Sıtkı Yonca

Sıtkı Yonca

EĞİTİMDE YENİ DÖNEM

EĞİTİMDE YENİ DÖNEM

            Yeni dönem ifadesi aslında fazla iddialı. Sistem kendi içinde kendini sıfırdan inşa ediyor değil ki. Programı yeterince inceleyemediğimiz için bu konuda teferruata girmek istemiyoruz ama eylül ayı takvimindeki zamanın kasım ve nisan aylarına kaydırılmasını bir gazetenin ‘’eğitimde köklü değişim ‘’alt başlığıyla karşılamasını tebessümle karşıladık.

            Bir başka gazete ise  ‘’Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi zorunlu, matematik seçmeli’’ demiş, kendi zihniyetince ironik gönderme yaparak ama Din Kültürü ve Ahlak Bilgisinin zorunlu olmasından son derece mutlu olduk. Dinin, kendi amacına uygun olarak işlenmesi en büyük dileğimiz.

            Programa yeni denilecekse, yeniliği teori ile pratiği birleştirmek istemesindeki iyi niyetli çabasında aramak gerekir. Bunu özellikle takdir ediyor ve başarılı olmasını temenni ediyorum.

            Bir programı hazırlarsınız hazırlamaya ama onun uygulanması hazırlanmasından daha zordur; çünkü eğitim tekil değil çok bileşenli bir eylem. Bileşenlerden bir tanesi hata yaparsa programınız ne kadar modern ,ne kadar akılcı ve kaliteli hazırlanmış olursa olsun, sonuç almanız, aksayan bileşenin verdiği katkı oranı kadar başarısız olma ihtimali her zaman vardır.

            Vereceğimiz örnek sanırım konuyu daha anlaşılır kılacaktır.

            İlkokul veya ortaokula giden bir yavrunuz var diyelim.(Adı Fatih olsun.) Sabah biraz ağır aldırmasından dolayı anne veya baba Fatih’in, tembelliğinden başlayıp adam olmayacağından çıkarak bir güzel(!) paylıyorlar. Fatih,  karşı tarafın şiddetinden korkup servise yöneldi. Annenin, öfkeyle verdiği ‘’şu kahvaltını yap’’ uyarısını duymadı bile.

             İlk ders matematiktir ve konu da ondalık sayılar olduğunu var sayalım. Öğretmen arkadaşımızın konuyu çok güzel anlatıyor olduğunu da kabul ediyoruz.

             Benjamin Blum’un, Okulda Öğrenme Modelinden çokça etkilendim dediği John Carrol’un ‘’Belli bir alanla ilgili yeteneğin öğrenciler arasında normal dağılım göstermesi ve öğretim süresi, öğretim hizmetinin niteliği ve öğrenme için verilen zamanın bütün öğrenciler için aynı olması halinde eğitimin bitiminde gerçekleşen öğrenmenin de öğrenciler arasında normal dağılım göstereceği bende iyice açıklık kazandı’’ tespitine yukarıdaki Fatih örneğinin onlarcasıyla  karşılaşmamış olsaydık Blum’un etkilenmesini destekleyebilirdik ama Fatih örneği ve benzerleri bizi bu desteği  vermekten uzaklaştırıyor.

             Çünkü Fatih, kendi ruhsal yapısıyla kurulacak orantı miktarı kadar sınıfta değildi. O, sabah anne veya babadan aldığı duygusal travmayla meşguldü. O halde öğretim hizmetinin niteliği tam olmasına rağmen normal bir dağılım olmayacaktır. Programlar, konular arasında bağlantılar kurarak hazırlandığı için Fatih, ondalık sayılarda kaçırdığı bilişsel alt yapı kadar ondan sonra gelecek ünitede de öğrenme kaybına uğrayacaktır. Fatih’e ayrı bir zaman ayırarak ondalık sayılarda kaçırdığı bilişsel alt yapıyı tamamladıktan sonra gelecek üniteden de sonuç almanın mümkün olacağı söylenebilir. Fatih’in üzüntüyü, dikkatin ulaşamayacağı bölgeye gönderinceye kadar yaşadığı zaman diliminde IQ ,EQ (duygusal zeka)tarafından esir alınmıştır. Bir pedagogun dediği gibi ‘’dikkat aklın en büyük çocuğudur.’’ Dikkatinizi nerede ne kadar istihdam ettiyseniz, öğrendiğiniz o kadardır. Öyleyse yeni döneme(!)okulla birlikte diğer bileşenlerin de hazır olması beklenir. Siz hala okulu mu suçlayacaksınız?  Selamlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sıtkı Yonca Arşivi
SON YAZILAR