Doç. Dr. Ömer Akdağ

Doç. Dr. Ömer Akdağ

Üniversiteler

Üniversiteler

İkinci Dünya Savaşından sonraki günlerde Türkiye’de muhtelif kurslar tertip edilmişti. Tekrar hava taarruzu olur endişesiyle 1944 yılından sonra karartma talimatları verilmiştir. Arabaların farları mavi renkte olması, evlerin pencereleri sıkı sıkıya kapatılması gibi pasif mukavemet tedbirleri alınmıştı.

Bu arada gaz arama, temizleme, patlamayan bombaların kaldırılması gibi hususlarda kurslar verilmişti. Bu konularda broşürler, kurslar ve seminerler verilmişti.

TÜRKİYE 15 TEMMUZ 2016’DA tarihinde misli görülmemiş bir belaya maruz kaldı. Bu hususta neler yapılıyor?

Duyduğumuza göre okullar açılmak üzeredir. Orta dereceli okullarda 15 Temmuz’a dair öğrencilere bilgi verileceği söyleniyor. Bunlar güzel gelişmelerdir.

Aynı hassasiyet üniversitelerde de olmalıdır. Acaba üniversitelerde durum böyle midir?

Mesela benim yakın şahit olduğum ve adı bende mahfuz bir üniversitede olan bir gelişmeyi efkar-ı umumiye ile paylaşmak isterim.

Bir bölümde bir ana bilim dalına bir öğretim üyesi lisansüstünde okutulmak üzere bir seçmeli ders teklifi veriyor. Dersin adı “Türkiye Darbeler Tarihi”. Bu dersin muhtevasını da (içeriği) verildi. Dersin muhtevasında 15 Temmuz darbe teşebbüsü özellikle yer aldı.

İlgili enstitü dersi kabul etti. Talip olan öğretim üyesine bir lisansüstü öğrenci tayin etti. Aradan bir hafta geçti ilgili rektörlükten “uygun bulunmamıştır” şeklinde bir yazı geldi.

Şimdi sormak gerekmez mi?

“Uygun” olmayan 15 Temmuz darbe teşebbüsünün tahlil edilmesi midir?

Türk tarihinde kendi meclisini bombalayan bir ihanet şebekesinin, Türk gençliğine anlatılmasını istemeyen bir “rektörlük” olabilir mi?

Kişiler birbirine sevmek mecburiyetinde falan değildir elbette. Fikirlerin veya meşreplerin farklı olması memleket meselesine intikal etmemesi gerekmez miydi?

Kocaman kocaman öğretim üyelerinin memleket meselesinde akl-ı selim bir duruş sergilemesi beklenmez mi?

Prof. luğa kadar yükselmiş ve kendisine üniversite teslim edilmiş idarecilerin böylesi hayati meselelerde küçük hesap peşinde olmaları yakışıyor mu?

Küçük insanlar “küçük” hesap peşinde olurlar.

Türkiye’de “küçük” insanların yeri rektörlük makamı değildir. Rektörlük veya enstitü gibi sorumluluk gerektiren makamlarda “basit” hesapların peşinde olanları olmaması, beklentimizdir.

Mühim Olan Hata Yapmak Değil, Hatanın Tekrarıdır.

Türk Milletinin Başına Bela Olan Fetö, Darbe Teşebbüsünde Bulunmuştur. Bunu Tekerrürü Olmamalıdır.

15 Temmuz darbe teşebbüsünün tekrarına hiç kimse hiç bir şekilde teşne olmamalıdır.

Herkesin meşrebi, mezhebi, fikri ve partisi kendi özelidir. Devlet en yüksektedir. Deruhte edilen makamlar birer emanettir.

Son not: Kendisine rehber olarak “aklı ve tecrübeyi” seçen Osmanlı Cihan Devleti’nde iki kavram fevkalade kabul edilmiştir, Bunlardan birisi “Allah. CC)”, diğeri de “devlet” kavramıdır. Mesela “devlet” kavramı için “ebed-müddet” ifadesi kullanılır. Zira bilinir ki, devlet olmazsa ibadetler mümkün olmaz. İnsanlar temel haklarını yaşayamazlar.

Dolayısıyla Devletin Muhtelif Makamları Kendisine Emanet Edilenler, Kendi Özellerini Kendilerine Saklamak Durumundadırlar.

Türkiye, Sadece Türkiye’de yaşayanların değil, Türk ve İslam dünyasının ümididir.

Bu, Asla Unutulmamalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Doç. Dr. Ömer Akdağ Arşivi

YAZI

02 Ocak 2017 Pazartesi 09:01

DUA

19 Aralık 2016 Pazartesi 09:04
SON YAZILAR