Prof. Dr. Hülya Küçük

Prof. Dr. Hülya Küçük

Sufiler ve Siyasi Hareketlerle ilgili Problemler

Sufiler ve Siyasi Hareketlerle ilgili Problemler

DEVAM…

 I.Milli Mücâdele Örneği

Halkın bu kadar teveccühünü kazanmış olan tarîkatların toplumda dinî ve sosyal rolleri yanında siyasi roller oynamaları da kaçınılmazdı.Aslında bunun kaynağı idareciler idi. Şöyle ki bir tarikat şeyhinin halk üzerindeki tesirinin boyutlarını tahmin edebilen makamlar, onun grubuna etkisinden faydalanabilmek için, yakınlık gösterebildikleri gibi, kendilerine karşı olduğu anlaşıldığı durumlarda da ona şüpheyle bakarlar ve hep dikkatli davranırlardı.

Burada, çok geriye değil, yakın tarihimizdeki rollerine bakmak yeterli olacaktır. Bilindiği üzere Mustafa Kemal, Mücâdele sırasında bazı şeyhlere mektup yazmış, bazı şeyh ve türbeleri ziyaret etmiştir. Mesela, Bayrâmiyye tarîkatinin merkezi olan Hacı Bayram Camii, birçok faaliyet için başlangıç noktası idi: Mustafa Kemal, Ankara’ya  gelir gelmez orayı ziyaret etmiş, karşı-fetva orada okunmuş, TBMM’nin açılış töreni orada başlamıştır.  Burada dikkat edilmesi gereken  bir şey var ki o da, farklı tarîkatlara bağlı olan sufi şeyhlerinin hepsini birden ‘Milli Mücâdele’yi yöneten kadroyu destekleyen’ veya ‘Milli Mücâdele’yi yöneten kadro-karşıtı’ diye tanımlamanın mümkün olmadığıdır: bazıları Milli Mücâdele'yi yöneten kadroyu  ve diğer bazıları da muhalifleri desteklemiştir.

Şeyh Eşref ve Şeyh Receb (ki ikisi de isyanclar çıkarmışlardır), Sadık Bey (bir Melâmî veya Halvetiyye tarîkati saliki ve Hürriyet ve İ’tilâf Fırkası’nın kurucu üyelerinden), Ali Kemal (Çorum Mevlevîhânesi şeyhi ve bir Tarîkat-i Salâhiyye üyesi) ve Fuad Bey (İstanbul’da bir Rifâî tekkesi olan Bekâr Bey Tekkesi şeyhi ve, bir Tarîkat-i Salâhiyye üyesi), millî hareketin amansız düşmanları iken; Fevzi Efendi (Nakşî şeyhi, Erzincan Milletvekili), Abdullah Sabri (Aytaç) (Halvetiyye şeyhi, Bolu Milletvekili), Yahya Galib (Kargı) Bey (Halvetiyye şeyhi, Kırşehir Milletvekili), Mehmed Ata Efendi (Nakşî Özbekler Tekkesi şeyhi), Sadeddin (Ceylan) Efendi (bir Kâdirî dergâhı olan Hâtûniye Dergâhı şeyhi),  Cemâleddîn ve Veliyyeddîn Çelebiler ve Sâlih Niyâzî Baba (Hacıbektaş Veli Dewrgâhı Bektâşî şeyhleri), Hacı Hasan Efendi (Hacı Bektaş Veli Dergâhı Nakşî şeyhi), vs. Millî mücâdeleyi yürüten kadronun destekleyicisi idiler.  Bunların büyük bir kısmı, Mücâdele’nin başından beri Millî mücâdeleyi yürüten kadroyla irtibat içinde idiler. Meselâ Bektâşî şeyhler, Ali Rıza Paşa kabinesinin, İ’tilâf devletlerinin baskısı sonucu istifâ ettiğinden ve yeni kabinenin kurulacağından haberdâr ediliyordu (Ankara, 07.03.1336/1918 tarihli belge Genelkurmay, ATASE Arşivi, D.1336/9, F. 46-3).

