Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Prof. Dr. Ramazan Altıntaş Filistin’in Umudu, Türkiye’nin Duruşu

Filistin’in Umudu, Türkiye’nin Duruşu

Seksen yıla yaklaşan bir acının adı Filistin… Her taşında bir hikâye, her sokağında bir yara, her çocukta yarım kalmış bir rüya. Fakat bugün bu kadim topraklar, tarihin belki de en kritik eşiğinde. Çünkü artık mesele yalnızca sınırlar, haritalar ya da siyaset değil; insanlık onurunun korunmasıdır.

Düşmanın enkaza çevirdiği Gazze, Allah’ın izniyle yeniden küllerinden doğacaktır. Kimseler el uzatmasa da Türkiye, o gözyaşlarını silecek, yaraları saracaktır. Çünkü Türkiye’nin sesi, yıkıntılar arasında yankılanan bir vicdanın, dirayetin ve adaletin sesidir.

Türkiye, Filistin davasını hiçbir zaman yalnızca diplomatik bir başlık olarak görmedi. Bu dava, bizim için bir dış politika dosyası değil; kalbimizin, inancımızın ve insanlığımızın meselesidir. Kimi ülkeler çıkar hesabı yaparken, kimileri “barış” kelimesini süs olarak kullanırken; Türkiye sahadaydı, masadaydı, vicdanın yanındaydı.

Gazze’ye ulaşan yardımların büyük bölümü Türkiye’nin emeğidir. Ama o yardımlar yalnızca gıda, ilaç ya da malzeme değil; umut taşır, dua taşır, insanlık taşır. Her yardım tırında bir annenin duası, bir çocuğun geleceğe dair hayali vardır.

Unutmayalım: Siyonist İsrail’in açık planı, Gazze halkını yerinden etmek ve Filistin davasını tarihten silmekti. Ancak Türkiye’nin kararlı duruşu, bu planı suya düşürdü. Ankara’nın güçlü diplomasisi ve insani gayreti, bu kirli oyunun önüne set çekti.

Bugün Türkiye, yalnızca bir bölge gücü değil; adaletin son siperidir.
Şarm el-Şeyh’te düzenlenen uluslararası konferansta üstlendiği garantör rol, sadece siyasi değil, ahlaki bir liderliğin göstergesidir. Çünkü Türkiye biliyor ki, yeniden inşa yalnızca yıkılmış binaların değil; insan kalbinin, güvenin ve barışın yeniden inşasıdır.

Ancak asıl sınav, Filistin’in kendisindedir. Halkın birliği, hiziplerin üstünde bir davayı omuzlayabilmesi, tarihin bu kritik anında belirleyici olacaktır. Filistin davası, kişisel çıkarların değil, tüm bir ümmetin ve insanlığın ortak vicdanıdır. Bu dava, Kudüs’ün taşına, Mescid-i Aksa’nın kubbesine sinmiş bir emanettir.

İsrail’deki iktidar çevreleri hâlâ sömürgeci hayallerin ve ırkçı sanrıların peşindedir. Ama barış umudunu yaşatmak, savaşın kolaycılığına teslim olmaktan çok daha değerlidir. Türkiye, bu yüzden diplomasiyi yalnızca stratejik bir araç değil; ahlaki bir direniş biçimi olarak yürütmektedir.

Bugün Türkiye’nin duruşu artık sadece bölgesel değil; küresel bir anlam taşımaktadır. Washington’un Ankara’nın kararlılığını kabul etmesi, Türkiye’nin barış vizyonuna duyulan güvenin açık göstergesidir. Dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın bile Türkiye’nin çağrılarına kulak vermesi, tarihe geçen bir diplomasi sayfasıdır.

Ve bugün Gazze’nin her köşesinde umut yeniden filizleniyorsa, bu umudun suyu Türkiye’nin vicdanından akmaktadır. Bir halk yeniden ayağa kalkacaksa, onun eli Türkiye’nin uzattığı yardımla doğrulacaktır.

Yarın Kudüs’te Filistin bayrağı özgürce dalgalandığında, tarih şunu yazacaktır: Bu zafer, yalnızca bir halkın değil, insanlığın vicdanının zaferidir.
Ve o vicdanın adı, Türkiye’dir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Ramazan Altıntaş Arşivi

Maneviyatın Dijital İstismarı

18 Kasım 2025 Salı 00:02

Sudan’ın sessiz çığlığı

11 Kasım 2025 Salı 00:03

Medya Ahlakı, Gazze ve Batı Vicdanı

04 Kasım 2025 Salı 00:04

Seri Kâtil’e Kim Dur Diyecek?

21 Ekim 2025 Salı 00:04

İslamî Birliğin Kök Değerleri

07 Ekim 2025 Salı 00:03