Dr. Ramazan Tuzla

Dr. Ramazan Tuzla

Kantarın topuzu kaçtı mı?

Kantarın topuzu kaçtı mı?

Hayır, kantarın topuzu kaçmadı. Bilakis kantarın topuzu, üzerine düşeni yaptı ve topuğa küçük bir darbe indirdi. Bu arada toplum, bedavacılığa da prim vermedi.

Seçim öncesi anketlere kalınsaydı, muhalefet en az %55 ile iktidar, iktidar ise %50’nin çok üzerinde bir oy ile sandıkları patlatıyordu.

Seçim sonuçları, bu milletin, anket şirketleri dahil kimleri patlatacağını gösterdi.

Sosyal medyada, seçimin ikinci tura kalacağına ilişkin onlarca yazım var fakat bizi bu satırlardan takip eden dostlar hatırlayacaktır. 27 Nisan’daki yazımıza “Kantarın topuzu kaçarsa” başlığını vermiştik ve demiştik ki:

……bu millet, kendine hizmet edip de yanlışı çoğalanların oluşturduğu kırgınlığı, yapılan çok büyük hizmetlerin hatırına ve devlete olan saygıdan dolayı çok açık etmez fakat bu kırgınlığı da karşılıksız bırakmaz.

Kırgınlığın sebebi olan şahısların akıllarını başlarına almaları için, bu milletin sakladığı bir kantar topuzu, milletin demirbaş listesindeki yerini hep korumuştur.

Hissiyatım odur ki Milletin evlatları, 14 Mayıs seçimlerinde kantarın topuzunu bir kez daha göreve çağıracak ve birilerinin akıllarını başlarına almaları için topuklarına bir küçük darbe indirerek 15 günlük bir sendelemeye sebep olacaktır.

15 gün sonra kantarın topuzu, topuğa indirdiği darbenin amacına ulaştığını görecek ve Milletin feraseti yeniden sahne alacaktır.

Ve muhatabına diyecektir ki:

“Aklını başına al ve devam et. Dereyi geçerken at değiştirilmeyeceğini ben senden daha iyi bilirim. Seni biraz şımarmış gördüğüm için 14 Mayıs gecesi topuğuna indirdiğim darbe, görüyorum ki amacına ulaşmış.

Bazı fırsatları 20 yıldır kullanamadın fakat bu son fırsatı iyi kullan ve adaleti incitme. Milletin gençlerinin ümidini köreltme. Kurbiyeti ayaklar altına al ve gayretli ve kabiliyetli gençleri devletine küstürme. Kurbiyetinden dolayı kıyakçılık yaptığın şahısların seni ayakçılığa düşürdüğünü gör artık. Gör ki bu son uyarım olsun.

Evet, bunları demiştik ve 14 Mayıs seçimlerinin sonucu ortada. Çok uzun süredir ifade edegeldiğimiz üzere ikinci tura gidiyoruz.

Bu yazının, “gördünüz mü, benim dediklerim çıktı” hissiyatının insan nefsini okşayan görüntüsü ile okunmasını istemem.

Lâkin doğru tektir ve görünen köy de kılavuz istemez. Bizim, devlet adamlarımızdan isteğimiz, o yazımızın sonunda kurduğumuz cümleler için yeni cümleler kurmaları ve somut adım atmalarıdır.

Millete 20 yıldır liderlik yapan insanın, dünyayı fellik fellik dolaşarak ömrünü verdiği hizmet yolculuğunda elde ettiği fayda, kurumlara atadığı ne idüğü belirsiz kişilerin milletin evlatlarına verdiği eziyetin ve oluşturduğu şüphenin gölgesinde kalıyorsa, bu şahısların kirli niyetlerini, onları atayan devlet adamının görmesi gerekiyor.

