Hamdi Bağcı

Hamdi Bağcı

İhracat verileri yüz güldürmeye devam ediyor

İhracat verileri yüz güldürmeye devam ediyor

Şubat ayı ihracat rakamları geldi. Elbette biz ülkemizin ihracatta artık 500 milyarlar dolarları konuşacağı üst teknoloji ürünleri üretmesini de isteriz ama neticede bugün için veriler için eski ile kıyaslandığında, güzel diyebiliriz. En güzeli de ithalatın, dolayısıyla da dış ticaret açığının azalıyor olması.

2024 yılı şubat ayında geçen yılın aynı ayına göre; ihracat, %13,6 oranında artarak 21 milyar 86 milyon dolar, ithalat, %8,5 oranında azalarak 28 milyar 87 milyon dolar, dış ticaret hacmi, %0,2 oranında azalarak 49 milyar 173 milyon dolar olarak gerçekleşti.

2024 yılı Ocak-Şubat döneminde geçen yılın aynı dönemine göre; ihracat, %8,5 oranında artarak 41 milyar 77 milyon dolar, ithalat, %15,5 oranında azalarak 54 milyar 306 milyon dolar, dış ticaret hacmi, %6,6 oranında azalarak 95 milyar 383 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Konyalı sanayicilerimiz de şubat ayında ihracatımızı % 23,2 artırarak bize büyük bir gurur yaşattılar. Ocak-şubat dönemindeki Konya’mızın ihracatımız %10,7 artarak 538 milyon 233 bin dolar oldu.

Kıymetli Ticaret Bakanımız Ömer Bolat’ın ihracat ile ilgili çalışmalarını biliyor, görüyor ve takdir de ediyoruz.

Burada bizim tek diyebileceğimiz, Türkiye üst teknoloji, sanal gerçeklik ürünleri gibi alanda kendini geliştirmeye de bu konularda tüketiciden üretici konuma yükselmeye de başlamalı, olabilir.

Türkiye’nin son yıllarda ekonomi ile ilgili en başarılı olduğu alan üretimi sürdürmesidir.

Enflasyonu zaten görüyorsunuz, orta ve alt gelir grubundaki insanların anasını ağlatıyor ve buna rağmen işten çıkarmaların olmaması, üretimin sürdürülmesi bir başarıdır.

Pandemi yıllı olarak kabul ettiğimiz 1920, sonraki süreçte ise önce savaş yılı, sonra deprem, seçim ve İsrail’in soykırımının başladığı süreç…

Derken 2024 yılına geldik.

Görüyoruz dünyada stresler hiç azalmıyor sürekli artıyor. Bunun da belirli oranda sürdürülebilirliği etkilediğini zaten hepimiz görüyoruz. Hal böyle olunca süreçte ekonomi yönetimi başlı başına bir sorun olarak karşımızda duruyor.

İki binli yılların ortalarında yazdığım yazılarda ekonominin fonlama ile yükseldiğini, üretim ekonomisine Türkiye’nin geçemediğini ifade ediyordum. 2011, 2012, 2013 yıllarına gelinceye kadarki süreçte bu böyle oldu. Ve görece ekonomide de iyileşmeler gözle görülür bir şekilde kendini göstermeye başladı. 2013 yılı fonlama ekonomisi ile zirve görülmüştü.

Ama o süreçte büyümenin de istikrarın da içi boştu, üretimle sağlanmıyordu büyüme ve istikrar.

Sanayide, teknolojide, tarımda o gün için atılması gereken adımlar atılmıyordu, hiç de doğru olmayan özelleştirme politikaları takip ediliyordu.

Yine de sıcak para girişi sağlandığı için bir iyileşme görülüyordu.

İyi paralar kazananlar oldu…

Derken 2013 yılına geldik.

2013 yılının mayıs ayı çok önemliydi. Türkiye bir taraftan İstanbul Havalimanının, Sultan Selim Köprülülerinin kah temelini atıyor, kah büyük ihaleler yapılıyor, bir taraftan ise enflasyon için yüzde 7, faiz için yüzde 7 gibi rakamlar telaffuz ediliyordu.

Sonra Gezi Terörü başladı, derken FETÖ çıldırdı, PKK tekrar harekete geçirildi ve Arap Baharı olarak ifade edilen tiyatro oyunu sahneye sürüldü, Suriye karıştırıldı…

15 Temmuz ve bence hiç de 15 Temmuz’dan küçük olmayan finansal saldırılar…

Bu günlere geldik…

Şimdi Türkiye bu süreçte iki önemli şeyi başardı. Bunlardan biri üretimin merkezli politikalar geliştirmeye başladı, ikincisi ise üretimin sürekliliğini sağladı.

Şimdi üretimdeki başarı Türkiye’nin sürdürülebilir bir ekonomiye geçişine ön ayak olacakmış gibi görünüyor.

Yapılması gerekenler var, atılması gereken adımlar var.

Gündemin çok iyi tahlil edildiği, hayata geçirilecek strateji planlarına ihtiyaç var. Savunma Sanayinde elde edilen başarı, günlük hayatın bir parçası olacak yüksek teknoloji ürünlerine dönüştürmeye ihtiyaç var vs.

Hepsini zamanla yazarız, şimdilik aman üretim, aman üretmeye devam diyelim ve tarıma geçelim.

BUĞDAYA ŞİMDİ GÜBRE ATMAYIN

Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sait Gezgin Hocamla tarlanın gündemini konuştuk.

Şimdi biliyorsunuz, bu yıl şubat ayından nerede ise hiç yağış olmadı, kar zaten bu yıl yağmadı. Doğal olarak da yağan yağmurların ve sıcaklığında etkisi ile güzün ekilen buğdaylar biraz normalin üzerinde büyümüş oldu.

Hal böyle olunca birkaç çiftçi dostumdan gübre atacağına dair ifadeler duydum. Hal böyle iken de bu durumu Sait Hocama sordum.

Evet buğdaya çiftçi şimdi gübre atmalı mı?

Sait Hocam çok kesin konuşuyor ve “buğdaya sakın şimdi gübre atmayın” diyor ve ekliyor;

“Nisan ayının ortalarına kadar buğdaya gübre atmasınlar, zira Martta ya da Nisanın başlarında bir don olursa, gübre ile daha da büyümüş olan buğday bozulur, ekimler boşa gitmiş olur.”

Türk Şeker’in bir paylaşımında gördüğüm için pancar ekimini de sordum. Sait Hocam bu konuda da net ve mart ayında kesinlikle pancarın ekilmemesi gerektiğini ifade ediyor.

Bunu da bir not olarak yazmış olayım.

Neticede dostlar, gübre için şimdi erken, pancar, mısır gibi ürünlerin ekimi için ise en azından nisan ayını bekleyin, mısırı zaten biraz geç eker çiftçilerimizde pancarı erkenden ekiveriyorlar ama tekrar yazayım, nisan başını görün ve şimdiden pancar ekimini yapmadın.

Elbette bütün üreticilerimizi emeklerinin karşılığını aldıkları verimli, bereketli bir üretim sezonu diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hamdi Bağcı Arşivi
SON YAZILAR