandığını size aktarmam gerekiyor. MİT Müsteşarı hakkında İsrail ve cemaatin rahatsızlığını daha iyi anlamış olursunuz. Aramayı Bakanımız yaptı. Karşı telefon açılınca, Bakanımız, “Selamun Aleyküm Hakan” dedi. İşte MİT’ten ve Hakan Fidan’dan rahatsızlıklarının sebebi bu. Bir zamanlar “Selamun Aleykümcüleri” takiple görevli MİT’in tepesindeki isimle devlet konuşmaya “Selamun Aleyküm” diye başlıyor. Sorun budur.

Tepedekini içeri alamayınca, Adana’da elemanlarını alıp kendilerini teselli etmeyi denediler, ancak pabuç pahalı. Devlet eskisi gibi yolgeçen hanı değil. İçişleri Bakanı’ndan talimat alan Polis Özel Harekatçılar, TIR’ların ve MİT mensuplarının tutulduğu karakolu kuşatarak, “Paralel Devletin” teselli ikramiyesine de el koydular. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ramazan Yaşar Arşivi
SON YAZILAR