New York’ta konuşuluyor ama Ankara’nın göbeğinde?
Türkiye, Emine Erdoğan himayesinde yürütülen Sıfır Atık Hareketi kapsamında, BM Genel Kurulu’nun 80. Oturumu’nun yapıldığı New York’ta uluslararası bir sergiye ev sahipliği yaptı.
Açılışını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi, Birleşmiş Milletler (BM) Sıfır Atık Yüksek Düzeyli Şahsiyetler Danışma Kurulu Başkanı Emine Erdoğan ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un yaptığı “Sıfır Atık Mavi - Damla Damla” sergisinde “Mavinin Farkında Mısın?” (Are You Blue Aware?) temasıyla suyun önemine dikkat çeken görsel ve işitsel eserler yer aldı.
Türkiye’nin Van, Salda, Meke, Eğirdir ve Beyşehir gölleri ile İzmit Körfezi’nde yürüttüğü su kaynaklarının korunmasına yönelik çalışmaları anlatıldı.
Bu önemli organizasyona Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay da katıldı. Başkan Altay, Emine Erdoğan’a ve Bakan Kurum’a teşekkür ederek, Tuz Gölü, Meke Gölü ve Beyşehir Gölü’nün korunmasına yönelik çalışmaları paylaştıklarını ifade etti.
New York’un göbeğinde Konya’nın su sıkıntısının konuşulması elbette önemli. Çünkü bu sıkıntının dünyanın her yerinde konuşulması gerekiyor. Ova artık yok olmanın eşiğinde, yer altı sularımız çekildi, göllerimiz kurudu, yok olmanın eşiğindeyiz. Başkan Altay’ın ve Bakan Kurum’un bu meseleyi ciddiye alması güzel.
Ama Konya Ovası için artık daha net ve gerçek çözümler gerekiyor. Son günlerde bu konuda ortaya atılan projelerin mutlaka hayata geçirilmesi gerekiyor.
Hem Bakan Kurum hem de Başkan Altay mutlaka bu konu üzerinde çalışıyorlardır elbette ama ellerimizi çabuk tutmamız şart.
Yeni Haber olarak bu konuda geçtiğimiz günlerde iki önemli haber yaptık.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kalaycı ve Türkiye Bisiklet Federasyonu önceki dönem başkanlarından Erol Küçükbakırcı’nın bu konudaki önerileri dikkate değer.
Mustafa Kalaycı’nın önerisi şu şekilde: “Manavgat Çayından 10 milyar metreküp su Akdeniz’e gidiyor. Halbuki 18 kilometrelik bir tünelle, denize dökülen bu su ovaya akıtılabilir. Bu su, Ahırlı’nın oradan kanala indirilebilir ve doğrudan Çumra’mıza gelebilir. Bu projenin, enerji üretimi yapılan Oymapınar Barajı’na da bir zararı yok. Bir an önce bu projeyi uygulamaya koymalıyız.”
Kalaycı, bu projeyi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ulaştırmak için tüm gücüyle çalışacağının sözünü verdi.
Bir de maliyet hesabı yapanlara söylediği, “Konya gidiyor, Çumra gidiyor, daha bundan büyük maliyet olur mu?” cümleleri dikkat çekiciydi.
Daha dünkü yazımda da bahsettim; Konya, siyasi olarak en çok destek veren şehir olmasına rağmen imkanlardan en az faydalanan şehir olarak görünüyor!
O yüzden bu konuda Konya’ya kimsenin bir söz söylemeye hakkı olmadığını düşünüyorum. Yüzbinlerce çiftçiyi ve en önemlisi de ovanın geleceğini ilgilendiren bu konuda maliyet hesabı yapılmamalı.
Ayrıca sanıldığı kadar büyük maliyetler gerekmediğinden bahseden bir öneri daha var. Maliyet hesabına takılanlara da Erol Küçükbakırcı’nın önerisini aktarmak istiyorum.
Küçükbakırcı’nın önerisi de şu şekilde: “Akdeniz Bölgesi’nde 2 tane su kaynağı olan ve bunların hiçbir yere faydası olmadan denize akan, Manavgat Çayı ve Oymapınar Barajı’dır. Oymapınar barajı denize olan yüksekliği yaklaşık 500 metredir. Manavgat’a 22 km mesafededir. Bu barajın Manavgat tarafındaki kapağının kapanıp, ters tarafa açıldığı takdirde suyun kendi cazibesiyle çok mini bir yatırımla su Beyşehir Gölü’ne ulaşacaktır. Manavgat Çayının üzerindeki dağa güneş panelleri döşenip oradan alınan enerjiyle, motopomplarla Konya tarafına su basılacaktır. Enerji maliyeti sıfır sadece motopomplar alınacaktır. Bu sularımız Konya Ovası’na kazandırılırsa hem denize boşa dökülmesi önlenecektir hem de Konya’mızın geleceği kurtulacaktır.”
Küçükbakırcı bu önerisini, Cumhurbaşkanlığına ilettiği dilekçede sunmuş durumda zaten. Umarım Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan bu konuda bir tensipte bulunur da Konya derin bir nefes alır.
En önemlisi de umarım New York’un göbeğinde konuşulan Konya’nın su sıkıntısı, Ankara’nın göbeğinde de hak ettiği şekilde konuşulur artık.
