Geçtiğimiz hafta yapılan TBMM başkanlığı seçimi dolayısıyla çok fazla gündemimize gelen, ‘Ak Parti karşıtı blok’ fikrini hala tartışmaya devam ediyoruz. Aslında 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefetin ‘Çatı Aday’ Ekmelettin İhsanoğlu etrafında birleşmesiyle bu fikir neşvünema bulmuştu.

Bir isim etrafında birleşebilmenin verdiği hazla Ak Parti karşıtları sanki yekpare bir yapı gibi sunuldu. Muhalefet Ak Parti’ye karşı pek de başarılı sayılamayacak 12 yılın siyasi mücadelesinin ardından böyle bir çözümü, blok fikrini çok sevdi.

Zira bu durumda herhangi bir seçimde veya siyasi arenada hangi parti bir başarı elde etse bu Ak Parti’den kazanılmış bir alan, siyasi bir güç olarak değerlendirildi.

Ayrıca, ne zaman Ak Parti bir hata yapsa bu, muhalefetin gelir hanesine kar olarak kaydedilecekti. İki taraflı bir kazanç söz konusu yani. Ak Parti kaybedince blok kazanıyor, bloktan biri kazandığında gene herkes kazanıyor.

Malum herkesi kendi tarafınıza, rakibinizi de karşı tarafa koyduğunuz zaman bu size çok ciddi bir rahatlama getirir. ‘Blok’ içindekilerin kendilerini harap etmelerine, olağanüstü gayret sarf etmelerine gerek kalmaz.

Dini terminoloji ile söylersek Ak Parti tek başına olduğu için o her zaman Farz-ı Ayın, bloksa Farz-ı Kifaye ile amel edecek.

Blok kavramının kullanılmasında ontolojik bir hata var. Blok kelimesi büyük bir kitle içindeki bir kütleyi ifade eder. O nedenle etimolojik olarak blok fikrinin yanlış kullanıldığını düşünüyorum. Siz herkesi bir araya getirdiğiniz zaman bloktan değil tek parçalı bir yapıdan bahsetmiş olursunuz.

Oysa, blok olarak sunulan yapı o kadar parçalı ve bölünmüş ki, hepsini bir masa etrafında bir araya getirebilene aşk olsun. Eşyanın tabiatına aykırı bir durum bu.

Türkiye o kadar tekdüze bir ülke değil. İnsanımız o kadar renkli ve farklı ki halk arasında yaygın bir şekilde kullanılan ‘yetmiş iki buçuk millet’ kelimesi benzeri bir kavram dünyanın herhangi bir yerinde var mı, diye merak bile ederim.

Düşünelim: ‘MHP ile HDP’yi aynı çatı altında’, ‘CHP ile Saadeti aynı çizgide’ varsayarsanız seçmen bu partilerin farklılıklarını nasıl fark edecek. Nihayetinde parti, yani fırka fark kökeninden türetilen bir kelime. Farklılıkları nedeniyle ayrı ayrı örgütlenen siyasi oluşumlar bir olduklarını, benzer olduklarını söylüyorlar.

Seçmen buna ne der? ‘Beraberseniz seçime neden ayrı giriyor, ayrı ayrı örgütleniyorsunuz, farklıysanız niçin aynı çatı altında birleşmek istiyorsunuz’ demez mi?

Bu durum özellikle ideolojik özellikleri ön plana çıkan ya da belli bir etnik unsuru önceleyen politikaları savunan örgütler açısından söz konusu.

Diğer taraftan, Blok fikrini ortaya çıkarması nedeniyle Ak Parti açısından zımni bir başarının varlığından da bahsedilebilir. Tüm partiler ve gruplar tek bir partiye karşı birleşmek zorunda kalıyorlar. Demek ki bu parti ile tek tek diğer partiler ve gruplar baş edemiyor. Mücadele etmek için topyekûn, tekmili birden hareket etmek zorunda kalıyorlar.

Kalıyorlar da başarılı olabiliyorlar mı, bilemiyorum. Başaracak olsalardı TBMM başkanlığında bugün farklı bir şahıs oturuyor olurdu. Olmadığına göre, blokçular başarısız oluyorlar demektir.

Hâsılı, neresinden baksanız problemli bir blok meselesi. Türkiye’nin sorunlarını çözme potansiyeli olmayan bir yaklaşım.

Uygulamada muhalefeti zayıf ve bölünmüş göstermekten başka bir işe yaramıyor. Ayrıca sanıldığı gibi Ak Parti’nin başarısızlığı Bloğun başarısı olarak da değerlendirilmiyor. Aksine, Ak Parti’nin hata yaptığı durumlarda karşı bloğun çözüm üretememesi ön plana çıkıyor.

Toplumun neredeyse üçte ikisinin bir tarafta olduğu bir durum dünyanın hiçbir yerinde gerçekçi değildir. % 59 belki bir meselede birleşebilir. Ama her gün her an dünya kadar meselenin çözüme kavuşturulması aşamasında blok üyelerinin farklı davranış ve yaklaşımlar sergilemesi kaçınılmaz bir durumdur.

MHP Meclis başkanlığı seçiminde bunu gördü. Görünce varlık sebebine uygun davranış ortaya koydu. CHP göremedi. Onun için bir haftadır ‘şöyle oldu, böyle oldu’ tartışmalarını tamamlayamadılar. HDP’nin ise görme ihtimali yok.

Boş verin bu blok işlerini. Size fayda sağlamıyor.

Hem kendinizi hem de toplumu kutuplaştırmayın.