Sıtkı Yonca

Sıtkı Yonca

Çaresizlik

Çaresizlik

                Çaresizliğin, bilinçaltımızda yapacağımız ilk yoklamaya vereceği cevap olumsuzdur. Bilincimizin bağlandığı, düşünme seçeneklerimizin tükendiği, artık yapacağımızı yaptık fakat sonuç hüsran gibi anlamlarda kullandığımız doğrudur. Bu olumsuzluk tecrübeye veya deneye dayanan bir  sonuçlailgili olmaktan çok sadece dış dünyadan aldığımız ve  usa vurmadan iç dünyamıza yansıttığımız algıyla ilgilidir.

                Yeni Haber’in 07.04.2020 tarihli sayısında Ramazan Altıntaş Hocamız ‘’Musibetlerin Yarar Yönü Olabilir mi? ’’ başlıklı yazısının birinci sütununun sonuna doğru Korona virüsünün aşısı ve ilacı olmadığını vurgulayarak ‘’varlıklı insanla yoksul insan arasında çaresizlikten başka ne fark var?’’ diye düşünce yüklü bir cümle kurmuş.

                Yazının akışı içinde kendiliğinden, belki de bir tefekkür kaygısı bile gözetmeden kurulan cümle, iki sosyal grubu o kadar çarpıcı bir noktada buluşturuyor ki; hiç kimseye itiraz etme şansı bırakmıyor. Rahmetli Cemil Meriç’in galiba ‘Ümrandan Uygarlığa’ isimli eserinde rastlamıştım benzer bir cümleye ve birhayli etkilenmiştim. ‘’Ölüm ne kadar tarafsız’’ diyordu üstat.

                Şimdi gündemi esir alan virüs de ‘’çaresizlikle’’ sosyal gruplar arası dengeyi sağlıyor İlahi senaryo gereği. Fiziği, Allah’dan bağımsızmış gibi düşünmemiş olsaydıMaslov, ‘’İhtiyaçlar Hiyerarşisi’’ piramidinin birinci basamağının (fiziki ihtiyaçlar) altına ‘’çaresizliği’’ yerleştirirdi diye düşünmeden  edemedim.

                Düşünce sistemiyle ilgili olduğu için çaresizlik aslında maddi ihtiyaçlarımızın alt yapısı demektir. Marksist teoriyi ters çeviriyoruz yani. Çünkü ruhsuz beden ne kadar işe yarıyorsa; duygusuz akıl da o kadar işe yarar.

                Virüsün tanınmadığını bilim insanlarımızdan öğrenmiştik. Bu bilinmezlik, bize çaresizliği hatırlattı mı? Evet! Peki bilim insanlarımız,artık yapacak bir şey yok, elimizden de bir şey gelmiyor diye oturup ağlamaya mı başladılar? Hayır. Her biri laboratuvarlara koşarak çözüm üretmeye yöneldiler  ve ürettiler de…Üretmeye de devam ediyorlar. Türkiye açısından Allah’a şükür  Sağlık Bakanı’nın son açıklamaları (verilen ilaçlar ve yapılan tıbbi müdahaleler sonucu)matematiksel olarak aşağı doğru inmeye  başladığını gösteriyor olması, çaresizliğin pozitif üretimidir.

                Türk Tabipler Birliği Başkanı Alman Haber Ajansına(DPA)verdiği beyanatta ‘’İstanbul’da 4600 yoğun bakım ünitesinin %80 i dolu, bu daha da artacak, Türkiye çok hazırlıksız yakalandı’’ diyor.

                Önce bir yalanla kendisine alan açıyor(oran %80 değil %59.5-Taşrada %36)Neden? Çünkü hükümetin başarısının Dünya Sağlık Örgütü tarafından bile tescil edilmesi bu birliği ve kendisini destekleyenleri tıbbi değil ama ideolojik açıdan rahatsız ediyor.Hükümetin başarısı karşısında eleştirel anlamda ki çaresizlik, onu yeni bir üretime zorluyor ve Alman ajansına koşarak çaresizliğin negatif üretimiyle kendisini rahatlatıyor.

                İnsan çaresizliği tanımıyorsa arayamaz, aramazsa bulamaz, bulmayınca yaşayamaz.Çaresizliği yenmek var olmaktır. Daha doğrusu, çaresizliği yendiğiniz kadar var olursunuz. Ramazan Altıntaş Hocam gibi artı üretir veya TTB başkanı  gibi eksi üretir. Bu tercih size aittir.  Hiçbir şey yaptırmıyorsa? Size, acizliğinizi gösterip Allah’ı hatırlatır. Bundan büyük bağış mı olur? Selamlar.

               

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sıtkı Yonca Arşivi
SON YAZILAR