Yaz bitti soykırım devam ediyor
Eylül ayı bitiyor, sonbahar yavaş yavaş kendini hissettirmeye başladı. Günler kısaldı, sabahları balkon neşesi son buldu. Bizim gibi ilkbahar ve yaza düşkün olanlar için psikolojik açıdan da zor bir geçiş dönemine girdik. Bu yaz meyve anlamında sıkıntılı bir mevsimdi. Koca yazın doğru düzgün bir dut yemeden geçmesi acıydı. Dut benim için en önemli meyvelerdendir. Bu yüzden 2025 yazının adını dutsuz yaz koyuyorum…
Uçuk kaçık fiyatına rağmen birkaç hafta sonra kiraz bulamamakta tuhaftı. Tamam, dutu soğuk vurmuştu, yoktu. Fakat kiraz az da olsa vardı. Az olan kısmının ise yurtdışına ihraç edilmesi saçmaydı. Çiftçi elbette daha fazla kazanmak ister ama üretimin az olduğu noktada bakanlığın devreye girmesi gerekirdi. Anlaşılan hem üreticilerimiz hem de bakanlık bizde kiraz yiyecek ağzın olmadığını, hak etmediğimizi düşündüler(!) Yurtdışına gönderilen kirazın oradaki marketlerde bizdeki pazar fiyatından daha ucuz olması saçmalığı ise ne ile açıklanabilir inanın bilmiyorum.
Bugün sonbahar yazısı yazmak istiyorum. Siyasi gündemden ne kadar kaçabilirsek kârdır. Açıkçası Gazze dışında yaşananlar pek umurumda değil. Birleşmiş Milletler toplantısı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump ile görüşmesi büyütüldü, abartıldı da sonuçta ne oldu. Gazze’de soykırım aynı şekilde devam ediyor. ABD ile yeni anlaşmalar yaptık, bazı yaptırımlar kaldırılıyormuş falan bunlar iyi güzel. Fakat bizim acil derdimiz Gazze. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump görüşmesinde bu konu da gündemdeydi ama gargaraya getirildi. İyi niyetli konuşmaların sonunda somut bir adım yok.
Muhaliflerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM toplantısında, Trump ile Müslüman ülkelerin liderleri görüşmesinde, ardından Trump ile birebir görüşmesindeki ağır basan tavrından rahatsız olmalarına şaşırmadık. Çünkü onlar sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, hükümete değil doğrudan bu ülkenin kendisine muhalifler. Bu ülkeyi, milleti sevmiyorlar. Kendileri ezik bir psikolojiye sahipler ve herkesinde öyle olmasını istiyorlar. Lafa geldi mi sözde solcular, muhalifler ama bir fırsatını bulacak olsalar kapağı ABD’ye ilk atacak olan da onlar.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump görüşmesinde Trump’ın Cumhurbaşkanımızı kapıda karşılaması, özel salonda ağırlaması dostum falan demesinin de abartılmaması gerekiyor. Muhaliflerin içinde bulunduğu ezikliğin bir benzerini bizde taşımak zorunda değiliz. Bülent Ecevit başta olmak üzere eski liderler zamanında kötü muamele görmüş olabilir ama geçmiş geçmişte kaldı. Çeyrek asra yaklaşan bir AK Parti iktidarında ABD başkanı tarafından iyi bir şekilde ağırlanmak öyle övünülmesi gereken bir şey değil.
Bazılarının ufukları yetmiyor, anlamıyor olabilirler ama Türkiye o günleri aştı. Ticari anlamda başarılı bir görüşme olduğu söyleniyor. Fakat dediğimiz gibi Gazze’deki soykırım noktasında somut bir adım yok. Bu yüzden bana göre bu görüşme başarısız olmuştur. Derdimiz diplomatik dil, beden dili, jestler, mimikler değil, somut adımlar olmalıydı. Ne Gazze, ne de İsrail’in Suriye’deki saldırıları, Suriye’deki PKK artıklarıyla ilgili somut bir gelişmenin olmadığı bir görüşmeyi sırf iyi ağırlandık diye başarılı bulamayız. Bunu dedik diye muhalif de olmayız. Ticari anlaşmalarda da anlamadığımız şey, petrol ve doğalgaz yataklarına bu kadar yakınken, sürekli ülke içerisinde yeni keşifler yapmamıza rağmen ayaküstü ABD’nin sıvılaştırılmış doğalgazını niye aldık anlayamadık. En iyisi yetkililerimizin bir bildiği vardır deyip konuyu kapatmak.
Sözde siyasete girmeyip sonbahar yazısı yazıp geçen yaza veda edecek ama lafı fazla uzattık. Ne yaparsak yapalım bazı şeyleri söylemeden duramıyoruz. Sıradan, gündelik siyaset olsa yine susardık ama Gazze orta yerde duruyor. BM toplantısı yapılıyor, Müslüman ülkelerin liderleri ABD başkanıyla görüşüyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan birebir görüşme yapıyor ama sonuçta Gazze’de soykırım devam ediyor. Soyut laflar, iyi niyetli açıklamalar çok ama sonuç yok. En iyisi lafı daha fazla uzatmadan Turgut Uyar’ın, “Biten Bir Yaz’a” isimli şiiriyle yazıyı noktalayalım…
“benim kararlılığım bir sonuca idi
sular içirdim olmadı ben anamı isterim
herkes bir kıyısından tuttu çekti büyüttü kenti
köprülerden geçirdim olmadı ben anamı isterim
bir karışçık sularda büyüttüm her şeyi
uğrulardan kaçırdım olmadı ben anamı isterim
kimseler tutmadı elimden koskoca bir yaz bitti
yaylalara göçürdüm olmadı ben anamı isterim
kalbim koskoca bir yaz bitti kalbim
aklımdan neler geçirdim olmadı ben anamı isterim”
