Musab Seyithan

Musab Seyithan

Bilgi hırsızlığı

Bilgi hırsızlığı

Pandemi döneminde bütün işlerimiz allak-bullak oldu. İş yerlerimiz zaman zaman kapatıldı; eğitim, sanal âleme taşındı; camide saflarımız arasına mesafeler girdi; maske, hayatımızın bir parçası oldu; eş, dost, akraba ve arkadaşlarla sarılamaz hatta tokalaşamaz olduk.

Bu arada whatsAppta oluşturulan gruplarda sınav soruları beraberce çözüldü. İlitam’da yani İlahiyat Tamamlamada okuyan bir öğrencim beni arayarak bu üçkâğıtçılığın nasıl çalıştığını şöyle ifade etti: “Hocam, bizim sınıf iki yüz kişi. En az yüz elli veya daha fazla arkadaşla whatsApp gurubu oluşturduk. Sınavlar internet ortamında bilgisayar üzerinden yapıldığı için bir arkadaş, sorunun resmini çekip gruba atıyor. Doğru cevabı da bilenlerce hemen paylaşılıyor. Böylece herkes aynı cevabı vermiş oluyorlar. Kısaca kopya çekmiş oluyoruz.”

Evet, çark böyle işliyormuş. Sonunda öğrencim soruyor: “Bizim bu şekilde, çalışmadan, birilerinin yaptığı yardımla sınavları başarmamız ve diploma almamız dinen caiz mi? Bu tür yardımlaşma beni vicdanen rahatsız ediyor. İçime sindiremiyorum. Bazı arkadaşlar bir sakıncası yok, bu bir yardımlaşmadır diyor. Siz ne dersiniz?

İlitam öğrencilerinin çoğu, aynı zamanda her hangi bir camide İmam-Hatiplik de yapmakta. Burayı tamamladıktan sonra dört yıllık İlahiyat mezunu diploması almaya hak kazanacaklar. İnternet ortamında bu tür yapılan bütün sınavlarda belki de böyle bir tezgâh işletilmektedir. Ben, bu ve buna benzer üçkâğıtçılığın çoğunlukla sanal âlemde yapılan bütün sınavlarda işletildiğini sanıyorum.

Efendiler! Özellikle İlahiyat Ön Lisans ve İlitam öğrencileri! Mümin; inanan, güvenen, kendisine güvenilen ve güven verendir. Güvenilen Muhammed (as)’ın, güvenilmeyen ümmeti mi olduk? “Bunda bir sakınca yoktur, yardımlaşıyoruz” diyen kişi, bir hüküm cümlesi kurmuş olur. Eğer böyle bir hüküm cümlesi kurmuşsanız, bunun dayandığı bir delil olması gerekir. Yüce Allah, ehli kitabın, kendilerini cennet garantili olarak ilan edip başkalarının cennete giremeyeceği hüküm cümlesini kurunca onlara şöyle buyurdu: "(Ehl-i kitap:) Yahudiler yahut hıristiyanlar hariç hiç kimse cennete giremeyecek, dediler. Bu onların kuruntusudur. Sen de onlara; eğer sahiden doğru söylüyorsanız delilinizi getirin, de."

Ayet metninde geçen بُرْهَانَكُمْ هَاتُوا/kesin delilinizi getirin” ifadesi “ortaya bir iddia atıyorsan delini söyle, kafadan sıkma” demektir. Dünyevî bir kazanım elde etmek için, dinimizi kurban veremeyiz. İmamlık mesleğinin itibarını beş paralık edemeyiz. Et kokarsa tuzlarlar, fakat tuz kokarsa… Temsil ettiğiniz meslek, İslam’ı temsil makamıdır. Sizlere bakarak insanlar örnek alırlar. Ya siz de kokarsanız… O zaman bizim hiç kimseye bir şey demeye yüzümüz kalmaz.

Yardımlaşmak güzel bir davranıştır ama bu yardımlaşma “hayırda” olmalıdır. Yüce Allah, “Ey iman edenler” özel hitabıyla seksen dokuz ayette müminlere yapmaları gerekenleri bildirir. Bu ayetlerden biri olan Maide suresi ikinci ayetin sonuna doğru “Ey iman edenler… İyilik ve takvada yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın” (6Maide:2) buyurmak suretiyle, kurmuş olduğunuz whatsApp çetesi üzerinden yaptığınız bu yardımlaşmanın “günahta” yardımlaşmak olduğunu haykırmaktadır.

Bakın beyler! Buna bilgi hırsızlığı denir. Sadece malın aşırılması değildir hırsızlık… Bilgi aşırmak da o kadar çirkin ve gayrimeşrudur. Akademik dünyada tezler hazırlanırken faydalandığınız kaynakları dip notta göstermek zorundasınız. Göstermez de kendi imalatınız gibi kayda girerseniz buna “intihal” yani “bilgi hırsızlığı” denir. Bu tespit edilirse, profesör de olsanız görevinize son verilir ve unvanınız da elinizden alınır. Yukarda bahsettiğimiz tezgâhla kazanılan başarı ve alınan diploma da bu hırsızlığın değişik bir versiyonudur.

Bu bilgi hırsızlığını konusunda Fetö terör örgütü bir numaradır. Bir zamanlar üniversite giriş sınavları, polis okulları ve polis akademileri sınavları ile askeri okullara giriş sınavlarında bilgi hırsızlığını profesyonel olarak yapmışlardı. Soruları çalarak kendi adamlarına verip haksız başarılar elde ederek devletin kılcal damarlarına kadar sızmışlardı. 15 Temmuz kalkışmasıyla yönetimi ele geçirerek darbe yapıp milletin ensesine oturacaklar, “dinler arası diyalog” projesi doğrultusunda bizleri Vatikan’a bağlayacaklar ve siyaseten de küresel emperyalizmin güdümüne vereceklerdi. Allah’a binlerce hamdolsun ki milletin sağduyusu sayesinde sokaklara ve devlete sahip çıkıldı da hevesleri kursaklarında kaldı.

Şimdi whatsApp üzerinde kurulan bu tezgâhla yapılan bilgi hırsızlığı ile Fetö’nün bilgi hırsızlığı arasında benzerlik yok mu? Hak etmediğimiz diplomayı birilerinin sırtından alarak bir makam elde etme ortak paydasında birleşmiş olmuyor muyuz? Her fırsatta Fetö’ye lanetler yağdırırken bilgi hırsızlığında niye onlara benzeyelim?!

Öyleyse titreyip kendimize gelelim, inanç değerlerimizi ayaklarımızın altına alarak yükselmeye çalışmayalım. O zaman biz küçülürüz, itibarımız ve meslekî mehabetimiz gider. Bizim yanlışımız üzerinden İslam zarar görür. Buna da hiç hakkımız yoktur.

Yök’ün yerinde olsam normal döneme geçince, bütün derslerden, sonuca yüzde seksen etki edecek yüz yüze bir sınav yapar ve bu kepazeliğe bulaşanların tıraşlarını gözlerinin önüne yığarım. Gerçekten çalışarak başaranlarla bilgi hırsızları böylece belli olmuş olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Musab Seyithan Arşivi
SON YAZILAR