Görmüyorsa, devlet adamına yönelik şüphelerin artmasından daha doğal ne olabilir ki…

Fetö’nün beyni satılmış itlerinin devleti ve bürokrasiyi kirlettiği zamanlarda yetki almış şahısların, 15 Temmuz gecesinin samimiyet testine tabi tutulmadan görevlerine devam ettirilmesinin ve bu şahısların hiçbir yasal mevzuat ve ehliyet kriterine uymadan etraflarına alıp yetki verdiği omurgasızların ‘iktidara benim tek bir oyum bile yok’ şımarıklığı ile sergiledikleri aymazlıkların, kamu çalışanlarını devlet adamından uzaklaştırdığını göremeyen bir siyasetçinin ferasetinden bahsetmeye imkân olabilir mi?

Kadrolaşma ile suçlanan iktidarın yetki verdiği şahısların, iktidarın aleyhine sergiledikleri gizli ve açık aymazlıkların milletin gönlünde açtığı yara, kantarın topuzunu göreve çağırmaya mecbur bırakan sebeplerin başında gelmektedir.

Kıyakçılık yapılarak yetki verilen şahısların, devleti ayağa düşürme tehlikesi ile karşı karşıya bıraktığı, net olarak ortadadır.

Bu durum karşısında, 14 Mayıs’ta vazifesini yapan kantarın topuzu kaçmış mıdır?

Elbette hayır.

Kantarın topuzu kaçmadı ve yapılacaklar bellidir.

İskana yönelik devasa hizmetler yapan iktidarın, 20 yılın sonunda, seçim propagandası olarak mülakatın kaldırılacağının sözünü vermesi, irfana yönelik çalışmaları yapamadığının itirafı anlamını taşımaktadır.

Yine de vakit geç değildir.

İnsan seçiminde sergilenmesi gereken adalet, düştüğü yerden ayağa kaldırılmalı, kurbiyet ve kayırmacılık ayaklar altına alınmalıdır.

Devletin her kademesi, Anadolu’nun her bir evladına aynı uzaklıkta olmalı ve her bir kadronun doldurulması gayret ve ehliyetin varlığına bağlı kılınmalıdır. Yapılacak yasal düzenleme ile bu hak tahkim edilmelidir.

Birçok alanda hâkim olan bir başıboşluk hissiyatı, behemehâl, ortadan kaldırılmalıdır. Devlet, merhametinden neşet eden demir yumruğunu kullanacağını göstermelidir.

Tek bir ilave oy getirmeyen, bilakis mağdur edilenlerin oyunu kaybettiren eyt düzenlemesinde yer verilmeyen 15 yıl, 55 yaş, 3600 gün ve 5400 gün düzenlemesinin sözü verilmeli ve adaletsizlik ortadan kaldırılmalıdır.

Bir sonraki seçimin en can alıcı mevzularından biri olmaya namzet staj ve 99 sonrası kademeli yaş düzenlemesi için de net hükümlü ve noktalı bir cümle kurulmalıdır. 1 gün ile 17 yıl kaybeden insanların öfkeleri dindirilmeli ve kırgınlıkları hafifletilmelidir.

Anadolu irfanı, 14 Mayıs’ta üzerine düşeni yapmıştır. Bu irfana kimlerin katkı verdiğini öğrenmek isteyenler, geçtiğimiz pazar günü ilk defa sandıkla arasına mesafe koyan insanlara baksınlar, yeter.

İktidar, %88 oranındaki seçimlere katılım oranına aldanmamalı, 14 Mayıs’ta sandığa gitmeyen insanların her zaman sandığa gitmeyen insanlar olmadığını, kendine yakın önemli bir kitlenin ilk defa sandığa gitmediğini görmeli ve bu durumu gönül almaya bir fırsat bilmelidir. Bunu yaparsa bilsin ki, oğanın soğanın gönlünü almak ve suni bir balonla uğraşmak zorunda kalmayacaktır.

Bunlar yapılmazsa, 28 Mayıs’ta Milletin evlatları marifetiyle kantarın topuzu kaçacaktır.

Ve o vakit, olanda hayır umacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Dr. Ramazan Tuzla Arşivi
SON YAZILAR