İsmail Yaşa

İsmail Yaşa

Karşı devrimin farklı taktikleri

Karşı devrimin farklı taktikleri

Muhammed Buazizi’nin Tunus’ta kendini ateşe vermesiyle kıvılcımını yaktığı Arap Baharı devrimleri diktatör rejimleri sarsmaya başlayınca birileri çok fena paniğe kapıldı.

Arap sokağında esen sert rüzgârlar diktatör rejimlerden bazılarını devirmeyi başarınca kendileri için tehlikenin giderek büyüdüğünü fark ettiler ve devrim dalgasını durdurmak için bir an önce harekete geçmeleri gerektiğini düşündüler.

Her bir ülke için ayrı karşı devrim planladılar.

Yemen’de Husilerin Ali Abdullah Salih’le birlikte başkent Sana’yı işgal etmesinin ve hükümete darbe yapmasının yolunu açtılar.

Daha sonra da meşru hükümete destek bahanesiyle Yemen’e müdahale ettiler ve devrimin canına okudular.

Suriye’de Beşşar el-Esed’i ve rejimini kurtarmaya İran’ın gücü yetmeyince Rusya’yı sahaya davet ettiler.

Mısır’da ülkenin demokratik yollarla seçilmiş ilk cumhurbaşkanını askeri darbeyle devirmek için önce petrol kıtlığı ve benzeri bir takım yapay krizler çıkardılar.

Sonra her kesimden darbe yanlılarıyla büyük bir oyun sahneye koyarak askeri vesayet rejimini yeniden ihya ettiler.

Libya’da Hafter’e her türlü desteği vererek ve ülkede iç savaş çıkararak devrimin başarılı olmasını ve halkın özgür iradesini yansıtacak demokratik bir sistemin kurulmasını engellemeye kalkıştılar.

Askeri açıdan başarılı olamadılar ve Trablus’u işgal ederek devrimin kazanımlarına son veremediler fakat pes etmiş değiller.

Sahada kaybettiklerini masada kazanmaya çalışıyorlar.

Tunus’ta şartlar daha farklıydı.

Raşid el-Gannuşi liderliğindeki en-Nahda Hareketi’ni ve devrim yanlılarını saf dışı bırakarak devrik rejimi bir şekilde yeniden ikame edebilmek için çevirmedikleri dolap kalmadı.

Sonunda Kays Said adlı hasta ruhlu bir cumhurbaşkanıyla amaçlarına ulaştılar.

Çiçeği burnunda Tunus demokrasisi komada ve “Kurtuluşu mucizelere kaldı” dense yalan olmaz.

Türkiye, Arap Baharı ülkelerinden biri değil.

Biz AK Parti’yi iktidara getirerek devrimimizi sandıkta yaptık.

Fakat Türkiye’nin demokrasisi de hep hedefte oldu.

Gezi olayları ve yargı darbesi girişimleriyle halk iradesini gasp etmeyi başaramayınca 15 Temmuz 2016’daki hainliğe kalkıştılar.

Allah’a hamdolsun başarılı olamadılar.

Özetle ifade etmek gerekirse, halk iradesini vesayet altına alma girişimleri değişen koşullara göre planlanıyor ve geçmişe nazaran çok daha sofistike metotlara başvuruluyor.

MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy birkaç gün önce İstanbul’da düzenlenen 27 Mayıs’tan 15 Temmuz’a Darbelerle Mücadele Sempozyumu’nda oldukça önemli bir noktaya dikkat çekti.

12 Eylül gibi maliyeti yüksek darbelerin yerini dijital darbelerin almaya başladığına işaret eden Ersoy, darbe kavramını sadece askeri birliğin yönetime el koyması olarak görmemek gerektiğini, uluslararası sistem ve ulus üstü güçlerin manipülasyonlar yaparak milletin üzerinde kirli bilgi ve yeni operasyon alanları oluşturduğunu söyledi.

Ne yazık ki birçok kimse sosyal medya aracılığıyla yürütülen, at izinin it izine karıştığı operasyonların tuzağına düşebiliyor.

Gezi olaylarında dün ağaç hassasiyeti adı altında nelerin planlandığı ve ne tür vandallıkların yapıldığı ortadayken bugün aşı konusunda kafası karışık olanların sistematik bir şekilde hükümet karşıtlığına yönlendirildiğini ve masum gibi görünen eylemlerin Cumhur İttifakı’ndan oy tırtıklama operasyonuna dönüştürüldüğünü göremiyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Yaşa Arşivi
SON YAZILAR