Ömer Kocabaş

Ömer Kocabaş

Konya'nın ritmi

Konya'nın ritmi

Geçen gün işyerinden bir abimiz yaklaşık 15 yıl sonra Konya'yı gezmeye gitmişti, döndüğünde Konya'yı çok değişmiş bulduğunu söyledi. Değişimin olumlu mu yoksa olumsuz anlamda mı olduğunu sorduğumda, değişimin hangi yönde olduğunu Konyalıların daha iyi bileceğini ama Konya'nın şehir yapısıyla, kalabalığıyla Ankara ya da İstanbul'dan bir farkının kalmadığını söyledi.

Evet, Konya diğer şehirler gibi değişiyor hatta birçok yönden olumlu olan değişim sayesinde gelişiyor da. Fakat yaşanılan değişim Konya'nın ruhuna zarar vermemeli, Konya'nın ruhu, farkı kendini hissettirmelidir. Konya'nın yapı olarak İstanbul, Ankara ya da diğer büyükşehirlere benzemesi bence övünülecek bir şey olmayıp üzerine düşünülmesi gereken bir durumdur. Bu anlamda yaşanılacak bir değişim Konya'yı sıradanlaştırmaktan öteye geçemeyecektir. Dışarıdan şehre gelen ziyaretçilerin ilk dikkatini çeken şey ulaşımın kolay olması oluyor. Hızlı tren, tren garının önünde hazır bekleyen belediye otobüsü, yenilenen tramvaylar ziyaretçilerin takdirini kazanıyor. Fakat aynı ziyaretçiler gerek belediye gerekse özel sektör eliyle şehrin dört bir tarafında yapılan inşaatlar nedeniyle Konya'nın bir şantiye şehrine döndüğünü, bu özelliğiyle İstanbul'a benzediğini söylüyorlar.

Konya gerçekten bir şantiyeye benzemeye başladı. Şehrin her tarafında yeni inşaatlar yükseliyor. Bu noktada yanlış anlaşılmamak için öncelikle şunu belirtmeliyim. İnşaatlara, şehre yeni binalar kazandırılmasına karşı değilim. Sürekli geçmişi koruyalım, yeniliklere istemezük kafasında yaklaşan biri değilim ama yapılan yeniliklerin de bir mantığının olması gerektiğini düşünüyorum. Bugün sadece belediye ve bakanlıklar tarafından yapılan restorasyonlar ve yeni projelere değineceğim. Öncelikle Konya'nın bir imar planı var mı merak ediyorum. Şöyle on yıl, yirmi yıl sonrası planlanarak mı inşaatlar yapılıyor yoksa günün ihtiyaçlarına göre yarın düşünülmeden, hele bugünü bir kurtaralım sonrası Allah Kerim mantığıyla mı hareket ediliyor? Önümüzdeki somut örneklere bakarsak maalesef ikinci şıkkın ağır bastığını söyleyebiliriz. Örneğin Alaeddin-Adliye tramvay hattı projesi yaklaşık 15 yıldır gündemde olan bir projeydi. Projenin geçiş güzergahı da aşağı yukarı belli idi. Bugün İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü olarak kullanılan bina çevresinde geçen bu süreçte o kadar çok bina yapılıp yıkıldı ki insanın aklı almıyor. Bina dediğimiz yeri bilmeyenler bir yapıdan bahsettiğimizi zannetmesinler. Eski Konya evi mantığı ile yapılan ev kümelerinden bahsediyoruz. Son olarak Tramvay inşaatı nedeniyle daha 4-5 yıl önce yapılan evlerde yıkıldı.

 Bu Konya evleri meselesi de başka bir dava. Bu evleri tasarlayan mimarlar tıpkı TOKİ mantığı gibi belediyenin uygun gördüğü yerlere 5-10 yıl sonra yıkılmak üzere bu ev kümelerini konduruyor. Üçler mezarlığının karşısına Akçeşme mevkiine yapılan Konya evlerinin durumu ortada.  Sadece birkaç ailenin yaşadığı evlerin büyük çoğunluğu lokanta, kafe ve çeşitli derneklerin şubesi olarak hizmet veriyor. Öğle vaktinde bile lokanta ve kafelerin halini görünce içimden birkaç yıla kalmaz bu evlerden ancak KOMEK şubesi olur diye geçirdim.

 Gelecek 10-15 yılı planlamadan yapılan inşaatlara iki absürt örnek daha vererek belki neşenizi yerine getirebilirim(!) Adalet parkını biliyor musunuz? On yıldan fazla bir süre önce yeni adliye binasının yanına vatandaşların piknik yapması için yapılan bir park. Adalet Parkında yaklaşık 2 yıldır mangal yapmak yasak. 4-5 yıldan beri sadece ikindin 4'ten sonra mangal yapılabiliyordu 2 yıldır tümden yasaklandı. Piknik alanında vatandaş mangal yapmayacak da ne yapacak? Yasağın gerekçesi ise trajikomik. Neymiş efendim mangalın kokusu KTO Karatay Üniversitesi öğrencilerini ve yine park civarında bulunan iş hanlarında çalışanları rahatsız ediyormuş. İyi de hacılar o park yapıldığı zaman ne üniversite ne de iş hanları vardı desek bilmem ayıp olur mu? Böyle giderse 3-5 yıla adalet parkını üniversiteye yerleşke yaparlar tam olur. Bir diğer örnek de saman pazara parkı. Yine en fazla 15 yıl önce yapılan bu parkın bir kısmına Üçler Mezarlığı manzaralı içkili otel yapılmıştı, diğer kısmına ise Konya Barosu Sosyal Tesis binası konduruldu. Koskoca parktan geriye sosyal tesis ile mezarlık manzaralı içkili otel arasında yürüyüş yolu kaldı.

Bu mantıkla yapılan yeni binalar Konya'nın ruhunu, şehrin ritmini bozmaktan başka bir işe yaramaz. İnsanlar inşaat görüntüsü ve gürültüsünden çok şehrin gerçek ruhunu hissetmeyi arzuluyor.

       

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi
SON YAZILAR