Musab Seyithan

Musab Seyithan

Korona; Musibetmi, İbret mi, Ceza mı, Bela mı, Âyet mi?

Korona; Musibetmi, İbret mi, Ceza mı, Bela mı, Âyet mi?

Koronavirüs vakasından sonra, bizim mahallede yani Müslüman âlimler arasında olay, farklı tahlillerle ele alındı. Bunlardan bir kısmı, dünyada yapılanlara karşı Allah’ın verdiği bir bela, ibret ve musibettir derken, bir kısmı, yapılan zulümlerin bir cezasıdır dedi. “Kıyamet” diyenler olduğu gibi “âyettir” diyenler de oldu. Mesela Diyanet İşleri eski başkanı Mehmet Görmez hoca, sosyal medyada paylaştığı videosunda,âyet diyenlerdendi.

Olaya Kur’an ve Sünnet cephesinden bakıldığında, hepsinin dedikleri doğrudur. Fakat yanlış olan, birinde odaklanıp diğerini görmezden gelmektir. Her ceza, beraberinde ibreti getirir. Cezaya uğrayan kişi, yaptıklarının bedelini öderken bela ve musibeti de tatmaktadır. O musibet, diğer insanlar için de ibret ve âyet/işaret olur.Musibet de sadece işleyen ve seyredenlerle sınırlı kalmaz, kurunun yanında yaşı da içine alır. Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurur: “Sadece içinizden zulmedenlere dokunmakla kalmayacak olan fitneden sakının ve bilin ki Allah’ın cezası şiddetlidir.”(8Enfal:25)

Bakın Yüce Allah Hayat Kitabımızda hırsızların cezası ile ilgili ne buyuruyor: “Hırsızlık eden erkek ve kadının yaptıklarına karşılık bir ceza, Allah’tan bir ibret olarak ellerini kesin.” (5Maide:38). 

Görüldüğü gibi ayetteجَزَٓاءً بِمَا كَسَبَا/yaptıklarının cezası olarak ifadesinin hemen arkasında نَكَالاً مِنَ اللّٰهِ/Allah’tan bir ibret olarakifadesi kullanılmıştır. O kişi için ceza olan “ellerinin kesilmesi” hem kendisi hem de diğer insanlar için ibrettir, âyettir/işarettir. “Bu suça teşebbüs edenin başına bu bela gelir”işaretini ve mesajını verdiği içinâyettir. Allahu Teâlâ Nuh kavmi ile ilgili olarak da; “Nûh kavmini de, Peygamberleri yalanladıkları vakit suda boğduk. Onları insanlara bir ayet/ibret yaptık ve zalimlere elem dolu bir azap hazırladık.” (25Furkan:37) buyurmaktadır. Ayetin “وَجَعَلْنَاهُمْ لِلنَّاسِ اٰيَةً/“İnsanlar içinâyet kıldık” ifadesindeki “âyet” kelimesini bütün tefsir ve mealler, ders almalarını işaret eden bir “ibret” kılma olarak açıklamıştır. Nuh tufanı kâfirlerin kökünü kazıyan bir musibet ve ceza olmasının yanında, sonraki nesiller için de ibret alınması gereken birâyettir.

Yüce Allah dünyada insanların işledikleri suçlar yüzünden hemen cezalandırmadığını da şöyle buyurur:“Şayet Allah, insanları yaptıklarıyla hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirlenen bir vakte kadar ertelemektedir. Vakitleri gelince Allah, onları cezalandıracaktır. Çünkü Allah kullarını kesinlikle görmektedir.”(35Fatır:45).

“Sakın Allah'ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma; gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne kadar onları ertelemektedir.” (14İbrahim:42)

Bu ayetlerde Allahu Teâlâ, zalimlerin işledikleri her suçun cezasını dünyada vermediğini belirtirken Şuara suresinde “Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bilecekler” (26Şuarâ:227) buyurarak bir kısmının cezasını da -ahiret cezası bâki olmak üzere- dünyada vermektedir.

Rasûlullah (sav) de “Bulaşıcı hastalık, Allah’ın, dilediği kimseleri kendisiyle cezalandırdığı bir çeşit azaptır.” (Buhârî, Tıb 31; Müslim, Selâm 92-95) buyurmak suretiyle bizi Korona’nın da bir ceza ve azap olduğu sonucuna götürüyor.

