Ömer Kocabaş

Ömer Kocabaş

Oruç tuttuğumuz için özür dileriz

Oruç tuttuğumuz için özür dileriz

Mübarek Ramazan ayını ve akabinde bayramı geride bıraktık, Allah daha nicelerine ulaşmayı nasip etsin. Ramazan ayını kişisel anlamda elimizden geldiğinde verimli bir şekilde değerlendirmeye çalıştık. İki yıllık aranın ardından teravih namazı için camilere ayrı bir coşku ile koştuk. Toplumsal anlamda, evimizin dışına adım attığımız anda ise bir sıkıntı vardı. Bir süre bu sıkıntıyı adlandıramasam da sağ olsunlar bir hava yolu şirketinin çalışanları Kadir Gecesi’nde paylaştıkları fotoğrafla yaşadığımız sıkıntıyı özetlemiş oldular(!)

Her yerde Ramazan’ı yaşayış şekli farklıdır. Bir köyde, ilçede veya şehirde farklı türlerde Ramazan manzaralarıyla karşılaşılır. Şehirler arasında da kültür, gelenek, görenek farklarından dolayı Ramazan ayına değişik şekillerde yaşanılır. Konya’nın Ramazan’ı Ankara’ya, Ankara’nın ki İstanbul’a benzemez. Fakat nerede olursa olsun ortak asgari beklenti oruç tutanla tutmayan arasında karşılıklı saygıdır. Son yıllarda azalan saygının bu yıl en yüksek noktasına ulaştığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Kadir Gecesi’nde sosyal medyada yayınlanan fotoğraf tek kelimeyle milletimizle dalga geçme, meydan okuma anlamına geliyordu. İş yargıya intikal etti. İnşallah hak edenler gereken cezayı alırlar. Yargımız insanların içini soğutacak bir ceza vermeli aksi takdirde yol olur, kafasına esen kutsal değerlerimizin üzerinden silindir gibi geçmeye kalkar… Malum yeni dönemde ilk önce sosyal medyada bir mahkeme kuruluyor, oradaki karara göre mahkemelerimiz kendini konumlandırıyor. Sosyal medyada çoğunluk fotoğrafa tepki gösterdi. Özgürlük, laiklik kılıfına sarılmaya çalışanların ise sesi sonradan çıktı.

Meselenin laiklikle alâkasının olmadığını çok iyi biliyorlar da sırf domuzluklarından, özellikle fonlandıklar batıya şirin görünmek için bağlamından çıkarmaya çalıştılar. Onların seviyesine inip, mala anlatır gibi anlatmak gerekirse; bu ülkede Ramazan ayında hatta Kadir Gecesi’nde isteyen ister bireysel isterse grup olarak içki içebilir. İçtiği içkinin fotoğrafını sosyal medyada paylaşabilir. Kendisine yakıştırıyorsa bu özgürlüğe sahiptir. Fakat Kadir Gecesi’nde paylaştığı içkili fotoğrafa “Kadir geceniz kutlu olsun, Allah kabul etsin” yazamaz nokta. Yazarsa en hafifinden kendisini mahkeme önünde bulur, ağırını söylemeyelim…

Ne var canım gençler eğlenmişler, biraz da abartmışlar diyerek mesele küçümsenemez. Bugün küçümsenmesine izin verirsek dediğimiz gibi yol olur, yarın nerede duracakları da belli olmaz. Lafa geldi mi Müslüman bir ülkedeyiz ama gerek yazılı ve görsel basın, gerekse de sosyal medya üzerinde ülkemizdeki Yahudi lobisi kadar etkin değiliz. Geçtiğimiz yıllarda Sözcü gazetesinin eki olarak yayınlanan Gırgır dergisi Hz. Musa ile ilgili yayınlanan bir karikatürün ardından kapatıldı. Özür dilediler ama Yahudi lobisi kabul etmedi. Öte yandan yapılan elbette yanlıştı. Bir peygamberi canınız istediği gibi karikatürize edemezsiniz. Lakin dergi sessiz sedasız kapanırken kimse fikir özgürlüğü, basına baskı var falan diyemedi. Çünkü emir büyük yerdendi.

Bu yıl Ramazan’da saygıyı kaybettik işin kötü yanı yapılan saygısızlıklar sosyal medya üzerinden meşru gösterilmeye çalışıldı. Açık alanda bir şeyler yenilmesi, sigara içilmesi ‘hemen her şeyden canınız çekecekse tutmayın kardeşim orucu, bize mi tutuyorsunuz’ diye yorumlanmaya başlandı. Saygı diyoruz ama nerede. İstediğin lokantada yemek ye istediğin kafede sigara iç ama otobüs durağında kalabalık caddede sigara içmenin, iftara az kalmışken su içmenin tek bir açıklaması vardır edepsizlik. Bu Ramazan işte bu edepsizlikle mücadele ettik. Onların arasında dolaşırken kusura bakmayın oruçluyuz deme noktasına geldik. Adamlar pişkin olduklarından dayanamıyorsanız tutmayın demeye getirdiler. Sanki kendilerinin yaptıkları çok normalmiş gibi. Kalplerin mühürlenmesi böyle bir şey galiba.

Lafa geldi mi ülkemizi muhafazakâr bir iktidar yönetiyor ama kamu kurumlarında da bu Ramazan benzer manzaralar vardı. Elbette kurumların yemekhaneleri açık olmalı, oruç tutmayan yemeğini yiyebilmeli. Fakat kamu kurumlarındaki çay ocaklarının açık olması, memurların masalarında yiyip içmesi ne kadar doğru oldu? Her şeyi geçtim, kurumların bahçelerinde sigara içilmesi, üstelik bunun tam iş çıkış, servislerin hareket saatinde yapılması ahlâki mi? İnsan olan sırf karşısındakine saygısından bunu yapmaz. Lakin insanlıktan nasibini almayanlara karşı kurumların, devletin devreye girmesi gerekiyordu ama olmadı. Niyesini düşünmemiz gerekiyor.

Bu Ramazan ayında ülkemizin çoğu noktasında azınlık gibi kaldık. Genelleme yapmasak da yeni neslin Ramazan’a bakışı sıkıntılı. O kadar azınlıkta kaldık ki düşünün muhalif medya bu yıl sözde oruç tutmadığı için dayak yedi haberi yapmaya bile gerek duymadı(!) Neyi nasıl kaybettiğimizi geç olmadan durup düşünmeliyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi
SON YAZILAR