Hep sonradan geliyor aklımız başımıza
Bir haftada iki felâket ile sarsıldık. İlk başta Bolu’daki otel yangını, ardından cumartesi günü Konya’da çöken bina. Böyle olayları felâket olarak nitelendirsek de asıl olan şey ihmalkârlıktır. Nedense her seferinde sanki ilk defa böyle bir şey ile karşılaşıyormuşuz gibi tepki vermeyi başarıyoruz. Sıradan vatandaşın tepkisi anlaşılabilir. Çünkü şaşırmışlık, üzgünlük vardır. Fakat devletin, burada devletten kastım konuyla ilgili bakanlıklar, belediyeler, en alttan üste kadar memurlar kısacası bürokrasidir. Devletin şaşırmaya hakkı yoktur. Devlet önlem almak zorundadır. Ülkemizde ne ilk defa böyle bir otel yangınıyla karşılaşıyoruz ne de durduk yere bir bina çöküyor. Fakat suçlu kim derdine düşüldü. Suçluyu bulunca sanki her şey çözülecek. Önemli olan böyle bir suçun işlenmesine nasıl ortam sağlanıyor, kimler neden göz yumuyor sorularına cevap bulmaktır.
Bolu’daki otelin sahibinin hem bakanlık hem de belediye düzeyinde güçlü biri olduğu ortada. Adam, Batı Karadeniz Otelciler Derneği Başkanı, Bolu Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Vekili. Buraya alsam yer kaplayacak birkaç unvana daha sahip bir isim(!) 30 bin liranın üzerinde gecelik ücrete sahip otelde bırakın konaklamayı, önünden bile geçemeyiz. İnsanlar zenginleştikçe cimrileşiyorlar, para ile kurdukları ilişki değişiyor. Yoksa aklı başında biri hepi topu otelin bir gecelik gelirine tekabül edecek yangın söndürme sistemini mutlaka kurardı. Eğer sahibi aklı başında değilse devlet bunu onun keyfine bırakmamalıydı…
İşyerlerinin yangına karşı gereken önlemleri alıp almama noktasındaki yönetmelik suya sabuna dokunmayan bürokrat kafasıyla hazırlanmış. İşyeri ilk ruhsatı aldıktan sonraki süreçte belediyeden talepte bulunursa belediye ancak o zaman denetler vb. muğlak, kafana göre yorumlanacak ifadeler var. Belediye isterse hiç denetim yapmamayabilir ama sırf gıcıklık olsun diye ayda bir de denetim yapabilir. Şimdi işin sonunda olan oldu, ölen öldü kafasına gelindi. Bir suçlu lazım. Suçluyu ararken de hükümete ya da muhalefete yakınlığınız önemli. Hükümete yakınsanız belediyeyi, muhalefete yakınsanız bakanlığı suçlamanız gerekiyor. İkisini de suçlarsanız kimseye yaranamazsınız. Çok şükür kimseye yaranmak gibi bir derdimiz yok…
İlk suçlu elbette otel sahibi ve yönetimi. Onların yatacak yeri yok. Fakat onlar kadar suçlu olan bu ortamı hazırlayan belediye ve bakanlıktır. Belediye suçludur çünkü her gün binlerce kişinin kaldığı bir turizm bölgesindeki otellerin yangın söndürme sistemi vb. denetimlerinin yıllık olarak yapılması gerekmektedir. Yasalar bunu zorunlu kılmasa da önüne engel de koymamıştır. Yani belediye sorumludur. Ayrıca Erciyes başta olmak üzere kış turizminin yapıldığı alanlarda acil durumlar için küçük itfaiye istasyonları varken Bolu’daki turizm bölgesinde böyle bir şey yok. İtfaiyenin yangına müdahalesi bir saati buldu. Zamanında müdahale yapılsaydı bu kadar can kaybı olmazdı.
Bakanlık da suçludur. Belki yasalara göre, mevzuata göre suçlu olmasa da ülke turizmini belediyelerin keyfine bıraktığı için suçludur. Her gün binlerce kişinin konakladığı otellerin denetimlerinin yapılıp yapılmadığını öğrenmek zor değildir. Denetimi yapılmayan otellerle ilgili belediyeye başvurulabilir. Belediye gerekli denetimi yapmıyorsa mahkemeye gidilir olur biter. İl kültür ve turizm müdürlükleri üzerinden oluşturulacak bir ağ ile istenirse bu denetim işi çok rahat çözülür.
Bu yangın bize şunu da öğretti. İtfaiye teşkilatı profesyonelleşmek zorundadır. Belediyelerin keyfine bırakılmamalı. Belediye başkanının dayıoğlunun yönettiği itfaiyenin hâli ortada. İçişleri Bakanlığı bünyesinde AFAD vb. çatı kuruluşun altına ülke genelindeki itfaiye teşkilatı toplanmalı. İtfaiye’de ahbap çavuş ilişkisiyle görev yapma dönemi bitip, eğitimli, profesyonel kişilerin işin başına getirilmesi lazım. Hiç sanmıyorum ama bu yangından bari bir ders çıkarılmasını umalım. Olay tutuklanan üç, beş kişinin üzerine kalmasın. Sonrası için gereken önlemler bir zahmet alınsın.
Bu tarz olaylarda aklımız başımıza hep sonradan geliyor. Şöyle yapılsaydı böyle olmazdı falan diye sabaha kadar konuşuyoruz. Fakat sonuç yok. Bürokrasi işi bir şekilde kılıfına uyduruyor. Falanca yasanın filanca maddesi, bilmem ne yönetmeliğinin bilmem kaçıncı fıkrası falan derken insan lanet olsun diyerek ipin ucunu bırakıyor. İşin sonunda devletin bütün kademeleriyle gereken tedbirleri alması gerekiyor. Konya’da çöken bina ile ilgili kentsel dönüşüm bağlamında söyleyeceklerimiz de vardı fakat yerimiz dar. Onu da artık haftaya yazarız, bu arada herkes de eteğindeki taşları dökmüş olur.