Bütün bu deliller ışığında kuşbakışı olarak yukardan olaya bakacak olursak; bugün dünyada özellikle Filistin’de, Suriye’de, Yemen’de ve Irakta yapılan zulümler, bardağı dolum seviyesine getirdi. Myanmar ve Çin’de yapılan zulümler de bardağı taşırdı. En iyisini Allah bilir ama zannı galibimizle söylüyoruz ki Rabbimiz, Çin’in Uygur Müslümanlarına yaptığı zulümden dolayı, “Nasıl bir devrimle devrildiklerini göstermek” için Korona virüsünü Çin’de sahaya sürmüştür. Çünkü Çin Devleti, Uygurlar üzerindeki hâkimiyetini kuvvetlendirmeye karşı en büyük engel olarak,Uygur halkının İslamî kimliğini görüyordu. Halkı İslam'dan vazgeçirmek için her türlü yıldırma ve baskı yöntemini kullanmaktaydı. Asimilasyonu gerçekleştirmek için zorla bir Uygur Müslüman kızı Çinli ile evlendirmeler, tecavüzler, eğitim kamplarında yapılan işkenceler, kızları kaçırıp bilinmeyen yerlere götürmeler ve her Müslüman Uygur’un evine bir Çinli erkek yerleştirmeler, bunların en iğrençlerindendi.Doğu Türkistan'daki halka uygulanan zulmün tek sebebi, halkın Müslüman olmasıdır. Oruç tutmak, namaz kılmak ve evlerde Kur’an bulundurmak, Çin’e göre büyük suçtur.

Bu zulmü dünya da seyretmiştir. Durdurabilme gücünde olanlar da durdurma teşebbüsünde bulunmamıştır. Çünkü Çin, Uzakdoğu’da zulmederken onlar da Ortadoğu’da zulmetmekteydiler. Zulme seyirci kalmak da, zulme ortak olmaktır.

Bütün bunlar, Allah’ın görünmez ordularından kabul etmemiz gereken, cirmi ancak mikroskopla görülen ama cürmü ise dünyayı ayağa kaldıracak ve herkesi kelepçesiz mahkûm olarak evlere tıkacak kadar büyük olan bir virüsle hayata müdahale ettiğini gösterir. Bu sefer Allah, zalimlerin zulmünü ahirete bırakmadan “Nasıl bir devrimle devrildiklerini gösterdi” ve hâlâ dünya belini doğrultamadı, kendine gelemedi. “Bizi kimse durduramaz” diyerek “icat ettikleri güçlerine tapan” müstekbir dünyanın taptıkları ve bir zamanlar Hiroşima’yı yerle bir eden atom bombaları, Filistinli çocuklara attıkları misket bombaları, son model uçak savarları ve tehdit ettikleri nükleer bombaları ile Korona virüsünü yok edemiyorlar. Çünkü vela havle vela kuvvete illa billah/Allah’ın gücünün üstünde bir güç yoktur. Allahu Ekber/Allah en büyüktür.

Mehmet Görmez hocanın iddia ettiği gibi olaya böyle bakmak “Kendimizi Allah yerine koymak” değildir.Olayları, Allah’ın “bak” dediği yerden bakarak görmektir.

Peki, bu fitnenin Çin’den başlaması ve onları seyreden Batı ülkelerine dağılması bir tesadüf mü? Hâşâ! Bir yaprak bile dalından Allah’ın bilgisi, iradesi, kudreti ve yaratması olmadan düşmezken, küresel ölçekte cereyan eden büyük bir belanın, kendiliğinden olduğunu iddia etmek, imanımızla çelişmektir. “Efendim bu bir âyettir, işarettir, ibret almamız gerekir” diyerek sadece sonuca odaklanmak, olaya parçacı yaklaşmaktır.

İşte olaya Kur’an bütünlüğü ile baktığımızda -verdiğimiz ayetler çerçevesinde- görürüz ki sebep-sonuç ilişkisiyle bu olay yeryüzünde işlenen zulümler sebebiylebela, musibet, ceza, ibret ve âyettir.Allah, bu olayın işaret ettiği dersi alarak “Bundan sonra daha iyi yaşanabilir bir dünya, emperyalist düşüncelerden uzak, hakkaniyet ve adalet kurallarına göre ülkelerin birbirleriyle ilişki içinde olmaları”dersini çıkarmamıza fırsat vermiştir. Ayrıca Müslümanlar da özelde kendilerine ders çıkarmaları lazımdır. Tarihte benzeri görülmeyecek şekilde camilerin kapılarını yüzümüze kapatması, Kâbe’nin tavafsız kalması, Mescid-i Aksa ve Mescid-i Nebevi’nin ziyaretsiz kalması büyük ders olmalı ve hayat normale dönünce camilerimizde cemaat patlaması olmalıdır. Böyle olmazsa olayı iyi okuyamamış ve gereken dersi çıkarmamışız demektir. 

Sonuç: Korona olayı;hembir musibet, hem bir ibret, hem bir ceza, hem bir bela, hem de bir âyet/işarettir. Aksi yorumlar, olaya tek zaviyeden bakmaktır, sadece birinde odaklanıp diğerini görmezden gelmektir. Vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Musab Seyithan Arşivi
SON YAZILAR