Ömer Kocabaş

Ömer Kocabaş

Küresel yozlaşmanın Konya’ya etkileri

Küresel yozlaşmanın Konya’ya etkileri

Öncelikle şunu belirteyim; bu yazı ne bizim zamanımızda böyle değildi, şimdi çok değişti Konya, ne de hey gidi günler deyip maziden dem vurma yazısıdır. Böyle bir şeye zaten ne yaşımız ne de yaşanmışlıklarımız yeter. Niyetimiz yaptığımız gözlemlerden bir çıkarım yapma, tatsız-tuzsuz, bereketsiz ortamı oluşturan nedenleri belli bir çerçevede ele almaktır.

Geçtiğimiz on yıllık süreçte ki özellikle son 4-5 yılda Konya’da sosyal hayatta önemli değişimler meydana geldi. Konya, kendini farklı kılan, Selçuklu ve Osmanlı’dan miras kalan kadim değerlerinin son kırıntılarından da uzaklaşarak kültürel ve ahlaki değerleri bakımından sıradan bir şehir haline geldi. Çarşıda-pazarda dolaştığınızda, alışveriş merkezlerine baktığınızda şehrin ruhuna ait, Konya’ya has değerleri görmek mümkün değil. Konya’nın İstanbul yahut Ankara’dan farklı bir tarafı kalmadı. Bence bu sevinilecek ya da övünülecek bir şey değil. Büyük resme baktığımız zaman dünyanın tek tipleştiği, küreselleşme ve serbest piyasa ekonomisi sayesinde aslında İstanbul’un da New York, Paris ya da Londra’dan bir farkının kalmadığını söyleyebilirsiniz. Haklısınız ama bu tek tipleşme kültürel ve ahlaki olarak çölleşmemize, gündelik hayatımızda çok önemli olan değerlerimizden git gide uzaklaşmamızdan başka bir şeye yaramıyor.

Peşrev faslını biraz fazla uzattık ama derdimizi daha iyi anlatabilmek için bu tespitleri de yapmamız gerekiyordu. Akraba, arkadaş çevresi yahut komşularımızla konuştuğumuz zaman büyük çoğunluğunda bir memnuniyetsizlik, bitkinlik ve halinde şikâyet etme durumu hâkim. İşlerinin eskisi gibi olmamasından, kazandıkları paranın bereketinin kalmamasından, insanların çok değiştiğinden şikâyetçiler. Aslında kendileri çok iyi insanlar (!) ama esnaflar eskinin esnafı değil, kimse verdiği sözde durmuyor, günümüz gençliği ise başka bir âlem onların zamanında öyle değildi falan filan. Yani kendileri dışında herkes suçlu, bu bereketsiz ortama zerre katkıları yok. Bahaneler saymakla bitmez tabi yerseniz! Konya’daki üniversite öğrencisi sayısı artınca yozlaşma arttı. İnternet ve akıllı telefonlar gençlerin akıllarını başlarından aldı. Önce Somaliler vardı onlar gitti, şimdi Suriyeliler geldi, onlarda kendi halinde ve maneviyat dolu Konya’yı mahvettiler(!)

Kimse kusura bakmasın ama şehrimizin içinde bulunduğu yozlaşmadan, ahlaki ve manevi çölleşmeden hepimiz sorumluyuz. İnandığımız gibi yaşamakla, yaşadığımıza inanmak arasında ciddi tereddütler içindeyiz. Araf da dolaşıp, “sadece ben değil herkes böyle yaşıyor” kolaylığındayız. Çok farklı örnekler verebiliriz ama bugünlük sadece kredi ve faiz konusunda örnek vereceğim. İnancınıza göre faizle iş yapmak (her türlü faizli alışveriş, faizle borç alıp-vermek) haramdır nokta. Bunun tartışılacak bir boyutu yoktur. Fakat ortalık bankadan çektiği kredi ile borcunu ödeyen, işini büyüten, arabasının modelini yenileyen esnaftan geçilmiyor. Günümüzde faizin haramlığından ziyade oranı tartışılır hale geldi. Ondan sonra gelsin “önceden kazandığımız paranın bir değeri vardı, yatırımım yapıyorduk, şimdi geldiği gibi gidiyor, işler kendi kendini anca döndürüyor” geyik esnaf muhabbetleri.

Bazı sorunları görmezden gelince onlar yok olmuyor. Çeşitli meslek gruplarından örnek verince hemen tepki gösterip biz aslında öyle insanlar değiliz, zan altında bırakılıyoruz gibi açıklamalar yapıyorlar ama ben yine de örnek vereceğim. Elbette tümünü kastetmiyor, işini dürüstçe yapanlara saygı duyuyoruz. Bahsedeceklerimiz bağzı kötü çocuklar(!) Bankacılık sisteminin yaygınlaşması kredi kartı kullanımının artmasıyla tefecilik de modern bir hale geldi. Altın satışı yaparmış gibi gösterip, miktarına göre yüzde 5-10 gibi faizlerle nakit veren sarraflar, çuvalla şeker satarmış gibi gösterip yine aynı yöntemle nakit akışı sağlayan gıda toptancıları. Kredi kartıyla yaptıkları yüksek satışların vadesini beklemek yerine faizini ödeyip hemen nakite çeviren esnaflar vb.  Kredi kartsız elden 12 ve üzeri taksitle piyasa değerine göre yüksek bedelle telefon alıp, hiç kullanmadan telefonculara satarak günü kurtarmaya çalışan insanlar var. Bu hiç kullanılmamış telefonları piyasa fiyatından ucuza satan telefonculara da “taklacı” diyorlar. Bir nevi modern hacizli mal satışı. Elbette her şey esnafla bitmiyor. Banka faizi ile ev-araba alıyoruz, iş kuruyoruz, yediğimize, içtiğimize haram bulaştırıyoruz. Ondan sonrada gelsin “hiçbir şeyin bereketi kalmadı. Konya çok değişti, gençler yozlaştı” ağlamaları.

Biliyorum başınızı ağrıttım. Söylediklerim malumun ilamından başka bir şey değil ama durduk yere konforumuzu kaçırmanın anlamı da yok değil mi? Aslında bu kadar şehir dışından gelen üniversite öğrencisi olmasa, Suriyeliler geldikleri yere gitse, gençler kendilerine çeki düzen verse Konya eski ruhuna kavuşur, tadından yenmez. Hem zaten sadece biz değil herkes böyle yaşıyor canım ne olacak yani (!)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi
SON YAZILAR