Geçtiğimiz hafta Türk futbolu açısından tarihi derecede önemli bir haftaydı, başarıyla atlatıldı. Avrupa’da mücadele eden iki Türk takımı da ilk sekiz takım arasına girerek son dört maçtan birinde oynama hakkı kazandı. İki takımımızın aynı anda bu başarıyı gerçekleştiriyor olması gerçekten tu kaka ilan ettiğimiz futbolumuz için tarihi bir başarı.

Doğrusunu söylemek gerekirse Fenerbahçe deplasmanda aldığı galibiyet ile tur şansını oldukça artırdı diye düşünüyordum. Özellikle Sneijder ve Drogba transferlerinin sistemi ve 11’i bozmasından dolayı Galatasaray’ı tur için şanslı görmüyordum. Bunu daha önceki futbol yazılarımda da yazdım. Yönetim “çilek”ti, “pasta”ydı, “portakal”dı derken takımı gittiği raydan çıkarma noktasına getirmişti fakat Fatih Terim Gelsenkirchen’de bir kez daha ne kadar değerli bir motivatör olduğunu ispatladı, takımı özellikle ilk yarıda mükemmele yakın bir performans sergiledi.

Saha içi dizilişi 4-3-1-2’ye dönüştürerek Drogba, Burak ve Sneijder’den aynı anda faydalanmaya çalıştı ve bunu da başardı. Bana göre bu iki transfer yapılmasaydı Galatasaray turu daha ilk maçta geçerdi. Çünkü Schalke hepimizin bildiği gücü bizim takımlarımızdan çok da yüksek olmayan bir takımdır. En etkili oyuncusu Farfan’ı PSV’deyken Türk takımları her seferinde kontrol edebilmiş ve elemiştir. Schalke’nin takım olarak bu sene istenileni verememesi, Huntelaar, Afellay ve Marica’nın sakat olması gibi etkenler de eklenince elemenin işten bile olmadığı bir takım haline geldi Schalke 04. Umut-Burak ikilisiyle daha ilk maçtan garantilenecek tur ikinci maça kaldı. Geç oldu ama güç olmadı. Kutlamak gerekir. Ancak çekilen kura gerçekten şanssız bir kura. Fakat şu bir gerçek ki çeyrek final oynamak da başarıdır eğer seneye yine buralarda olabilecekseniz.

Fenerbahçe’nin zaferine de değinelim. İsim olarak Viktoria Plzen küçük gibi gelebilir ancak Avrupa’da son sekize kalma noktasında size rakip olabilen ve üstelik buralara gelirken A. Madrid’in grubundan lider çıkıp Napoli’yi eleyen bir takımsa bu şekilde bir değerlendirme yapmak sadece cehaletle anlatılabilir. Elbette bir Tottenham Hotspur bir Chelsea değil. Ama özellikle ikinci maçtaki oyunu ile ne kadar tehlikeli bir takım olduğunu izleyenler de anlamışlardır. Neticede seyircisiz maçlar sonucunda son sekize kalan bir Fenerbahçe var. Yukarıdaki Galatasaray değerlendirmesinde Fatih Terim’in ne kadar değerli bir motivatör olduğunu söylemiştim. Aykut Kocaman da kesinlikle şu an Avrupa’nın en iyi taktisyenlerinden biri. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Fatih Terim’le kıyaslayacak değilim tabi kıyaslayabilmem için O’nun kazandığı başarılara yaklaşması gerekiyor ancak işin teknik ve taktik boyutunda Fatih Terim’den daha ileride olduğunu görüyorum. Ama eksik tarafı Fatih Terim’in en güçlü olduğu yönü olan mativasyon sağlama noktası. Özellikle dikkat edilirse Kocaman’ın takımı lig ilk yarılarında çok fazla puan kaybediyor, olaya konsantre olamıyor. Bu da ikinci yarıda gereksiz yere tüm maçları kazanma yükünü takımın sırtına yüklüyor. Ancak kesinlikle ama kesinlikle Sayın Aykut Kocaman’ın kutlanması gerekiyor. Belki de Fenerbahçe tarihinin en başarılı sezonunu yaşıyoruz. Bunu Mayıs ayında daha net söyleyebiliriz. Ama şundan eminim ki Aykut Kocaman da tıpkı Fatih Terim gibi bu sezon başarılıdır ve seneye yine takımlarının başında kalmalılardır. Bunu belirttikten sonra Avrupa zaferlerinde dolayı her iki takımı da kutluyorum.