Sıtkı Yonca

Sıtkı Yonca

BİR HABERİN ARDINDAN

BİR HABERİN ARDINDAN

            Başka bir konuya girecektim aslında. Ancak 31 Ocak 2020 tarihli gazetelerde İstanbul BB Genel Sekreter Yardımcısı bir kadının İSMEK toplantısında bekar bayanların ellerini kaldırmalarını istedikten sonra yanındaki erkek müdüre ‘’Bu ne böyle, herkes bekar; bunları akşam itfaiyecilerle buluşturun. Bir gece düzenleyin’’ haberiyle o konuyu başka bir zamana bıraktık.

            Haber konusu kadının itfaiyeciler konusunda hatırı sayılır bir tecrübeye sahip olduğunu hararetle kendi cinslerine tavsiye etmesinden anlayabiliyoruz ama kendisine tavsiye ettiklerinin gönlünü bildiğimiz(bizim eşlerimiz ve kızlarımızda öyle olduğu) için onlar;   ‘’Derin Tarih’’ ekinde verilen ‘’Usta Kalemlerden Unutulmaz Yazılar’’ kitapçığında Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun ‘’Kadınlık ve Kadınlarımız’’(1915) isimli eserindeki;

            ‘’Siz bizim aşkımızın, hürmetimizin ,siz bizim kıskançlığımızın hapsedilenleri değil misiniz? Vücudunuzun şeklini alan bu cazibeli hapishaneyi sizin etrafınıza, sizin yüzünüz üstüne biz örttük; bizim ihtimamımız, bizim muhabbetimiz ördü. Sizi güneşten, havadan, sizi kem nazardan sakındık da böyle yaptık. Yazık değil mi ki o saçlara güneş vursun, o yüzü havalar, tozlar hırpalasın. Yazık değil mi ki,-maazallah- o gözlerin kutsalına kolayca laubali bir yabancı gözün kıvılcımı sıçrasın.

            Niçin başka milletten kadınlara bakıp da başınızda garip mütalaalara meydan açıyorsunuz? Onlardan size ne? Siz başlı başına bir alemsiniz.

            Halbuki benim ruhumu  sadece bu kanaat dolduruyor. Peçeniz ve çarşafınız. Bunlar ki bana muhabbeti öğretiyor ;hayata muhabbeti, aşka muhabbeti, memlekete muhabbbeti öğretiyor.

            Sakın onları çıkarmayınız, sakın onları atmayınız. Bu çirkin asrın bu çirkin muhitin ortasında, adalet ve zarafete yegane  delalet eden bunlar, sade bunlar kaldı.İnsanlar senelerden beri insanlığı küçük düşürmek ve cemiyetlere manzaraların en fenasını vermek için sevimsiz bir cinnetle her şeyi devirdiler. Bu güruhun peşinden gitmek size yakışır mı? Dünya yüzünde tek başına kalan ulvi bir dinin İlahı, sizi bu sıfatla sair mahlukat arasında mümtaz kılmamış mıydı? O kitabında sizin isminizi zikretti. O zamandan beri siz, mukaddes meyanına girdiniz ’’ şeklinde sunulan büyüleyici satırlarına  ‘’evet biz öyleyiz’’ diye karşılık verirken itfaiyecileri de kendi karanlık dünyalarının bunalımından utanç duyan ama aynı zamanda onların düştüğü acınası girdaba üzülen samimiyet  elbisesiyle süslenmiş kardeşlerimizdir.

            Genel sekreter yardımcısının itfaiyeci giysisi evet utanç vericidir ama kendi tercihi olduğu için de elimizden bir şey gelmiyor, ıslah olmasını dilemekten başka.

            İşin, samimiyeti kavramsal olarak sorgulatan  tarafı şu ki; o kadını oraya getiren veya getirenlerin başı bir arkadaş, Palandöken sefasından sonra kendisine sorulan bir soruyu ‘’benim için aile kutsaldır’’ gibi istismar kokan demagojik bir ifadeye sarılmasıydı.  Madem öyle de, geleceğin tertemiz aile adaylarını böyle aşağılayan bir itfaiyeciyi, hangi liyakatini ölçü alarak getirdiniz oraya? Cidden hangisinde samimisiniz? Tanıyamamak gerekçesine sığınma hakkınıza da saygılı olmak kaydıyla, görevden alabiliyorsanız sizin samimi olduğunuza ancak o zaman inanabiliriz. Selamlar.

İlgilisine not: Yakup Kadri, bahsi geçen yazıyı, 1940 yılında yayınlanan ‘’Okun Ucundan’’ isimli eserine de almıştır. Dileyen tamamını oradan okuyabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sıtkı Yonca Arşivi
SON YAZILAR