Vakit geç oldu
Sen gittin gideli yeni bir alışkanlık edindim kendime. Her sabah uykudan uyanır, uyanmaz duvarda asılı duran; “saatli maarif takvim” inin önünde bulurum kendimi. Mahmur gözlerimi şöyle bir karıştırır, o günün yaprağını yırtarım keyifle. Ne zaman döneceğini bilmesem de şükrederim Allah’a sana kavuşmama bir gün daha az kaldı diye. Takvimden yırttığım her yaprak hasret yangınımı daha da hafifletir, ümit rüzgârları biraz daha şişirir yelkenimi.
Takvim yapraklarının azalışıyla avunmak; “Züğürt tesellisi” değilse nedir? Öyle bile olsa insanın tutunacak bir dalı olması güzel bir şey. Yaprakları yırta yırta sana bir adım daha yaklaştığıma inanmak bile isteye; “lades” demek anlamına mı gelir? Zihnim karmakarışık. İçim açacakmış gibi duran ama bir türlü açmayan gri ve siyah bulutların kol gezdiği gökyüzüne benziyor. Yağmur yağacak mı, yağmayacak mı? Güneş yüzünü gösterecek mi belli değil.
Sana kavuşacağım günü iple çeksem de; sabır dağımdaki kar ne zaman erir, cemre ne vakit düşer toprağıma inan bilmiyorum. Yaptığım tek şey var o da seni beklemek, bildiğim tek şey ise; “maarif takvimi” inin yapraklarından her gün birini yırtıp atmak ve sana kavuşacağım zamanın azalışından keyif çıkarmak. Birilerine garip gelse de, benim için yaşamak böyle bir şey işte!
Hatırlıyor musun? Gittiğin gün gözünü yüzümde gezdirerek bana; “Yakında döneceğim” demiştin. Yakında demekle neyi kastettin anlamadım. Sana ne zaman döneceksin diye sordum ve sen başını eğip, sessizce uzaklaştın yanımdan. Söyle o zaman ne zaman? Adını koyda bileyim. Hiç olmazsa bir haber gönder Araf da bırakma beni. Belirsizlik ümide sıkılan kurşun gibidir bilirsin. Senden haber alamamak, nerede olduğunu, nasıl yaşadığını bilememek öyle acı, öyle zor ki anlatamam.
Her gece olduğu gibi bu gece de uykum kaçtı. Bir çay demledim kendime. Sonra oturup seni düşündüm saatlerce. Gıcırdayan sandalyeme iliştim bir misafir gibi. Önümdeki ahşap masada duran resmine ne kadar baktım farkında değilim. Duygularıma gem vurmayı denedim olmadı. İçimdeki aşk acısı ağır bastı. Gönlümden zihnime hücum eden harfler, dizelere dönüştü. Ruhum sızlaya sızlaya şu şiiri yazdım sana: Uzak mı yakın mı yaşadığın yer/Halin nice oldu bir selam gönder/Göçmen kuşlar bile geri döndüler/Sen dönmeyeli hayli geç oldu/Beni hasret denen ateşte yakma/Öldür beni lakin sensiz bırakma/Gel artık ne olur gayri naz yapma/Sensiz yaşaması hayli güç oldu/Aşkın cehennem bense günahkâr/Yandığım yetmez mi ey insafsız yar /İnsan bir kez olsun arayıp sorar/Artık faydası yok vakit geç oldu.
Son noktayı o koca şair koymuş zaten. “Geçti istemem gelmeni/Yokluğunda buldum seni/Bırak vehmimde gölgeni/Gelme artık neye yarar.”
Esenlik ve huzur dolu ünler dilerim.