Ömer Kocabaş
Ömer Kocabaş Öldükçe çoğalıyoruz

Öldükçe çoğalıyoruz

İstanbul'da geçen hafta yaşanılan terör saldırısının ardından ortaya çıkan manzarayı görünce terör örgütü PKK ve onun adına yapılan eylemleri üstlenen üç-dört harfli taşeron altyapıları eminim üzülmüşlerdir. Çünkü kaos yaratmayı ve insanların hükümeti suçlamalarını bekliyorlardı. Fakat öyle olmadı. Milletçe sımsıkı bir araya gelerek yeniden BİR olduk.

PKK'nın bu eyleminde Avrupa'ya ince mesajlar veriliyordu. Akılları sıra bakın bizim sivil halkla işimiz yok, polise yani doğrudan devlete/otoriteye saldırdık demek istiyorlar. Arada ölen ona yakın sivilde istemeden olmuştur(!) Hükümetin halkın üzerinde kurduğu baskıyı protesto ediyoruz ayağına yapılan ve halk ve Avrupa kamuoyu tarafından meşru kabul edilmesi beklenen tek kelime ile adice bir saldırı. Saldırının tam da Cumhurbaşkanlığı konusundaki anayasa değişikliğinin yeterli oyla meclis gündemine getirildiği gün yapılması da planın bir parçasıydı. Halk oltaya gelip tepki gösterecekti, "İstanbul'un göbeğinde saldırı yapılıyorken siz siyasi ikbal peşinde koşuyorsunuz" diye ama insanlar artık bu tarz adice saldırıların hangi amaçlarla yapıldığını çok iyi bildiğinden sağduyulu hareket etti.   

Terör örgütünün baltayı taşa vurduğu an ise milletin polisin etrafında kenetlenmesi oldu. Malum zaman zaman yaptığı sert ve orantısız müdahaleler nedeniyle insanların bir kısmında polise karşı ön yargı vardı. Hatta bazı okumuş yazmış kesimde hakarete varan türde tepkilerde oluyordu. Fakat bu alçakça saldırının ardından polisimizin değerini unutanlarda yeniden hatırlamış oldu. Karakollar ziyaret edildi, görevi başındaki polislere başsağlığı dilendi, bir haftada çok sayıda etkinlik yapıldı. Elbette kelle koltukta bizim emniyetimiz için görev yapan polislerimize hak ettikleri değeri göstermek için illaki böyle bir saldırının olması gerekmiyor. Bu sadece acı bir vesile oldu. Polisliğin sırf para için çalışılacak bir meslek kolu olmadığını bir kez daha öğrenmiş olduk.

Yapılan her kahpece saldırı, verilen her şehit bizim safları daha da sıklaştırmamızı sağlıyor. Artık oyuna gelmiyoruz. Bilincimiz yerinde. Sosyal medyada saçmalayıp ilgi çekmeye çalışan alçaklarla ilgili de yargının gerekeni yapması gerekiyor. Bir de sayıları yine sosyal medya alçakları gibi azınlıkta olan kafasını siyasetle bozmuş kesimler var. Benim gözümde başkanlık tartışmaları olmasa bu saldırıda olmazdı diyenle, başkanlık gelince bu tarz saldırılar bir daha olmayacak diyen aynı kefededir. Memleketin refahı ve ruh sağlığımız açısından bu iki kesimden uzak durmak lazım.

Yetkililerin alacakları önlemlerle bir daha böyle saldırıların yapılmasını engellemeleri gerekiyor. İlk olarak da polislere görevlerini tam anlamıyla yapabilmeleri için ihtiyaçları olan müdahale izninin verilmesi gerekiyor. Polis şüpheli gördüğü kişi hareket etmeden müdahale edemiyor. Adamın elinde silah ya da bıçak var, onu vurmak için ilk hamleyi yapmasını bekliyor. Fazla değil AB ya da Amerika standartlarındaki bir yetkilendirilme yapılması polisimize yeter. En azında olaylara anında müdahale edebilirler.

Üzüldük, kahpece bu saldırıyı yapanlara en ağır bedduaları ettik ama yinede ateş düştüğü yeri yakıyor. Ne desek boş. Biz bir şekilde yeniden gündelik hayatımıza dönerken şehitlerimizin aileleri yanmaya devam ediyor. Onların yerinde olmadan acılarını anlamamız mümkün değil. Bizim sıradan vatandaş olarak elimizden sabır dilemekten başka bir şey gelmiyor. İnşallah yetkililer bundan sonrası için gereken tedbirleri alabilirlerde benzer acıların yaşanmasının önüne geçilebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi