Oktay Aksu

Oktay Aksu

KERHEN

KERHEN

Ak Partinin siyasi arenaya girdiği günden beri her seçim dönemi ‘çok önemli’,’ hayat memat meselesi’, ‘milat’ gibi vurgularla geçiyor. Her iktidar yıpranır yargısı Ak Partiden önce yüzde yüz doğruyken Ak Parti den sonra tepetaklak oldu. Ak Parti konjonktürel olarak bir siyasal ve ekonomik depremin yıkıntıları arasında doğdu. Bu önemli bir avantajdı. Ancak bu avantajı heba  etmedi, iyi kullandı.

 Ak Partiden önce Türkiye üçüncü dünyanın  az gelişmiş bir uydu devleti olarak stabilite kazanmıştı. Yolsuzluk ve yoksulluk tavan yapmamışsa, siyasiler rutin bürokratik işlerini yaparak durumu idare edebilirlerdi. Bütün siyasilerin Türkiyenin toplumsal yapısını böyle okuduğu günlerde dipten gelen güçlü bir değişim dalgası Türkiye’nin siyaset  mantalitesini değişime zorluyordu. 1994 yerel seçimleri SHP’li İstanbul, Ankara ve İzmir belediyelerinin yolsuzlukları üzerine Refah Partisinin büyük başarısı ile sonuçlanmıştı. Refah Partili belediyelerle birlikte millet ilk defa Belediye Başkanlarının makamlarında oturup maaşlarını almaktan ve rüşvet ve yolsuzlukla kendilerini mamur etmekten öte işler de yapabildiklerini müşahede etti. Belediyelerin rüşvet ve yolsuzluğa bulaşmadan, şehrin çehresini değiştirecek hizmetler yapabildiğini gördü. Bu dönem Türkiye için en azından yerel yönetimler ölçeğinde bir milattı. Artık, yiyor ama bir şeyler de yapıyor devri bitti. Belediye Başkanlığını kazanan ister CHP, ister  MHP’li olsun kayda değer hizmet yapmadan, iki dönem üst üste seçim kazanamayacağını biliyordu.

Milletin gösterdiği istikamette siyaset yapanların önüne eski Türkiye derin yapılarıyla çıksa da, millet istikametinden sapmadı. 2002 de Ak Parti ile milletin karşısına çıkan isim, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak milletin güvenini kazanmış biriydi. Maddi anlamda, kendisine oy vren seçmenlerin ufuklarının ötesinde işler yaptı. Çağ atlatma tabirini ilk kullanan siyasetçi  Özal olsa da, Erdoğan’ın yaptıklarının yanında Özal yalancı bile sayılabilir.

Dış politikada sadece Türkiye değil bütün islam dünyası, ezik sömürge halklarının doğal refleksiyle, batıya karşı şahsiyetli bir dik duruş görmek isterken  Tayyib Erdoğan – sadece söylemde kalsa bile- bu beklentilere cevap veriyordu.

Ak parti siyasi arenada rakipsiz olarak ilerliyor çünkü; yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır sözü bir politik yasa gibi milletin dimağına işlemiş durumda. Eski Türkiye sevdalıları bildikleri her yolla Ak  Partinin tekerine çomak sokmaya çalışıyorlar. Ve Ak Parti bütün bu çabaları lehine çevirmeyi başarıyor.

Sistemin geleneksel taktiklerinden biri de yükselen partinin yanına alternatifler üretmektir ki bu da denendi lakin, oyunu iyi gören Erdoğan Soylu ve Kurtulmuş’u Ak Partiye alarak taktiği boşa çıkardı. Özellikle Numan Kurtulmuş’un Has Parti’si önemli bir boşluğu doldurabilirdi. İnsancıl, sosyal vaatlerle memnuniyetsiz muhafazakarlar için bir alternatif olabilirdi.  

 

 

 

 

Yazıya başlarken niyetim her seçimde yaşanan bu gerginliğin beni rahatsız ettiğini söylemekti. Yiğidi öldür, hakkını ver  derler ya, yiğidin hakkını veriyorum ama öldürülmesi gereken tarafları var ben onları önemsiyorum. Bakara, makarayı, trilyonluk saatleri, rant ekonomisini, soma ve ermenek’i önemsiyorum. Ak Parti’nin eksik ve yanlışlarına rağmen , oy veren halk bir bakıma; güvendiği için toleranslı davranıyor. Siyasi güven ve alternatifsizlik seçmeni  Ak   Partiye mecbur ediyor.

Ayrıca eski Türkiye sevdalıları değişime direnmeye ve karşı devrimci faaliyetlere devam ediyor. Değişim süreci tamamlanmadığı için, ya da Ak Parti Politikaları devlet politikası haline gelmediği için, her an eski Türkiye’ye  dönme ihtimali devam ettiği için, şöyle rahat rahat sandığa gidemeyeceğiz, alternatif arayışlarına giremeyeceğiz. Hayat memat meselesi olan bir seçimde daha, kerhen oy vereceğiz.  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Oktay Aksu Arşivi
SON YAZILAR