Ömer Kocabaş

Ömer Kocabaş

Atatürk’ün sözde Atatürkçülerden çektiği

Atatürk’ün sözde Atatürkçülerden çektiği

Ülkemiz futbolunda son dönemde çok farklı olaylar oluyor. Tesadüf denilip geçilecek cinsten değil. Önce bir kulüp başkanı sahada hakemi dövdü. Sonrasında bir başka başkan hakemin kararını beğenmeyip takımı sahadan çekti. Ardından da Süper Kupa maçında yaşanılan rezillik geldi. Futbol Federasyonu bu üç olayı da bir seyirci gibi izledi. Son olayda başrolde olmasına rağmen maçın oynanıp oynanmayacağının belli olacağı sıcak dakikalar da açıklama yapmayıp, kamuoyunda bilgi kirliliğine yol açtı. Bu saatten sonra federasyon başkanının istifa etmesi gerekiyor. Futbol üzerinden ülkemize bir operasyon çekilmeye çalışılıyor. Süreci yönetemeyenler, alet olanlar mutlaka hesap vermeli.

Maç günü yaşanılan krize inanın hiç şaşırmadım. Olayların bu aşamaya geleceği belliydi. Cumhuriyetin 100. yılında oynanacak Süper Kupa maçı ülkemizde oynanmalıydı. İllâki yurt dışında oynayacaksak adres Azerbaycan olmalıydı. Federasyonun saçmalayacağı ligin başında görülmüştü. Süper Kupa maçları genellikle lig başlamadan oynanıyordu. Takımların Avrupa maçları takvimi bahane edilerek sürekli ötelendi. Sonrasında maçın yurtdışında oynanıp, hem ülke tanıtımının yapılması hem de kulüplerin daha fazla gelir elde etmeleri için federasyon ve iki takımımız Ağustos ayında anlaştılar. Federasyonun yaptığı görüşmelerin sonunda en iyi teklifi Suudi Arabistan yapmış. Takımlarında onayıyla 20 Ekim’de bizim federasyon ve Suudiler arasında protokol imzalanmış.

Burada ilk suçlu federasyondur. Ekim ayının ilk günlerinde Filistin’de başlayan soykırımın ardından Suudilerin tavrı ortadayken 20 Ekim’de böyle bir anlaşma yapılmamalıydı. Çünkü maç günü Atatürk krizi aşılsa, Filistin meselesi sorun olacaktı. Maç oynanırken ve sonrasında ortalık karışacaktı. Federasyonun bu kadar şeyi öngörmesi gerekiyordu. Hadi diyelim federasyon bu kadar basiretsiz Spor Bakanı’nın devreye girmesi gerekiyordu. Kaza göz göre göre geliyorken kimse önlem almaya yanaşmazsa sonrasında işte böyle olur. Taraftar baskısının ardından takımlarımız da sözde kıvırmaya çalışmışlardı. Sanki Suudilerden gelecek milyonlarca dolarlık anlaşmaya onlar imza atmamış gibi…

Ülkemizde Atatürk denilince akan sular durur. Fakat kimse kendi beceriksizliğinin ardından Atatürk’ün arkasına sığınmasın. İki takımımızın son anda yapmaya çalıştıkları şey doğru da olsa beceriksizliktir. 20 Ekim’de imzalanan protokole göre bütün ayrıntılar belirlenmiş. İstiklâl Marşımız okunacak, statta bayrağımız yer alacakmış. Atatürk resimli tişörtler, Atatürk’ün sözlerini içeren pankartlar protokolde yer almıyormuş. Federasyonun beceriksizliğine şaşırmıyoruz da iki kulübün yöneticileri imzaladıkları protokolü hiç okumamışlar mı yoksa ortada farklı bir film mi dönüyor? İki kulübün başkanı da işadamı. Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’u anlatmaya gerek yok. Acaba kendi şirketleri için yaptıkları anlaşmanın günü gelince keyiflerine göre anlaşma da yok ama ben şunu da isterim, bunu da isterim diyebiliyorlar mı?

Lafı kulakları dışında başka bir yerlerinden anlamak isteyenler için açıklamak gerekirse mesele Atatürk değil. Oyun çok farklı. Suudi Arabistan yönetiminin ülkemize ve Atatürk’e olan bakış açısı belliydi. Ortada sürpriz bir durum yok. İki takımımız madem orada maç oynamak istemiyorlardı, yapılan anlaşmaya Atatürk tişörtü, sözlerini içeren pankartları vb. ekletselerdi. Suudiler kabul etmeyeceğinden anlaşma o zaman yapılmazdı. Herkes kendi yoluna bakardı. Lakin maça saatler kala bir maceraya girişildi. Sosyal medyada türlü dedikodular dönerken gerek federasyon, gerek bakanlık gerekse de İletişim Başkanlığı süreci doğru yönetemedi. Birisi çıkıp resmi bir açıklama yapmadı. İmzalanan protokolün maddelerini falan sonradan öğrendik. Maçın orada oynamaması doğruydu. Fakat olayların bu aşamaya gelmemesi gerekiyordu. İki aydan fazla bir zaman önce anlaşmaya imza atılıp son saatlerde çeşitli taleplerde bulunmak sadece tribünlere oynamak anlamına gelir. Takımlarımız bunu başardı. Bu işten kazançlı çıkan ise çok oldu.

Ülkemizde maalesef Atatürk dediğiniz zaman öncesinde ya da sonrasında ne dediğinizin bir önemi olmuyor. Özellikle halkı cahil olarak gören sözde Atatürkçüler bu tuzağa çok kolay düşüyorlar, yine öyle oldu. Disney’in Atatürk filmini yayınlamamasına, Filistin’deki soykırıma, hatta PKK tarafından şehit edilen askerlerimize bile ses çıkaramayan sanat sepet tayfası hemen sosyal medyayı Atatürk fotoğraflarıyla donattı. Kendilerince geçmişe bir sünger çektiler, binlerce beğeni aldılar. Aynı gün şehit cenazesine katılıp, ardından DEM’e dönüşen HDP’yi ziyaret eden CHP’nin yeni lideri de bol bol Atatürk dedi. Kendisini Cumhurbaşkanı ile aynı seviyede gören İmamoğlu’da halkı Atatürk posterleriyle sokağa çağırdı(!) Herkes kendince bu meseleden kârlı çıkmanın yolunu buldu. Şehitlerimiz, PKK’nın siyasi kanadıyla tutulan işler falan unutuldu. Birkaç Atatürk fotoğrafının ve vecizesinin sözde Atatürkçüleri kandırma noktasında açamayacağı kapı yoktur. Bu arada halk cahildir, her şeye inanır bu unutulmamalı…

Yerel seçimler öncesi yine klasik oyunlar oynanıyor. 5 yıldır vatandaşa hizmet etmeyenler, işin kolayını bulup Atatürk’ün arkasına sığınarak vatandaşa şirin görünmeye çalışıyor. Hükümetin bu tuzağı görmesi şart. Öncelikle bunlara ortam sağlayanlara gereken hesap sorulmalı. Futbol Federasyonu başta olmak üzere bu süreci yönetemeyenlere gereği yapılmalı. Halkı aşağılayıp kendilerini aydın sanan ama sürekli Atatürk ile kandırılan sözde Atatürkçülere de denilecek bir şey yok. Onlar kandırılmaktan memnunlar. Biz asıl Atatürk’ün ruhuna üzülüyoruz, onun kadar kimse sözde Atatürkçülerden çekmemiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi
SON YAZILAR