Trump Etkisi
ABD başkanlığına 5 Kasım 2024 tarihinde yapılan seçimle 4 yıl arasan sonra ikinci kez seçilen Donald John Trump’ın, seçimden önceki konuşmaları ve başkan olduktan sonra uygulamaya koyduğu icraatlar ile hemen her konuda, dünya kamuoyunda ilk geldiği dönemden daha sert rüzgarlar estireceğini sinyallerini verdi. İnsanların erkek ve kadın şeklinde iki cinsten meydana geldiğini, cinsiyetsizlik gibi üçüncü bir seçeneğin aile kavramını yok edeceğinden dolayı söz konusu dahi olamayacağını, imzaladığı kararnameyle net bir şekilde dünya kamuoyuna açıkladı. Toplumsal nitelikteki buna benzer kararları yanında Trump’ın iktisadi, siyasi ve askeri konulardaki konuşmalarına bakılınca, küresel ölçekte önemli değişimlere neden olacağı şimdiden anlaşılmaktadır. Gazze’de yaşayan 1.5 milyon insanın kendi topraklarından zorla Mısır ve Ürdün’e gönderilmesinin gerekliliğini ve adı geçen ülkelerin bu dayatmayı net bir şekilde reddetmesine rağmen, mecburen “Kabul edecekler” şeklindeki tehdidi, bir takım özerkliklere sahip olmakla birlikte Danimarka Kraliyet Birliğinin parçası konumundaki Grönland Adasını ABD’nin parayla satın almak istemesi, aksi takdirde askeri müdahaleye dahi kalkışabileceğini açıklaması gibi siyasi kararları uluslararası hukuka aykırı olmasına rağmen normalmiş gibi uygulamaya kalkması, dünyayı hareketli gelişmelerin beklediğini göstermektedir.
ABD ekonomisinin özellikle Çin’e karşı teknoloji rekabetinde geride kalıp dış ticarette büyük açıklar vermesi ve bir türlü bu durumu önleyememesi nedeniyle ihracat ve ithalata kendi lehine olmak üzere gümrük vergilerine düzenlemeler getireceğini açıklaması, sadece ABD-Çin arasındaki ekonomik ilişkileri değil, tüm dünyada önemli etkiler ortaya çıkaracak gelişmelerdir. Dünya ekonomi pastasından ABD’den sonra ikinci en büyük payı alan Çin, yılların birikimi sonucu yüksek teknolojiye dayalı sanayi üretimini ağırlıklı orta düzey seviyesine yükseltmesi yanında nispeten ucuz emek ve enerji avantajı ile çetin cevizdir. Trump’ın tehditlerine ve yaptırımlarına karşı koyacak ciddi düzeyde ekonomi ve mental açıdan toplumsal dayanıklılığa sahiptir. Trump’ın artık dünyanın birçok yerindeki ABD askerlerinin geri çekilmesi ve Rusya-Ukrayna savaşının en kısa sürede sona ermesi gerektiğini açıklaması, barışçıl siyasi mesajlar vererek küresel ticaretin hızlanmasına yol açacak olumlu olarak değerlendirilmekle birlikte, ABD’nin kendi lehine uygulamaya koyduğu korumacı ekonomi politikalar karşısında Çin’in göstereceği refleks, dünya ekonomisinin seyrini de yakından etkileyecek sonuçlar meydana getireceği açıktır. Eğer Trump korumacı politikalar yanında Çin ile giriştiği rekabette mücadeleyi “Ben yaptım olur, olmalı, olacak” biçiminde teknolojik rekabetin dışına çıkıp devlet zorbalığına dönüştürürse, tüm ülkeler küresel durgunluğa hazır olmalı, ekonomi politikalarını acil olarak yeniden gözden geçirmelidirler. Dünya ticaretinin yarısını oluşturan ABD ve Çin’in doğal olarak kendi çıkarlarını korumak adına birbirlerine karşı yaptığı iktisadi, siyasi ve askeri hamlelerden geri kalan ülkelerin etkilenmeyeceği düşünülemez bir olgudur. Global durgunluğun jeopolitik ve askeri risklerden dolayı ülkelere yüklediği maliyetlerin ticareti daraltması rekabeti daha çetin hale getirerek belirsizliği artıracaktır. Bu yüzden ABD, Çin, Rusya ve AB arasındaki güç savaşlarının ne tür etkiler doğuracağı, nerede duracağı, kontrollü bir değişimle mi yoksa “kervan yolda düzülür” hesabı spontane gelişmelere göre politika geliştirerek çözülmeye mi çalışılacağı gibi sorular Trump’ın ABD başkanlığını yürüttüğü müddetçe gündemden düşmeyeceği için, hemen her ülke sahip olduğu ekonomik, politik, jeopolitik, stratejik ve askeri avantajları optimum çıkar sağlayacak şekilde kullanmak zorundadır. Değilse uluslararası arenada sözü dinlenmeyen, ciddiye alınmayan, ağırlığı olmayan bir ülke pozisyonuna düşmekten, en önemlisi de her alanda geride kalma gerçeğiyle yüzleşmekten kendilerini kurtaramayacaklardır. “Belirsizlik” kavramı, artık dünyanın bir mottosudur ve ülkeler bu olguya göre politikalarını dizayn etmelidir.