Seyfullah Koyuncu

Seyfullah Koyuncu

Larda yüzen alsancak!

Larda yüzen alsancak!

Bugün, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin simgesi İstiklal Marşı'nın kabulünün 100. yıl dönümü.
 
Türkiye Yazarlar Birliği’nin önerisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararıyla 2021 yılı "Mehmet Akif ve İstiklal Marşı Yılı" ilan edildi.
 
İstiklal ve bağımsızlık mücadelesinin destanı olan İstiklal Marşımızın, milletimiz için ne kadar müstesna bir yere sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. Şiirini; imanı, düşüncesi ve milletinin hizmetine adayan İstiklal şairi Mehmet Akif Ersoy da her zaman dualarla anılıyor.
 
Ülkemiz için örnek şahsiyetlerin başında gelen Mehmet Akif Ersoy, bu ülkeye çok değerli bir miras olarak İstiklal Marşı’nı bıraktı kuşkusuz.
 
Ama ne var ki; İstiklal Marşı’nın milli duyguları dile getirmesi bakımından eşsiz bir eser olmasına karşın, güfte ile müzik arasındaki uyumsuzluk dünden bugüne tartışma konusu olmaya devam ediyor.
 
Hakikaten de öyle, söz başka telden, saz başka telden!
 
Ya da güfte yerli, beste batılı…
 
Coşkuyla söylenmesi gereken İstiklal Marşı’nı kopuk kopuk söylemek zorunda kalıyoruz!
 
Korkma, sönmez bu şafak
larda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdu
mun üstünde tüte
n en son ocak. O be
nim milletimin yıldızıdır, parla
yacak; O benim
dir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban ola
yım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkı
ma bir gül! Ne
bu şiddet, bu celal? Sana
olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!
 
Lütfen yukarıdaki dizeleri tıpkı ilkokulda okuduğunuz gibi içinizden ahenkli bir şekilde marş şeklinde okuyun. Ne kadar anlamsız ve kopuk kalıyor. Böylesine anlam yüklü, motive edici, ruh dirilten dizeler ancak yukarıdaki gibi anlamsız hale getirilebilirdi.
 
Cumhurbaşkanlığı Filarmoni orkestrasının şefi Zeki Üngör’ün Batı müziği formunda 1930’larda bestelediği İstiklal Marşı, dünya müzik tarihine prozodi hatası olarak giren, yani besteyle güftenin uyumsuz olduğu beste olarak tektir her halde…
 
Türk milletinin en değerli metinlerinden biri olan milli mutabakat metnimiz İstiklal Marşı, bu bestenin içinde boğulup gidiyor…
 
 
İstiklal Marşı’nın başına gelenler de diğerlerinden farklı bir durum değil aslında. İstiklal Marşı da Batılılaşma hareketinin mağduru olmuştur.
 
İstiklal Marşı’nın ilk bestesi aslında Ali Rıfat Çağatay’ın bestesidir. 1924 yılında kabul edilir ve Çağatay’ın bu bestesi 1930 yılına kadar her yerde, okullarda ve bütün resmî kurumlarda çalınır.
 
Ama batı standartlarına(!) uymadığı için bu beste değiştiriliverir…
 
Musikimizin yerli ve milli motiflerini taşıdığı için Çağatay’ın bestesi, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin müzik devrimiyle zıt düşmüştür. Her şey gibi, müziğin de BatılılaştırIlması gerektiği düşüncesiyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin Batılılaşmacı karakterini yansıtmadığı ve Batılılaşmaya aykırı göründüğü için 1930 yılında kullanımdan kaldırılmıştır.
 
Bunun sonucunda; Ali Rıfat Çağatay’ın bestesi, Zeki Üngör’ün batılı eserlerden etkilenerek yaptığı beste ile değiştirilmiştir. Batı müziği normlarının etkisiyle tahrifata uğrayan “Yeni İstiklâl Marşı”, aslında o dönemin millet-devlet ve millilik-batıcılık çelişkisinin de en iyi yansımasıdır.
 
Her şeye rağmen neyse ki İstiklal Marşı yine ucuz kurtulmuştur!
 
Mehmet Akif Ersoy’un, İstiklal Marşı’nda kullandığı; hilal, şehadet, şüheda, Hakk, helal gibi ifadeleri de Batıcılıkla zıtlaşmakta. Muhtevasında ağırlıklı olarak İslam medeniyetinin motiflerini barındırması da Batılılaşma hareketi adına çok rahatsız edici unsurlar…
 
O sebeple olacak ki o dönemlerde yeni bir İstiklal Marşı yarışması düzenlenmiştir. Ama Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı bu destanın yanına yaklaşabilen bile olmamıştır.
 
Bunu duyan Mehmet Akif Ersoy, hasta yatağında yatarken şu veciz cümleyi kurmuştur; “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın…”
 
Tüm bunlara bakınca, şu soruyu sormamız gerekir; İstiklal Marşı’nın ilk bestesi değiştirilebildiğine göre, ikinci bestesi de değiştirilemez mi?
 
Bence değiştirilmeli.
 
Bu konuda iki, üç yıl önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, "En büyük üzüntüm bu emsalsiz marşın hakiki manasını yüreklere nakşedecek bir bestenin bulunamamış olmasıdır. O beste ile güftenin birbirini tamamlaması çok önemlidir. Burada bestekarlara büyük iş düşüyor. Temenni ediyoruz ki o da çıkar" diye bir çağrısı vardı. Bu çağrının artık karşılık bulması gerekirdi.
 
İstiklal Marşı’nın bestesinde yapılacak bu değişimin, ortak bir konsensusla, siyasi bir malzeme haline getirilmeden, Mehmet Akif ve İstiklal Marşı Yılı olan 2021’de yapılması çok daha anlamlı olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Seyfullah Koyuncu Arşivi
SON YAZILAR