Akıl okulu! Kıssa ve hisse
Evvel zaman içinde Bağdat’ta bir adam bir haber duymuş. Mısır’da akıl okulu açılmış, isteyene akıl öğretiyor. Adam zenginmiş. Oğullarının ve kızlarının hiçbirini okutmazmış. İlime ve bilgiliye saygısı azmış. Akıl okulu haberini duyunca habere alaylı alaylı gülmüş.
Akıl da öğretilir miymiş insan akıllıysa akıllıdır. Sonradan akıl olur mu? diye tebessüm etmiş… Amma velakin duramamış. Merak ederek, okulu görmek için atına atlayıp yola çıkmış. Uzun ve yorucu çöl yolculuğunun ardından şehre yaklaştığında bir amaya—köre-rastlamış. A’ma yolunu şaşırmış, gidemiyormuş. Bağdatlı attan inmiş, hayır işlemek için amayı atına bindirip şehre yollanmış.
Şehre girdiklerinde ey arkadaş demiş, artık şehre geldik istersen seni indireyim. Nasıl olsa yalnız gidersin artık. Kör yalvararak ey iyilik sever kişi demiş: ”burada indirme beni. Şehrin ortasında meydan vardır, göreceksin şadırvanlı bir meydan işte orda indirirsen çok sevaba girersin. Bağdatlı kabul etmiş. Atının yularını çeke çeke o meydana gelmiş ve a’ma adama seslenmiş. ”Tamam kardeş, dediğin meydana geldik yardım edeyim de in haydi.
Kör, ne inmesi dedi. Sen kimin atından kimi indiriyorsun bu at benim var git işine. Bağdatlı şaşırmıştı ne dersin kardeşlik bu at benim. Kör işi üst perdeden alıp bangır bangır bağırmaya başlamış. Ey ahali! yetişin, kurtarın beni bu haydudun elinden benim gibi bir körü bulmuş, atımı gaspetmek ister. Yetişin der ve çevreden ahali yetişir. Çoğu acıdıkları için amaya hak veriyor ve Bağdatlıyı tartaklıyorlar. Bağdatlı güzel atını kaçırmamak niyetindeydi.
At, kör ve Bağdatlı kadı efendinin önüne götürülmüş. Kadı efendi önce körü arkasından Bağdatlıyı dinlemiş ve seslenmiş. Ey mübaşir… Bana bir baytar, bir nalbant bir de saraç çağır çabuk hele. Bağdatlı bu çağrılanların çağrılış sebebini düşünüp bir anlam veremezken, baytar, nalbant ve saraç gelmişler.
Kadı önce baytara sen dedi, şu ata bak. Nerenin hayvanıdır.?
- Baytar fazla bakmadı Bağdat tarafının dedi. Vayyy dedi. Nereden bildin bunu?
Kadı nalbanta döndü. Sen de bak hele, bu at nereden. Nalbant az inceledi sonra kesip attı.
-Bu memleketin ve yakınlarının nallamasına benzemiyor, Bağdat ellerinde nallanmış.
Bağdatlı şaşırıp kalıyordu. Nereden biliyorlardı.
Kadı efendi; sen de bak bakayım koşumlarına saraç deyince bakmak gerekmez, dedi saraç. Bağdat usulu koşum bunlar. Kadı körü azarladı ve Bağdatlıya dönerek at senindir al götür dedi.
Herkes çıkınca Bağdatlı kadıya sokuldu:“
—Ben dedi çok merak ettim. Bunlar nerden bildiler. Sonra sen böyle bir mahkeme usulünü nerden öğrendin. Kadı efendi gülerek yanıtlamış:
- Dördümüz de buranın akıl okulunda okuduk. Orda öğrendik. Bağdatlı hemen Bağdat’a dönmüş ve çocuklarını akıl okuluna, mısıra göndermiş.
