Türkiye’nin savunması Gazze’den başlar
Yazının başlığını bazıları hamaset, klişe gibi görecek olsa da umurumuzda değil. Derdimizi kısa yoldan, lafı fazla uzatmadan ancak böyle anlatabiliriz. “Bizim Filistin gibi bir davamız yoktur. Onlar da zamanında topraklarını satmasalardı, Araplar bizi arkamızdan vurmuştu” vb. bağlamından koparılmış laflar eden sözde milliyetçilerin düşüncelerine de saygı duymuyoruz. Çünkü onların sözde milliyetçilik anlayışı milletin büyük bir kısmına karşı olmaya kadar geldi(!) Onlar da kuru ezberlerini tekrar etmeye devam edebilirler. Biz gelelim asıl meseleye…
Osmanlı’nın son döneminde savunma hattı Balkanlar’da kurulmuştu. Geriye doğru çekilerek Anadolu’yu savunduk, bu toprakları kaybetmedik. Günümüzde ise kaybedecek bir karış toprağımızın olmadığı gibi felsefe olarak mevcut sınırlarımıza da sığamıyoruz. Bu yüzden terörle mücadeleyi sınır ötesinden başlatarak başarıya ulaşabildik. Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı gibi sınır ötesi harekâtlarda elde ettiğimiz başarı ortada. Kudurmuş bir köpek gibi önüne gelene saldıran İsrail’in bize bulaşıp zarar vermemesi içinde Gazze’yi sonuna kadar savunmalıyız. Gazze’yi insan olduğumuz için savunmalıyız. Müslüman olduğumuz için savunmalıyız. Bütün bu vasıfların herhangi birine sahip değilsek bile ülkemizin çıkarları için Gazze’ye sahip çıkıp sonuna kadar savunup, destek olmalıyız.
Ülkemizdeki sözde milliyetçilerin ve tatlı su solcularının çapları bu kadarını bile anlamaya yetmiyor. İsrail bize saldırmazdan, İsrail durduk yere saldıramaza geldiler ama yine de kafaları basmıyor. Hâlâ NATO üyeliğine, ABD ile olan müttefikliğimize falan güveniyorlar. Elbette bütün bunlar boş. İsrail’in canının istediğini yapabileceğini son Katar saldırında yine gördük. Gündüz gözüyle Amerika’nın onayıyla Katar’a saldırdılar. Dünya kadar parası olmasına rağmen göbekten ABD’ye bağlı olan Katar bir karşılık veremedi. ABD, bir yandan İsrail’in Katar’a saldırısını doğru bulmadığını açıklarken diğer yandan ise bütün bunlara rağmen İsrail’in teröre karşı kendini savunmasına da saygı duyduklarını açıkladı. Yani ne şiş yansın ne demek kebap durumu.
Bu işler öyle bir günde olmaz. İsrail’in Türkiye’ye saldırabileceğini ilk önce gazeteciler üzerinden dile getirdiler. Ondan sonra yerseniz bazı politikacılar benzer şeyleri söyledi. Son olarak ise Silvan yazıtı üzerinden Siyonist Netanyahu ülkemizi açıkça tehdit etmeye başladı. Bir süre sonra İsrail, ülkemize saldıracak olsa kendi başımızın çaresine bakmak zorundayız. Sözde milliyetçilerimiz ve tatlı su solcuları, olası bir İsrail saldırısından sırf Cumhurbaşkanı Erdoğan nefretinden dolayı memnun bile olurlar ama dediğimiz gibi onların çapları o kadar. En iyisi millete zararları dokunmadığı sürece kendi hallerine bırakmak. Belli ezberlerin ortasında dönüp dursunlar.
Bölgemizde İsrail’in saldırmadığı tek yer ülkemiz. Hamas bahane edilerek çok rahat bir saldırı da bulunabilirler. Olası saldırının sonucu bir savaşa kadar gidebilir. Böyle bir durumda tek başımıza kalacağımız garanti. Savunma sanayisinde atılan adımlar, oluşturulan çelik kubbe bu yüzden oldukça önemli. Bu alanda kendimizi mümkün olduğunca geliştirmek zorundayız. Çünkü olası bir savaş günbegün yaklaşıyor. Bunlar iktidara karşı olmak dışında bir ufka sahip olmayanların anlayamayacağı şeyler. Onlar CHP ve Fenerbahçe’nin kongrelerini takip etsinler. Günü birlik sıradan gündemle oyalansınlar. Devlet aklı ve hükümetimiz sanki yarın İsrail ile savaşa girecekmişiz gibi her alanda hazırlıkları yapmalı.
Gazze’deki soykırımın ikinci yılı bitmek üzere. Yaşanılan acılar sürekli artıyor. Gazzeliler İsrail’in elindeki birer oyuncakmış gibi oradan oraya savrulup duruyorlar. Ülkeler kuru açıklamalardan öteye geçemiyorlar. Aynı şeyleri konuşup duruyoruz ama bir sonuca ulaşamıyoruz. Bu ayıp bize yeter de artar bile. Önümüzdeki günlere dair bir ümidimiz de yok. Gazze gitgide kaderine terk ediliyor. Çaresizlik insanı yoruyor, bir süre sonra kayıtsızlık başlıyor. Elimizden boykottan başka bir şey gelmemesi gerçekten çok acı. Boykotunda hakkını ne kadar verebildiğimiz de tartışılır ya neyse…
İşin sonunda uyanık olmalıyız. Hangi niyetle yola çıkıyor olursak olalım Gazze’ye sahip çıkalım. Gazze’nin düştüğü bir ortamda sıradaki hedefin biz olduğunu bir an olsun aklımızdan çıkarmayalım. Umarız devlet aklı ve hükümet her şeyin farkındadır. Vatandaşın büyük bir bölümü onların yanında. Sözde milliyetçiler ve tatlı su solcuları ise bırakalım ne halleri varsa görsünler…
