Mısır seferinde üç katır yükü kitap yolda okumak için
İmamlık hayatımda ilk defa okumuş olduğum ilk tefsir Fi-Zilali Kuran-Kuranın Gölgesinde” nin müfessiri Şehid Seyyit Kutub günde 10 saat kitap okurdu sevgili okuyucularım.
Muhyiddin İbc’ül-Arabi şöyle der-buyurur:
“-Hayatımda kitap gibi cübbenin yenine sığabilen bir bağ, kucakta taşınabilen bahçe; ölülerle konuşan ve dirileri konuşturan bir şahıs görmedim. Ancak seninle birlikte yatıp kalkan ve sadece senin şeyleri konuşan, sır sahibinden fazla sır saklayan emanet sahibinden fazla da emaneti muhafaza eden uysal bir dost var mıdır? Onun kadar iyilik sever bir komşu, insaflı bir dost, itaatli arkadaş, mütevazi haldaş, bıktırıp usandırmayan, kötülük yapmaya imkan vermeyen, kavgadan uzak tutan ve kıtalden alıkoyan birisini tanımıyorum”
Bir adam yatarak büyümez kardeşim. Yatmadığı boş durmadığı ve Allah yolunda sonsuz çaba harcadığı için Seyyid Kutup, Muhyiddin İbn’ül Arabi olur. Allah çalışmayı, çabalamayı boş çıkarmaz, sünnetullahı öyledir. Kanunu ilahisinin icabıdır gayret edeni mükafatlandırması.
Yine büyük İslam alimlerinden olan İbn Teymiye, beline kadar uzanan örgülü saçları ile gece kitap okumaya başlamadan önce saç saç örgüsünün bir ucunu arkasında bulunan duvardaki çiviye asıyordu. Böylece kitap okurken uyuyup başı önüne düşerse gerilen saçları canını acıtarak uyanmasına sebep oluyordu ve sabaha kadar kitap okumak istiyordu.
ZEMAHŞERİ: KALEMLERİN KAĞITLAR ÜZERİNDEKİ CIZIRTILARI DÜGAH VE UŞŞAK MAKAMLARINDAN DAHA TATLIDIR
Devlet i Aliye döneminde padişahlar kitaba ve kütüphanelere layıkıyla hatta fazlasıyla önem ve destek vermişlerdir. Bu minvalde Fatih Sultan Mehmet, Eyüp Sultan Camiine 2000, Fatih Camiine ise 3000 kitap bağışlamıştır. Diğer Osmanlı padişahları döneminde de kitaplara ve kütüphanelere verilen ehemmiyet devam etmiş, yeni kütüphaneler kurulmuş, kurulanlar da zenginleştirilmiştir. İnsanlığın süsü ve kültür hazinesi başat kitaplar ne yazık ki tarih boyunca çok defa tahrip edilmiştir.
Tetimmatında yani müştemilatında-külliyesinde birkaç medrese, mektep ve kütüphanesi olmayan hiçbir selatin camii yoktur. Hatta diğer hükümetin ileri gelen memurları ile hayır-hayrat sahibleri de pek çok mektep ve medrese kurmuşlardır.
Bir diğer misalde; Sultan Murad 1634 yılında sefere çıkmıştı merhum. Revan Seferine ve 1635 yılında dönmüş ve içten gelen ihlasla niyet ederek, yönelişini ve kararını şu biçimde düzeltmişti:
“-10 yıl kadar devam eden bir süre, sefer ve hareket halinde geçmişti, bu süre boyunca nice cenkler ve gazalar görmüş, hac ve gaza işlerini tamamlamıştı. “Küçük cihaddan büyük cihada döndük”hadisi şerifi gereğince artık bundan sonra aziz canı ilim yoluna yönlendirmek için çaba harcanacak ve kıymetli ömrün geriye kalan kısmı ilm-i şerif tahsiline ayrılacak, mukadder rızık ve tahsis edilen maaş ilim öğrenme yollarına sarf olunacak diye karar vermişti.
Bu niyetle İstanbul’a gelirken Haleb’ de ikameti sırasında sahaf dükkanlarındaki kitapları gözden geçirmişti. Daha sonraları ilahi bir ilhamla kitap isimlerini yazmaya başlayan Sultan İstanbula gelince, miras yoluyla kendisine intikal eden maldan eline geçeni kitaplara verip büyük bir hırsla ilimle uğraşmaya başlamıştı.,,
SULTAN MURAT HAN ON YIL KİTAP MÜTALAA ETTİ
1637 Yılında bu kitapları mütalaa etmek nasip oldu. Tarih kitapları, Tabakat kitapları ve Vefeyat kitaplarını tetebbu etmek-incelemek- kendisinde olan özel bir meyil hasebiyle hoşuna gidiyordu. On sene kadar meşgul olup hadsiz hesapsız kitap gözden geçirdi. Fenlerin ekserisini araştırma imkanı buldu. Bazen içine bir kitabı gözden geçirme şevki düştüğü için güneşin batmasından doğması vaktine kadar mum ışığı altında çalışır dururdu. Bundan dolayı kendisine usanç ve bıkkınlık gelmezdi.-Necip Asım-
Sevgili okuyucu, Osmanlılarda ilim ve sanat erbabına verilen ehemmiyetin bir göstergesi olarak hüsn- hat-güzel yazı- ili iştigal edenlere edilen hürmetleri ileriki yazılara havale ediyoruz efendim.
Hayırlı Ramazanlar kabul oruçlar niyazıyla efendim.