Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal DÜNYANIN ŞANS(SIZLIĞ)I

DÜNYANIN ŞANS(SIZLIĞ)I

          ABD başkanı Trump’ın, “Amerika’nın çıkarları her şeyin önünde gelir” mantığıyla dünyaya dayatmaya çalıştığı kendi iç ekonomisini canlandırma amaçlı korumacı politikalar, eninde sonunda başta kendi ülkesi olmak üzere global ekonominin büyüme hızını da yavaşlatacaktır. Küreselleşmenin her alanda kuşatması altında faaliyetlerimizi sürdürmeye çalıştığımız günümüz dünyasında herkesin kazançlı çıkmasının yolu, reel ve finans ekonomisi ile askeri güç bakımından en büyük ülkesi olmanın verdiği aşırı öz güvenle ticari faaliyetleri normal akışına bırakmaktan geçmektedir. ABD’nin ithalatın kısılmasına yönelik politikaları, Almanya, Çin, Japonya, Rusya gibi dünya ekonomi pastasının önemli kısmını meydana getiren diğer ülkelerin de karşı ekonomik yaptırımlarına girişmesi sonucunu doğuracaktır. Böyle bir gidişatın trend haline gelmesi, şüphesiz uzun vadede dünya ekonomisinin büyüme hızının yavaşlamasına neden olacaktır. Trump’ın dünyanın horozu benim psikozundan kurtulup, iktisadi, siyasi, askeri ve jeopolitik gerçekleri görüp, buna uygun politikalar takip etmesi, başta ABD’nin olduğu kadar, tüm ülkelerin lehine bir sonuç ortaya çıkaracağı için şansına olacaktır, vice versa.           

          Ülkeleri yöneten siyasiler ve ekonomi kurmaylarına, yukarıda ana hatlarıyla belirtilen olası durumların dikkate alınması kaydıyla esnek politikalar takip etmeleri karşılaşacakları sorunları nispeten daha kolay çözüme kavuşturma fırsatı sunmaktadır. Aynı zamanda gelecekte yıldızı parlayacak ve dünya üzerinde meydana gelen her olayda söz sahibi olacak ülkeler, bu gerçeğin ışığında etkin politikalar ortaya koyabilen ve global ölçekte meydana gelen olayları doğru değerlendirebilenlerdir.

          Şimdi ekonomi penceresinden dünyada ve ülkemizdeki gelişmelere kısaca bir göz atalım. ABD’de, 2017 yılının dördüncü çeyreğinde büyüme oranı %3 olan beklentileri karşılayamayarak %2,6 olarak gerçekleşti. ABD’nin büyüme oranının düşük olması demek aynı zamanda ithalat yapma kapasitesinin de düşmesi anlamına geldiğinden, diğer ülkelerin ihracatlarını ve büyüme hızlarını düşürecektir. Dünyanın en büyük satın alma gücü ve potansiyeline sahip iki çekim alanından birisi olan ABD’de reel ve finansal sektörde talebi artırma amaçlı yapılan tüm desteklemelere rağmen enflasyonun %2’nin altında kalması, ikinci olarak ise Avrupa Birliğinin lokomotifi konumundaki Euro bölgesinin yıllık büyüme hızının beklenen düzeyde gerçekleşmesi, ekonominin büyüme odaklı geleceğine yönelik tahminleri karmaşık hale getirmektedir. İki büyük ekonomide açıklanan verilerin, geleceğe yönelik ciddi, kalıcı anlamda olumlu ve güçlü sinyaller vermemesi, küresel üretim ve istihdamın artış hızının istikrarlı olmayacağını işaret etmektedir. Hızlı büyüme için diğer ülkelere mal satmak zorunda olan gelişme yolundaki ülkelerin, ABD, AB, Japonya, Çin gibi ülkelere mal satma olanaklarının azalması, iyimser beklentileri azaltmaktadır. Çarşamba günü yapılan FED toplantısında beklentilere uygun olarak faiz oranında bir değişiklik yapılmaması, kullanılan ifadelerin sertleşmesi, işsizliğin azalırken harcamaların artma trendine girmesine bağlı olarak Mart toplantısında faiz oranını yükseltme olasılığını güçlendirdi. Bu öngörünün gerçekleşmesi, Türkiye gibi dış ticaret ve cari açık veren gelişmekte olan ülkelerin dış kaynaklardan borç bulma maliyetlerinin artması anlamına gelmektedir. Bu olumsuzlukların yanında bir de, Türkiye’nin büyük oranda enerji ithal etmek zorunda olması, içinde bulunduğumuz durumun ne kadar zor olduğunu gözler önüne sermektedir. Tüm bunların üzerine Türkiye’nin jeopolitik konumdan kaynaklanan risklerle, iki yıl içinde yapılacak seçimler nedeniyle daha da sertleşecek siyasi çekişmelerin ülkemize yansıyacak zararları en az hasarla atlatılabilirse, başta Trump ve Merkel odaklı olmak üzere çıkabilecek her türlü sorunun üstesinden kolayca gelebiliriz. Değilse ekonomi ve siyasetin kaos döngüsünden, kurtulamayız. Bu durumun bakiyesi; ekonomik durgunluk, işsizlik, enflasyon, kısır siyasi kavgalar ve sonuçta, sonu gelmeyen sorunlar…           

  

            Soru: Cari açık aynı zamanda dış ticaret açığı anlamına gelir mi? Neden?

            Sözün Gözü: Kişiyi ünvanıyla değil karakterine göre değerlendir.         

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal Arşivi