Osman Uzunkaya

Osman Uzunkaya

AŞK ÖZLEM ve ÖTESİ (55)

AŞK ÖZLEM ve ÖTESİ (55)

                Cidde hava alanı terminal binasının ön tarafın da etrafları otuz, otuz beş santim yükseklikteki beton duvarlarla çevrili olan ve içlerinde ahşap bankların bulunduğu çok sayıda yolcu bekleme bölümü bulunmaktaydı. Buralar yolcu yoğunluğu sebebiyle tıka basa doldurulmuş ve oturulan mekanların önündeki kaldırımlar ve yürüyüş yolunun büyük bir kısmı yolcuların istilasına uğramıştı. Bırakın oturulacak yer bulmayı ayakta dahi bekleyebilmek büyük bir marifetti. Uzun uğraşlar sonunda eşime oturacak bir yer bulmuştum. Ben ise bazen hacı arkadaşlarımla sohbet ederek bazen de yürüyüş yolunda volta atıp etrafı gözlemleyerek vakit geçiriyor ve adeta terminal binasına alınacağımız zamanı iple çekiyordum.

                Hava alanında bekleyişimiz dört saate yaklaşmıştı. Her ne kadar beklemeye alışmış olsam da, yüksek nem ile birlikte kırk beş, elli dereceleri bulan hava sıcaklığından ciddi bir rahatsızlık duyuyordum.  Bu sebeple diğer hacı arkadaşlarım gibi bende terminal binasına bir an önce girmek için sabırsızlanıyordum. İki de bir kafile başkanımıza; Hocam bizi ne zaman içeriye alacaklar? Diye soruyor ve her defasında da o meşhur;  “Haber bekliyoruz” Cevabıyla karşılaşıyordum.

                Saat dokuz otuz sularında şirket yetkilisi ile kafile başkanımız yanımıza gelerek bize o sevinçli haberi vermişlerdi. Nihayet terminal binasına kabul edilmiştik. Ancak içeriye girer girmez sanki güney kutbundan kuzey kutbuna geçmiş gibi olmuştum. Devasa klimaların serinlettiği ortam vücudumu iliklerime dek etkilemiş, birden bire üzerimdeki elbiseler sertleşerek sanki muşambaya dönüşmüştü. Allah’tan eşim ve ben sırt çantalarımıza birkaç parça yedek giysi almıştık. Uygun bir yer de üzerimizdeki elbiseleri çıkarıp elimizde bulunanları giymiş ve son anda hasta olmaktan kurtulmuştuk. Daha sonra “Pasaport kontrol” kabinlerinin önünde bulunan uzun kuyruklardan birinde sıraya girip geçiş prosedür’ü nü tamamlayarak uçağa bineceğimiz saati beklemeye koyulmuştuk.

                Hacı arkadaşlarımızla birlikte oturduğumuz yerden pistteki hareketliliği seyrederken, birden bire kulağımıza uçağımızın hareket edeceği saati bildiren bir anons ilişmişti. Önümüzde kafile başkanımız, gurup hocalarımız ve şirket yetkilisi olmak üzere, pistteki peronda bulunan otobüslerle uçağımızın yanına gelmiştik. Daha sonra uçağımıza binip koltuklarımıza yerleşmiş, saat sıfır üç sularında da pistten havalanan uçağımızla heyecanlı bir yolculuğa yelken açmıştık.

                Üç saati bulan yolculuğumuz sona ermiş ve uçağımız on bir eylül iki bin on yedi günü saat sıfır altı da Konya hava alanına inmişti.”Pasaport Kontrol” kabinlerinden geçip, valizlerimizi aldıktan sonra bizi “Mevlana Kültür Merkezi”nde bekleyen yakınlarımıza kavuşturacak olan otobüslere binerek, hava alanından ayrılmıştık.

                Mevlana Kültür Merkezinin önündeki meydan da müthiş bir kalabalık vardı. Yakınlarını karşılamaya gelenlerin heyecanı ile kavuşma anındaki muhabbetleri görülmeye değerdi. Hacılar evlatlarına, torunlarına, dost ve akrabalarına kavuşmanın mutluluğu ile sevinç göz yaşları dökerken, ben ve eşim de tıpkı diğer hacı arkadaşlarımız gibi yakınlarımıza defalarca sarılarak onları bağrımıza basmıştık. Hacı olmuştum. Rabbime ne kadar şükretsem azdı. Bu onur ve mutluluk hayatta tadabileceğim en ulvi duygulardan biri hatta en önemlisiydi. Lakin içimde hala tarifi imkansız bir burukluk vardı. Çünkü yüreğimin bir parçasını Kabe-i Muazzam’a ile Mescid-i Nebevi’de bırakmıştım. Şimdi hasretin biri bitmiş bir diğeri başlamıştı.   (son )

                Selam, sevgi ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Osman Uzunkaya Arşivi
SON YAZILAR