Süleyman Mücahit İyiyolbulan

Süleyman Mücahit İyiyolbulan

BAŞLIK PARASI GERİ GELSİN

BAŞLIK PARASI GERİ GELSİN

Köylülerimiz şehir havasını teneffüs edip çağdaş ve modern olmadan önce "Başlık Parası" gibi çok güzel bir uygulamaya sahipti. Başlık parası diyince herkesin aklında, taksit ödendiği sürece kullanma hakkı kocaya, imtiyaz hakkı babaya ait bir mal canlanıyor. Kadının bir meta gibi parayla satın alınamayacağını iddia ediyorlar. Doğru da diyorlar ama bunu kadın vücudunun gerekli gereksiz oynatılan her reklamda prim yaptığı, kadın vücudunun tiyatro ve sinema sahnelerinde sergilendiğinde para kazandırdığı ve hatta malum yerlerde  parayla istenilen kadını yatağına çağırabilme hürriyetinin olduğu çağdaş bir ortamda söylüyorlar. Neyse konumuz bu değil, konumuz başlık parasının geri gelmesini istememiz.

       Erkekler rastgele para biriktirip çeşme başına geçerek paralarının ederi kadar kız beğenmiyorlardı. Önce erkek bir kıza aşık oluyordu ve daha sonra babası onun ne kadar sevdiğini görmek için bir fiyat belirliyordu. Başlık parası aslında;  bende her şartta senin kızına bakabilecek bir güç var, çalışırım çabalarım onu aç bırakmam sözünün kanıtıdır. Soruyorum şimdi insan dövmek, sövmek için para mı biriktirir, yoksa zorlana zorlana çalışıp nihayet kavuştuğu kızın değerini mi bilir? Gariptir ki günümüzde kızlar kendileri için başlık parası biriktiriyor ve paraları dolayısıyla tercih edilen bir eş oluveriyorlar. Yazık onlara ki kendileri için çalışıp aylarca para biriktirecek birileri artık yok.

      Başlık parasının kalktığını söylemek de çok cahilcedir. Bugün düğün öncesi istenilen eşyaları alabilmek için en az dört başlık parası biriktirmeniz lazım. Başlık parası nedeniyle kendini bir eşya olarak gören kızlarımız acaba koltuk ve kanepeler arasında kendilerine nerde yer bulabiliyorlar ? Her an savaş çıkacak ve eşyaya çok ihtiyaç duyacak gibi eşya depoluyoruz  evlere. Gerçekten çok merak ediyorum kadınlar mutlu oluyorlar mı bu durumdan. Ellerinde bir bez akşama kadar koltuk, perde silmekten ve yeni aldığı koltuğu hatta odayı tamamen misafire zimmetleyip hiç kullanmamaktan keyif alıyorlar mı? Odanın adı misafir odası ama evlere yılda kaç kere misafir geliyor diye bir sormak lazım. Başlık parasıyla kurulan evlerde misafir eksik olmaz iken eşya stoğu evlerimize kaç kişi geliyor ? Evin metre karesini artırmaktan başka hayal kurmayıp, arabamızın kilometresini düşürmek için para biriktirmektense, bir sevda uğruna para biriktirip ve sonunda emeline ulaşmanın verdiği hazla bi ömür yaşamak daha tercih edilebilir bir durum değil mi?

      Sabırsız bir toplum olduk artık burası bir gerçek. Bunun sebeplerinden biri de başlık parasının kalkmasıdır. Kredi kartına taksitli satışların henüz olmadığı devirde erkek sabrederdi sevdiğini almak için. Kızlar için de aynı durum geçerlidir ve beklemek yani sabretmek müstakbel karı kocalar için ortaklaşa yapılan ilk iştir. Ayrıca bir kız kocasına güvenmekle başlardı evlilik hayatına. Çünkü onun kendisi için gecesini gündüzüne katacağına  ve sonunda gerekli olan başlık parasını bulacağına inanırdı. Başlık parasından mahrum kadınların aklında ise hep bir gizli soru yatıyor; kocasının kendisi için ne yapabileceği sorusu.

      Başlık parası bizim en sağlam ekonomimizdir. Merkez Bankasının müdahale etme şansının olmadığı, anonim şirket ve kobi mantığının hiç işlemediği tek başına ayakta durmamızı sağlayan, devlet tarafından sıfır faiz desteği olmayan, dolar ve euro karşısında hiç değer kaybetmeyen ve Lidyalılardan bu yana icat edilebilen ekonominin en önemli yastık altı mevduatı olan başlık parası yerli ekonominin bel kemiğidir.  Cahiliye Araplarının toprağa diri diri gömdüğü kıza bir İslamiyet değer vermişti bir de ne kadar kız o kadar başlık parası gözüyle bakan babalarımız, dedelerimiz. Üstelik başlık parası kalkmasaydı bugün üç çocuk lazım söylemlerine de ihtiyaç duymazdık. Geleceğe yatırım için bile bir kaç kız çocuğu yapardı aileler. Yani kısacası başlık parası bizi hem ahlaken, hem toplum ve birey olarak, hem de ekonomik olarak düzeltecek önemli bir ilaçtı, ve biz bu ilacı kaybettik.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Süleyman Mücahit İyiyolbulan Arşivi
SON YAZILAR