Mücahit Uludağ
Mücahit Uludağ Özgürlükler Kısıtlı Bağımzsızlık Bitap

Özgürlükler Kısıtlı Bağımzsızlık Bitap

Dünya, her geçen gün özgürlüklerin kısıtlandığı, bağımsızlıkların ise yorgun düştüğü bir dönemin içinde ilerliyor. Uluslararası ilişkilerde adalet ve hukuk ilkeleri yerini güç siyasetine bırakırken, kitleler çoğu zaman bu gerçekliği yalnızca haber başlıklarında görüyor. Oysa yaşananlar, yalnızca siyasal bir güç mücadelesi değil; insanlığın geleceğini doğrudan etkileyecek bir krizdir. Bu kiriz bence yöneticilerin ve halkların tahminlerinin ve beklentilerinin ötesinde bir kriz. Bu makalemde okurlarımı sorgulamaya davet, düşünmeye ve analiz etmeye çağırıyorum: Hangi dünyanın içinde yaşıyoruz ve bu düzenin neresindeyiz?
ABD’nin Hegemonyası: Özgürlük Söyleminden Baskı Gerçekliğine
ABD’nin küresel siyasetteki rolü, çoğu zaman “demokrasi” ve “özgürlük” söylemleriyle süslenmiştir. Ancak gerçeklikte bu söylemler, askeri üsler, yaptırımlar ve finansal bağımlılık mekanizmalarıyla desteklenen bir baskı aracına dönüşmektedir.
• Orta Doğu’ya yönelik işgallerin (Irak, Afganistan, Libya) yarattığı yıkım hâlâ onarılmamıştır.
• Demokrasi, yalnızca çıkarına uygun rejimlerde teşvik edilmekte; aksi durumda otoriter yönetimlerle iş birliği sürdürülmektedir.
• Bu tablo, aslında bize şu soruyu sordurmalıdır: Eğer özgürlük gerçekten evrensel bir değer ise neden yalnızca bazı toplumlara tanınmaktadır?
İnsan varlığını kendi ırkları dışında köle olarak gören, diğer tüm coğrafyalara sömürge aracı olarak bakan her sistem ve düzen zalimdir, hegemeondur ve tasvip edilmesi mümkün değildir. İnsanlık için tehlikedir.
İsrail’in Bölgesel Müdahaleleri: Güvenlik mi, Zorbalık mı?
İsrail’in son yıllarda Suriye, İran, Lübnan, Irak, Yemen ve şimdi Katar üzerinde gerçekleştirdiği sınır ihlalleri ve hava saldırıları, uluslararası hukukun temel ilkeleriyle çelişmektedir. İzlenilmesi ve söylemsel tepki konulacak durumlar değildir.
• Suriye’de hava saldırıları, yalnızca askeri hedefleri değil, sivil yaşamı da hedef almıştır.
• İran’da nükleer tesislere yönelik sabotajlar, bölgesel bir savaşı tetikleme riskini taşımaktadır.
• Lübnan’da Hizbullah gerekçesiyle yapılan bombardımanlar, tüm bir ülkenin siyasi dengesini zedelemiştir.
• Irak’ta farklı gruplara yönelik operasyonlar, zaten kırılgan olan egemenliği daha da aşındırmıştır.
• Yemen’de süregelen savaş, İsrail’in dolaylı müdahaleleriyle daha karmaşık bir hal almıştır.
• Katar’da hava sahasının ihlali, ve hamas yetkililerinin bombalanması hiçbir devletin bağımsızlığının dahi güvence altında olmadığını göstermektedir.

