Osman Uzunkaya

Osman Uzunkaya

Hafız İsmail (71)

Hafız İsmail (71)

Gazi çavuş’un muhabbet bohçası hayli doluydu. Anlatmaya, “Laf lafı açar” Diye başladı. Yaşanmışlıklarını değme söz ustalarına taş çıkartır bir üslupla anlatıyordu. Sıra askerlik anılarına geldi. Birden heyecanlandı. Yüzü gerildi, gözleri çanağından çıkacakmış gibi oldu. Kaşlarını çattı. Ses tonunu yükselterek; “O günlerde biz düşmanla birlikte ölümü de öldürdük. Öyle bir atmosferde savaşıyorduk ki hafız; aklımızda ve azmimizde sadece düşmanı yenmek vardı. Şahadet makamına erişmek ise gayelerimizden biriydi sadece. Komutanımız her fırsatta bize; - Ya şehit, ya da muzaffer olacağız. Bir üçüncü yol yok! Diye emir veriyordu. Birçoğumuz şehit oldu, bende bazıları gibi gazi oldum çok şükür. Düşman kuvvetlerini yendik. Türkün gerçek gücünü tüm Dünya’ya gösterdik.” Dedi. Hafız İsmail, onu dinlerken heyecandan Tahsin ağaya gideceğini unuttu.  Kendini gazi çavuşla beraber Kore savaşına katılmış gibi hissetti. Duygulandı, gözleri yaşardı. İçinden, Allah bir daha böyle acı günler göstermesin. Diye geçirdi.

                Laf lafı açıyor, muhabbetin tadı daha da güzelleşiyordu. Ancak akşam olmak üzereydi. Hafız İsmail müsaade istemeyi düşünürken, gazi çavuş; “Sahi hafız! Tahsin ağayla işin neydi?” Diye sordu. Hafız İsmail olanları anlattı. Gazi çavuş; “Tahsin ağaya gitmene gerek yok! Ben sana anlatıvereyim.” Dedi. Hafız İsmail’in canına minnetti. Merak ettiği o şeyi Tahsin ağa’dan öğreneceğine gazi çavuştan öğrenirdi. Gazi çavuş sesine mizahi bir renk katıp söze; “Gümüş ile Sevda meselesi.” Diyerek başladı. O anlatıyor, hafız İsmail onu hayretler içinde dinliyordu. İşin aslı şuydu: Geçenlerde otobüsten inerek kayıplara karışan açık seçik giyimli kadınlardan birinin adı Gümüş, diğerinin adı Sevda’ydı. Gümüş ismindeki kadın Ayvaz ağa’nın, Sevda ismindeki kadın ise tam Ali’nin kadınıydı. Bunlar, Ayvaz ağa ile tam Ali’nin haftada birkaç kez düzenlediği adına oturak âlemi denen eğlence gecelerinde dans ederler, oraya gelen köylüleri eğlendirirlerdi. Bu eğlence sadece bu köye has değildi. Onlarca yıldır civar bazı köylerde de sürdürülmekteydi. İçkilerin su gibi içildiği ve sabaha kadar naraların atıldığı eğlenceye, gece yarılarından itibaren kurşun sesleri de eşlik ederdi. Oturak âlemlerinde sıklıkla nahoş hadiseler yaşanır, insanlar eğlencenin bir vakti birbirleriyle kavgaya tutuşurdu. Uzun yıllar öncesinde eğlence sırasında çıkan bir kavgada Ayvaz ağa Samancı Arif’i tabancayla yaralamış ve tam dört yıl hapis yatmıştı. Son olay geçen yıl yaşanmıştı. Sevda’yı ayartmaya çalışan Ayvaz ağa ile tam Ali’nin arasında husumet başlamıştı. Tam Ali ayvaz ağa’dan Gümüş’ü “Dumanlı tepe” Mevkiindeki bağ evine kaçırarak almıştı. Daha sonra araya giren köylüler ikisini barıştırarak olayın uzamasını engellemişlerdi.

                Hafız İsmail yastığa başını koyar koymaz derin düşüncelere daldı. Hanımının; “Hayırdır İsmail nedir bu halin.” Sorusunu;“Hiç” Diyerek cevapladı.  Gözlerinden uyku aktığı halde bir türlü uyuyamıyordu. Evde herkes uyuduktan sonra yatağından kalkıp eline Kuran’ı aldı. Okumaya başladı. İçinde bir sıkıntı oldu mu Kuran-ı Kerimi eline alır, okurdu. Sonra da sıkıntısından arındığını hisseder, rahatlardı. Kuranı pencere bacasına bıraktı. Uykudan gözleri kapanmak üzereydi. Yatağına uzandı. Uykuya dalacağı esnada yeniden düşünceye daldı. İçinden köyü bu halden nasıl kurtarmalı, ne yapmalı diye geçirdi. Gecenin bir yarısı olmuş, gözleri daha fazla direnemeyerek uykuya teslim olmuştu.     (devam edecek)

                Sağlıcakla kalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Osman Uzunkaya Arşivi
SON YAZILAR