Gülşen Yılmaz

Gülşen Yılmaz

Hocalı’yı anladık mı?

Hocalı’yı anladık mı?

Hocalı’yı anladık mı? Çünkü onu anlamak çok önemli... Ya da hala bir Türk, bir Müslüman olarak Hocalı diye bir yerin varlığından bile haberimiz yok mu?
 
Rusların destek verdiği Ermeni çeteleri 26 Şubat 1992 yılında bize anlayalım diye bir şey anlattı. Bizim haberimiz yokken, tabiri caizse olmayan Ermeni Soykırımı’nın öcünü aldılar kendilerince… Ve hala da almaya devam ediyorlar. Gel gelelim biz farkına vardık mı? Hayır!!
 
Her yıl Ermeni Soykırımı diye bas bas bağıranlar aslolan Hocalı Soykırımı’na karşı susarken, bizde adeta onlara çanak tuttuk. Üstüne üstlük bir de bazı Türk vatandaşlarımız(!) Ermeni Soykırımı vardır diyerek bu mevzunun altına imzalarını attılar.
 
Soykırım ne demektir? Kelimenin özü itibariyle bir soyu, bile isteye, kasten, göz göre göre yok etmeye yeltenmek ve bunu bizatihi yapmaktır.  1992’de bu oldu işte... Azerbaycan’ın Hocalı şehrinde sivil halka karşı Ermeni çeteleri resmen katliam yaptılar. Resmen kelimesinin altını çizmek istiyorum çünkü elimizdeki resmi verilere göre; 106’sı kadın, 60’ı çocuk, 70’i yaşlı 613 kişi katledildi. 76’sı çocuk, 487 kişi ağır yaralandı. Geriye kalan Azerbaycan Türklerinin ise çoğu işkence gördü. Sağ kalıp hayatına devam eden insanlarınsa travmaları hala devam etmekte. 
 
Bunca veriden sonra, ee peki neden yapılmış bu Hocalı Soykırımı diye bir soru ilişirse kafanıza tek sebep “Türk ve Müslüman” olmalarıdır. Rakamsal veriler böylece uzayıp gider. Ermeni güçleri bin 275 kişiyi esir aldı ve bunlardan 150 Azerbaycan Türkü hala kayıp... 25 çocuk hem öksüz hem yetim; 130 çocuk da öksüz veya yetim kaldı.
 
Peki, Hocalı’daki Türklerin ruhlarında yaşadıkları, manevi dünyalarında hissettikleri verilere dökülebilir mi?
 
Soykırım işte budur.
 
İnsanın yazarken bile boğazı düğümleniyor. Öyle bir iki tarih bilmezin dediği gibi Ermenilerin bir yerden başka bir yere göç ettirilmesine soykırım denmez.
 
Bir annenin gözünün önünde kızının kesilmesidir soykırım. Aksakallı dedelerin kafa derisinin yüzülmesidir. Ya da bir Türk çocuğu kaç dakikada ölür diye saat tutmaktır.
 
Eğer bir soykırımdan bir katliamdan söz edilecekse her yıl acaba kim Ermeni soykırımını tanıyacak diye düşünülmemeli ve oturulup tarih derslerinde ve medyada kendi kanayan yaralarımız konuşulmalıdır. Burada tüm Ermenileri tabi ki de zan altında bırakmak yanlış olur.
 
Bizim amacımız meselenin özünü kavramak. Nerede yanlış yapılıyor bir tarihçi gözü ile anlatmaktır. Her zaman söylüyorum ve söylemeye de devam edeceğim.
 
Biz çok unutkan bir milletiz.
 
Yaralarımızı da bizi yaralayanları da çok çabuk unutuyoruz. Bunun yegâne sebebi de tarihimizi sevmemek bilmemek! İşte sırf bu sebepten kendimizi kendimize bıkmadan usanmadan anlatacağız. Dünya böyle biliyor bilineni kabullenelim deyip köşemize çekilmeyeceğiz. Her yıl 24 Nisan'da birileri bir şeyleri kafamıza çakarcasına anlatıp olmayan bir soykırıma bizi inandırmaya çalışıyorsa, biz de gerçek tarihimizi haykıracağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gülşen Yılmaz Arşivi
SON YAZILAR