Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal

Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal

KORUMACI EKONOMİ POLİTİKALARINA HAYIR

KORUMACI EKONOMİ POLİTİKALARINA HAYIR

ABD ekonomisi, tarihinde birçok defa olduğu gibi siyasi tartışmaların kurbanı olarak, bütçe yasa tasarısı senatodaki güven oylamasından gereken çoğunluğu sağlayamadığı için harcama olanağını kullanamaz duruma düştü. Harcama gücünün kısıtlandığı ve sadece zaruri kamu harcamaların yapılabildiği ABD’deki durumun dış dünyaya yansımasının olumsuz sonuçlar doğurmayacağı ortadadır. Geçici bütçe tasarısının Pazartesi günü ilan edilmesiyle ABD ekonomisindeki olumsuzluk havası bir derece dağıldıysa da, senatodan onaylanmış bütçe tasarısıyla Trump hükümetinin elinin daha güçlü olacağı ve buna bağlı olarak da en azından yıl sonu geldiği ve yaptıkları ile yapmadıkları için sorgulanma ve hesap verme sehpasına oturtulduğunda, öne süreceği bahanesi olmayacaktır. ABD borsaları geçici bütçenin onaylanmasından sonra yukarı yönlü ivme gösterirken, DXY endeksi önemli derecede düşüş gösterirken, altın fiyatları da yükseldi.

            Geldiğinden beri ABD çıkarlarını koruma ve en üst düzeye çıkarma amaçlı politikalar takip edeceğini söyleyen Trump’ın, küreselleşmenin tüm ülkeleri her alanda kapsadığı ve dışlamanın olanaksız olduğu günümüz koşullarını, sanki 1900’lü yılların başındaymışız gibi yok sayarak bazı malların ithal vergisi oranlarını yükseltmesi yönünde uygulamalara gitmesi ve bu yelpazeyi genişletecek potansiyeli bulunması, bir çok ülke tarafından karşı korumacı tepkiler ortaya koymalarına yol açacağından dolayı, ekonomilerin toptan içe dönük politikalara yönelmeleri ve global ekonominin orta vadede durgunluğa evirilmesi sonucunu doğuracaktır. Dünya ortalamasının yaklaşık beş katı kadar harcama gücüne sahip olan Trump’ın ABD’sinin, Çin başta olmak üzere gelişmiş ülkelerin büyüme ve teknolojik gelişim hızına teknoloji ile cevap vermek yerine, cezalandırma anlamına gelen gümrük vergilerini artırarak karşılık verme yolunu seçmesi, güneşin balçıkla sıvanamadığı gibi, ABD’nin öncelikle başta iktisadi olmak üzere sırasıyla siyasi ve askeri gücünün tükenmesinin önüne geçemeyecektir. Trump’ın ABD’sinin işin kolayını tercih edip, başta Orta Doğu olmak üzere dünyanın her hangi bir noktasındaki emtia ve doğal zenginliklere askeri gücünü kullanarak sahiplenmesinin temel nedeni budur.

            Euro Bölgesinin 2017 yılındaki olumlu trendinin bu yılda devam edeceği yönünde (Almanya ZEW endeksinin yüksek çıkması) ağırlıklı görüşün bulunması en başta, yaklaşık beş saatlik uçak yolculuğuyla AB’nin çok büyük kesimine ulaşabilecek coğrafyada bulunan Türkiye olmak üzere, tüm ekonomiler için bir şanstır. Komşu ülkeler başta olmak üzere, global ekonomi pastası büyüsün ki, satın alma güçleri artarak ilave talep oluşturabilsin. Dış ticaretinin yarısını genelde alım gücü yüksek 510 milyon nüfusluk talep gücünü temsil eden AB ile gerçekleştiren Türkiye, sınır güvenliğini tehdit eden dışsal faktörleri bir an önce ortadan kaldırıp, iç siyasi çekişme kısır döngünden kurtulup ekonomiye odaklanmalı, AB ile ekonomik ilişkilerini hızla geliştirmelidir. Bu amaçla yapılacak en hızlı hareket, girişimlerin en doğrusu olacaktır.

            200 milyar dolardan fazla dış kaynağa ihtiyaç duyacağı ve petrol fiyatlarının yükseleceği öngörülen, üstelik yerel ve başkanlık seçimlerinin geçirileceği 2018 ile 2019 yıllarının, ülkemiz için oldukça çetin geçeceğinin beklenmesi, hiç de pesimist bir yaklaşım olmayacaktır. Bu iki yılın içinde bulunan içsel ekonomi ve siyasi, dışsal ise ABD’nin hortlattığı uluslararası terör merkezli girdaptan en az toplumsal hasarla çıkmak, 2023’e giden yolumuzun daha sorunsuz olması sonucuna sağlayacaktır.

  

            Soru: GSYİH değerinin büyüklüğü her zaman ülkenin gelişmişliğini göstergesi midir? Neden?

            Sözün Gözü: Güneş maalesef herkesin üzerine doğuyor.        

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal Arşivi
SON YAZILAR