Milli Mücâdele'yi yöneten kadroyu destekleyen sufi şeyhleri,  Mücâdele hareketinin  meşrulaştırılması, halk ve maddî kaynakların mobilizasyonu, Saray ve Milli Mücâdele'yi yöneten kadro veya isyancılar ve Ankara/İstanbul Hükümetleri arasında, vs. aracılık rolünü yerine getirmişlerdir. Bir taraftan Milli Mücâdele'yi yöneten kadroyu meşrulaştırırken diğer taraftan savaş için gerekli halk desteğini sağlayan (mobilize eden)  konuşmalar yapmış, vaazlar vermiş, mevlidler düzenlemiş veya düzenlenenlere katılmışlar; Milli Mücâdele'yi destekleyen cemiyetlere katılmış, değişik şehirlerden TBMM’ye milletvekili olarak seçilmişlerdir. Meclis’te de genelde Şer’iyye ve Evkâf  komisyonu ile  İrşâd komisyonunda görevlendirilmişlerdir.

Şeyh ve sufiler ayrıca Karakol, M.M. Grubu, Müdâfaʻâ-yı Hukuk-ı Milliye cemiyetleri gibi Milli Mücâdele'yi destekleyen cemiyetlere katılmış ve tekkelerini bu cemiyetlerin toplantı yeri, silah ve mühimmat kaçırma, Anadolu’ya kaçırılacak kişilerin durağı, hastane, postane, vs. olarak kullandırmışlardır.  Millî Mücâdele’ye müridleriyle birlikte topluca katılan sufi şeyhlerinin azlığı dikkat çekicidir. (Dikkat çekicidir, zira, tarîkat mensublarının genelde şeyhleriyle birlikte hareket etmesi beklenir. Bir istisna gibi görünen, müridleriyle birlikte bilfiil savaşa katılan veya katılmaya çalışan Şeyh Şerâfeddin ve Hâtûniye Dergâhı şeyhi Sadeddin Efendi örneğidir.)  Bu durumun sebebini anlamak kolay değildir ama Mücâdele yıllarındaki karışıklık veya bizim düşündüğümüzden daha demokratik olmaları ile açıklanabilir.

Milli Mücâdele karşıtı olan sufi şeyhleri de Milli Mücâdele muhaliflerini meşrulaştırma ve genelde kendileri tarafından yönlendirilen ayaklanmalarla (Şeyh Eşref ve Şeyh Receb ayaklanmaları gibi) onlara halk desteğini sağlamaya çalışmışlardır. Not düşmeye değen bir nokta var ki o da   bunların genelde ‘İttihâd ve Terakkî Cemiyeti karşıtlığını’, ‘Millî Mücâdele karşıtlığı’ ile karıştıran ve Milli Mücâdele'yi yöneten kadro tarafından ‘Muhalif (Karşıt) Parti’ olarak nitelendirilen Hürriyet ve İ’tilâf Fırkası üye veya taraftarları olmalarıdır. Bilindiği üzere Hürriyet ve İ’tilâf Fırkası’nın Tarîkat-i Salâhiyye, Sulh ve Selâmet-i Osmâniye Fırkası, Kürdistan Teâlî  Cemiyeti, Nigehbân Cemiyyet-i Askeriyyesi, gibi Millî Mücâdele karşıtı örgüt ve cemiyetlerle ilgisi vardı.

Sunulan örneklerden kolayca çıkarılacak sonuç şudur ki Millî Mücâdele yıllarında, sufi şeyhlerinin Milli Mücâdele'yi yöneten kadroya verdikleri destek, muhaliflere verdikleri destekten kat kat kuvvetli idi, zira Milli Mücâdele'yi destekleyenler daha nüfûzlu idi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Hülya Küçük Arşivi
SON YAZILAR