Ömer Kocabaş

Ömer Kocabaş

“Allah vardır birdir dursun durduğu yerde”

“Allah vardır birdir dursun durduğu yerde”

Fransa’da yeniden gündeme getirilen karikatür saçmalığını doğru okumak zorundayız. Beylik laflarla kınamayla, İslamofobi gibi yumuşak tanımlamalarla bir yere varamayız. Mesele büyük. Kısa vadede Avrupa’da içi boşaltılmış yeni bir İslam yorumu oluşturmak, uzun vadede ise bunu gelişmişlik, refah, özgürlük vb. janjanlı ambalajlarla dünya geneline pazarlayıp yayılmasını sağlamaktır.

Ülkemizde bile sekülerizm ayağına dini değerlerimizin her gün biraz daha içinin boşaltılmaya çalışıldığı bir süreçte Fransa özelinde Avrupa’da yeniden hortlayan İslam düşmanlığını çok görmemek lazım. Ne zaman “ibadetlerimi tam anlamıyla yerine getirmesem de Müslümanım, önemli olan kalp temizliği” vb. lakırdıları duysam ortaokuldaki din kültürü hocam aklıma gelir. Bu tarz insanların dile getirmeseler de kalben “Allah vardır birdir, dursun durduğu yerde” dediklerini söyleyen hocam, onların anca ihtiyaç duyduklarında kuru kuruya dua ettiklerini, onun dışında hayatları tıkırındayken Allah’ı hâşâ bir kenara bıraktıklarını söylerdi. Maalesef çevremizde o kadar çoklar ki…

Avrupa’daki bu düşmanlığı aşırı sağın yükselmesi, seçim dönemlerinde oy kazanma kaygıyı olarak değerlendirenler çok iyi niyetli. Avrupa medeniyetine göre normal adamlar kendi dinleri ile bile dalga geçebiliyorlar, ifade özgürlüğü olarak değerlendirilmeli diyenler şerefsizlerle ilgili yorum bile yapmak istemiyorum. Bizim ilk aşamada yapmamız gereken mümkün olduğunca üst perdeden tepki göstermek olmalıdır. Peygamber Efendimize olan sevgimizi saygımızı sadece kırmızı çizgiyle falan anlatamayız.

Bırakın hakaret eden bir karikatürü O’nu hiçbir surette resmetmediğimizin hikmeti anlamalarını beklemeye, bunun nedenini açıklamaya da ihtiyacımız yok. Zaten açıklasak da anlamayıp salağa yatacaklar. O’nunla ilgili bir karikatür çizemezsin kardeşim nokta. Çizersen bedelini ödersin. Bu karikatürleri bizzat çizenlere, bunun yayıp, reklamını yapanlara da gereken fiziksel şiddeti göstermekte boynumuzun borcudur. Çünkü bunlara müsamaha gösterdikçe, tatlı su aydını gibi kibarlaştıkça yol oluyor, daha da azıyorlar. Fransa’da karikatürü protesto eden gruba malum derginin kapağını gösteren bir Fransız tekme tokat meydan dayağı yemişti. İşte görmek istediğimiz manzara budur. Bir daha ki sefere nasıl bir bedel ödeyeceklerini öğrenmeleri lazım.

İfade özgürlüğü bu değildir gibisinden masal anlatmaya gerek yok. Macron başta olmak üzere herkes her şeyin farkında. Avrupa’nın nüfus yapısı göz önünde bulundurulduğunda yakın gelecekte Müslüman nüfusu daha da artacak, uzun vadede belki Hıristiyanlığın bile azınlığa düşmesi söz konusu olacaktır. Elbette onlarda bunun farkındalar. Bir yandan rahat vermeyerek Müslüman azınlığın ülkelerinden kaçmalarını sağlarken diğer yandan da sinsice içi boşaltılmış, yeni bir İslam dini oluşturmanın derdindeler.

Avrupa İslam’ı dedikleri şeyin ne olacağı bellidir. İnsanlar Allah’a inanmaya devam etsinler, cumadan cumaya camiye gitsinler, gündelik hayat telaşında zaten diğer namazları kılmaya pek fırsat yok. Kurban kesmek yerine hayır yapsınlar, diğer insanlara karışmamak kaydıyla sağlıklı yaşam için oruç tutsunlar. Diğer yandan çağın bir gerçeği olarak faizi normal karşılasınlar, arada birkaç kadehçik içsinler, evlilik dışı birliktelikleri normal karşılasınlar. Tek başına Kuran yeterli, sünnetler, mezhep imamlarının yorumları, tefsirler falan kafa karıştırmaktan öteye geçmiyor(!) Bunu bir tık daha ilerisi, Kuran’ı istedikleri şekilde kısaltmak olacaktır. İnanın bu çok zor değil. Kendilerinin eğittikleri bir aklı evveli hoca diye piyasaya sürüp, onun üzerinden yeni bir mezhep yorumlaması yaparlar olur biter. Bugünkü Suudi Arabistan’a ne kadar Müslüman diyebiliyoruz ki, onun daha laik, çağdaş bir yorumuyla kısa sürede bir Avrupa İslam’ı rahatlıkla oluşturulabilir.

Bu noktada biz kendi yaşadığımız dini bir gözden geçirip, daha sonra ayağa kalkmalıyız. İslam düşmanlığına İslam düşmanlığı denir. İslamofobi kavramı bile batı uydurması bir tuzaktır. Bir yandan sesimizi yükseltirken, diğer yandan gereken fiziksel şiddeti de göstermeliyiz ki meselenin ciddiyetini anlasınlar. Yoksa kısa sürede icat etmeye çalışacakları Avrupa tarzı İslam’a mâni olmazken uzun vadede onu ithal etmenin derdine düşeceğiz. Mesele o derece ciddi…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi
SON YAZILAR