Osman Uzunkaya
Osman Uzunkaya İçimde bir his var

İçimde bir his var

Zaman denen mefhumun bana kastı var galiba. Geçip gitmediği gibi, örtündüğü o siyah şalı bir türlü çıkarmıyor üzerinden. Her gece onunla baş etmek istesem de dakikalar gün gibi, saatler ay gibi uzun geliyor bana. Bakıyorum da ne zamanın geçmek gibi, ne de hasret acısının dinmek gibi bir derdi var. Vuslata ermeyeyim diye aralarında anlaşıp bana acı çektirmeye yemin etmişler sanki.

Ayrılık acısı yüzünden ruhum dipsiz denizlerin bilmem kaç mil derininde tutsak vaziyette şimdi. Tutsaklığım ne zaman bitecek? Kara gecelerden kurtulup sabaha kavuşacak mıyım? Aydınlığa ne zaman, “Merhaba!” diyeceğim bilmiyorum. Artık hasret denen derdin pençesindeyim. Ayrılığı; “Ayrılık aman ayrılık, her bir dertten ala yaman ayrılık.” diye anlatan Azerbaycanlı bestekâr Ali Selim belki de benim gibi dertlerin hası hasret sancısını yüreğinde duyanlardan biridir, kim bilir. Bizim gibiler sevdiklerini beklerken sabahı kaybolan gecelerde, hüzün içinde yaşarlar, adına yaşamak denirse.

Geçenlerde yine zamanla inatlaştım. O ayak diredi, ben sabrettim. Yüreğimde hüzün rüzgârları esmeye başlayınca imdadıma içimde kalan son umut kırıntısı yetişti. Onun sayesinde akrep ve yelkovanla barıştım. Hasret acısına “yeter!” Diye bağırdım gür sesimle. Nasıl oldu bilmiyorum ama o geceyle yaptığım kavgayı ben kazandım. İçimi heyecan sardı, sana olan duygularım yeniden depreşti. Dudaklarım; “İçimde bir his var!” cümlesini kuruverdi aniden. Döneceğin içime doğmuş olmalı ki, uzun zamandır hiç yapmadığım bir şeyi yaptım. Eski ahşap masama oturdum ve elime kalemi kağıdı alıp, adını ‘Gel Artık’ koyduğum bir şiir yazdım sana: Sensiz dolaştım boş caddeleri/Yalnızlık içime sığmadı gitti/Aşkın yüreğimde ateş çemberi/Gel artık hasretin canıma yetti/Niçin ayrıldık biz anlamadım ki/Niye aşk çiçeği boynunu büktü/İnan gönlümdesin ilk günkü gibi/Gel artık hasretin canıma yetti. Sonra maziyi hatırlatan fotoğraflara baktım uzunca bir süre. Seninle geçirdiğimiz o güzel günleri andım bir daha. Yanımda “Tiftik” de vardı. Tiftik mi! Tiftik yeni aldığım kedinin adı. Bu aralar yokluğuna beraber direniyoruz onunla. Bir görsen öyle sevimli ki!

Bundan böyle ayrılık denen derdin kemendinden kurtulup; “ah! Vah!” demeyi bırakacağım artık. Dedim ya, imdadıma bir umut kırıntısı yetişti diye. Biliyorum; zaman ayağıma çelme takmaya devam edecek, gece örtündüğü o siyah şala yeniden bürünecek üzerinden hiç çıkarmamak üzere. Dakikalar yine gün gibi, saatler yine ay gibi uzun olacak. Gece geçit vermeyecek sabaha, tıpkı sıra dağların yollara geçit vermediği gibi. Bundan sonra geceler istediği kadar direnirse dirensin, hasret sancısı varsın dinmesin; bir yolunu bulup sabaha erişeceğim sana kavuşmak için. İçimdeki his, “Az kaldı, sabret!” Diyor bana.

Sağlıcakla kalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Osman Uzunkaya Arşivi