Yanlışlıklar ve Riskler
İsrail’in bu politikaları yalnızca askeri değil; diplomatik, insani ve hukuki açıdan da ciddi sonuçlar doğurmaktadır:
1. Uluslararası Hukukun İhlali: BM Antlaşması’nın 2/4. maddesi, devletlerin toprak bütünlüğüne saldırıyı yasaklamaktadır.
2. Bölgesel İstikrarsızlık: Her saldırı, Orta Doğu’da yeni bir cephe açmakta, kaosu derinleştirmektedir.
3. Küresel Güvenlik Riski: Özellikle İran ve Lübnan’a yönelik saldırılar, büyük güçlerin doğrudan müdahil olabileceği bir savaşı tetikleyebilir.
4. Diplomatik Çıkmaz: Barış girişimlerini sabote eden bu saldırılar, uluslararası toplumun çözüm arayışlarını etkisiz kılmaktadır.
5. İnsani Kriz: Sivil kayıplar, göç dalgaları ve altyapı yıkımları, insanlık onuruna vurulan yeni darbeler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Burada durup düşünmek gerekir: Eğer uluslararası hukuk güçlüler tarafından çiğneniyorsa, haklıların ve mazlumların adalet arayışı hangi zeminde mümkün olacaktır?

Özgürlüklerin Daralması, Bağımsızlığın Bitap Hali
Bugün özgürlük, çoğu ülke için yalnızca bir “söylem” düzeyinde kalmaktadır. Ekonomik bağımlılıklar, askeri ittifak baskıları ve medya manipülasyonları, bağımsızlık fikrini giderek zayıflatmaktadır.
• Egemenlik, kağıt üzerinde varlığını sürdürse de fiiliyatta çoğu devletin dış politikası başka güçlerce belirlenmektedir.
• Halkların iradesi, çoğu zaman uluslararası çıkar hesaplarının gölgesinde etkisizleşmektedir.
Peki soruyorum: Özgürlükler kısıtlandığında ve bağımsızlıklar tükendiğinde, milletlerin geleceğini kim belirleyecek?

Yeni Bir Düşünce Ufku
“Özgürlükler kısıtlı, bağımsızlık bitap” ifadesi, bugünün dünya düzenini özetleyen bir uyarıdır. ABD’nin küresel hegemonyası ve İsrail’in bölgesel saldırganlığı, yalnızca politik dengeleri değil; insanlığın vicdanını da kuşatma altına almıştır.
Bu noktada yapılması gereken, çok kutuplu, adalet temelli ve insani değerleri önceleyen bir düzen arayışıdır. Ancak bu düzen yalnızca devletlerin değil, bireylerin de sorgulayan, düşünen ve adalet talep eden bilinciyle mümkün olacaktır. Söylemden eyleme geçmeyen her devlet yönetimi kısa sürede koltuklarını kaybedecektir. Bu en başta Ortadoğu ve Avrupa ülkelerinde görülecektir.

• Haberleri sadece izlemekle kalmayın analiz edin, çözüm üreterek koordinasyonlu harekete geçin
• Yöneticilerin Söylemleri ve eylemlerini sorgulayın. Sorgunun sonuçlarını herkese anlatın ve hissettirin.
• Kendi bağımsızlığınızın değerini anlayın ve koruyun. Ama komşunuza ve Müslüman kardeşlerinize yapılan ihanetlerin ve zulümlerin sessiz kaldığınız müddetçe sizleri de bulacağını unutmayın.
Çünkü ancak imanlı, inançlı ve şuurlu toplumlar, adaletsizliğe karşı sesini yükseltebilir.
Yanlış düzenleri değiştirebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mücahit Uludağ Arşivi

Bilgiyi Korumak Gücü Korumaktır

28 Kasım 2025 Cuma 00:02

Nazarın Rahmeti, Usulün Felaketi

19 Kasım 2025 Çarşamba 00:02

Doğurgan fikirler ve idealler

06 Ekim 2025 Pazartesi 00:02

Konya’dan dünyaya umut: E-Afet

04 Eylül 2025 Perşembe 00:02

Bu masa dağılacak, bu kasa parçalanacak

20 Ağustos 2025 Çarşamba 00:02

Terörsüz Türkiye

11 Ağustos 2025 Pazartesi 00:04