Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal

Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal

DOMİNO ETKİSİ

DOMİNO ETKİSİ

Yaklaşık son birkaç haftalık süreç içinde ABD ekonomi verilerinin bazılarının olumlu, bazılarının olumsuz gelmesine bağlı olarak Dolar inişli çıkışlı bir seyir göstermeye devam etmesine rağmen, artış eğilimini sürdürüyor. Özellikle mevsimsel etkilere bağlı olarak istihdam verilerinin beklenenden kötü gerçekleşmesi, ABD’nin faiz artırımına Haziran ayında gidemeyeceğini, ancak yinede 2015 yılının son aylarına doğru, muhtemelen Eylül ayından itibaren bu kozunu kullanabileceği ihtimalini artırmakta. Ayrıca doların değer kazanma ivmesinin yönünün yukarı doğru olması da ABD’nin faiz artırımına başlama sürecinin ertelenmesine neden olan belki de en önemli faktör. Bu yüzden FED, doların değer kazanma ateşinin sönmesi için, faiz artırımına geç başlamaya bir yerde mecbur. Değilse değerli doların, ABD’nin dış ticaret ve cari açığında önemli ve kalıcı hasarlar bırakacağı kesin. Çünkü değerli para ülkelerin ithalatını kolaylaştırır yani malları ucuzlatır, ihracatı zorlaştırır yani kendi mallarını pahalı hale getirir. Bir düşünelim, ithalatı artan ve ihracatı azalan, zaten ciddi boyutta cari ve dış ticaret açık içinde olan ABD’nin dünya ekonomisini ne duruma getireceğini. Bu nedenle FED yetkilileri doların uzun süreli ve aşırı değerlenmesine izin vermezler, öncelikle kendi çıkarları için. Değilse eninde sonunda olumsuz sonuçların kendi ekonomilerine de zararının dokunacağının bilincindedirler. Ülkemiz için dikkat çekici ekonomik gelişmeler olarak, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başcı’nın gıda fiyatlarının yüksek seyretmesi karşısında enflasyonun düşürülmesi için para politikalarını destekleyen politikaların gerekliliğini vurgulaması, bunun dışında FITCH’in döviz kurlarında izlenecek olumsuzlukların ekonomimiz için özel sektör kanalıyla önemli risk oluşturacağını belirtmesi, Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu açıklama aşamasında yatırımcıların ihtiyatlı davranmaları, yine FITCH’in Brezilya’nın not görünümünü negatif olarak açıklaması önemli bilgiler olarak sıralanabilir.

Büyük bir köy olarak kabaca tanımlanan küreselleşme sonucu artık ülkelerin birbirlerinden olumlu veya olumsuz etkilenmeleri artık hem daha kolay hem daha hızlı, üstelik çok da etkili. Özellikle finans kesimindeki gelişmelerin ülkeler bazında yayılması, reel ekonomilerdeki gelişmelerin etkilerinin yayılmasından defalarca daha hızlı.  ABD, Japonya, Almanya, Çin öksürünce dünya nezle oluyor. Durum böyle olunca ABD, başta Almanya olmak üzere Avrupa Birliği ülkeleri, Japonya gibi gelişmiş ülkelerin yanı sıra dünya ticaretinde önemli boyutta ağırlığı olan ülkelerle; Çin gibi dünya ekonomisinde önemli yer işgal eden fakat gelişme yolundaki ülkeyle, dünya ekonomisinde ticaret hacimleri düşük gelişmekte olan ülkelerin (BRIC-S, Türkiye, BRIM gibi), birbirlerinin almış oldukları iktisadi kararları daha ciddiye almak zorundalar. Bizim gibi sürekli cari ve dış ticaret açığı veren, devamlı dış kaynağa ihtiyaç duyan, üstelik yabancı ve yerli doğrudan yatırım düzeyleri düşük ülkeler için durum çok daha önemli. Çünkü bu gruptaki ülkeler fasit daire sarmalı (kısır döngü sarmalı) dediğimiz girdaptan çıkmak zorundalar, makus geri kalmışlık kaderlerini yenmeleri için. Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın (GSYH) düşük olması, toplam talebin ve tasarrufların düşmesine, bunların düşük olması sırasıyla yatırımların düşük olmasına, yetersiz sermaye oluşumuna, düşük verimliliğe, düşük gelir düzeyine yol açması olarak nitelenen fasit dairenin en temel ve genel sonucu, kalkınmanın hızını yavaşlatması, dışa bağımlılığı ve durgunluğu süreç haline getirmesidir. Türkiye gibi ülkelerin gelişmekte olan ülke etiketinden kurtulup zincirlerini kırmaları için, yapmaları ve atlamaları gereken hayati nitelikteki eşikler var. Bunların başında birliktelik duygusunu milletin tamamını kapsayacak nitelikte tüm ülkeye yaymak, halkın görüşlerinin en üst seviyede yansıtıldığı seçim sistemini hayata geçirmek, bağımsız ve objektif hukuk sistemini kurmak, teknolojik yatırımları artırmak, hem ülkemiz hem de firmalar ölçeğinde Araştırma-Geliştirme (AR-GE) harcamalarını artırmak, ilk öğretimden üniversiteye kadar tüm eğitim programını teorik-uygulama dengesini gözeterek modern normlara göre kalıcı olmak kaydıyla yeniden düzenlemek. Buna benzer önerilerin sayısını artırmak mümkün. Tüm bu değişimleri kısa sürede ve toplumun mümkün olduğunca çoğunluğunun desteğini alarak yapabilirsek, hem toplumsal huzuru ve barışı sağlayabiliriz, hem de katma değeri yüksek mal ve hizmetleri üretip dünya pazarlarında gelişmiş ülkelerle rekabet etmeyi başarabiliriz. Bunun için tüm kesimlerin niyetlerinin bozuk olmamalarının gerekliliği ortak paydası altında iktidarın sorumlu, nitelikli ve etkili; muhalefetin ise kaliteli, sorgulayıcı, yapıcı olması şart. Kötü komşu kişiyi ev sahibi yapar sözü gereği nitelikli muhalefet iktidarında başarılı olmasını sağlar, sonuçta hem iktidar hem muhalefet, en önemlisi 78 milyon kazançlı çıkar, olay bu kadar basit.     

 

Soru: J. M. Keynesin Teorisine Genel Teori denir mi? Neden?...  

 

Sözün Gözü: Ülkemiz için ya iyi bir şey yapılmalı, ya da yapan engellenmemeli.  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal Arşivi
SON YAZILAR