Kurban, teslimiyyet ve kurbiyyettir
Kurbanın lügat anlamı, “yaklaşmak”, “Allah’ın rahmetine yaklaştırmayasebep olan şey” anlamlarına gelir. Onun için kurban, kurbiyyettir, Allah’a yaklaştıran bir ibadettir, teslimiyettir.
Dinî bir terim olarak da, kurban bayramı günlerinde ibadet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı usulüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder. Kurban, Allahu Teâlâ'nın lütfettiği varlığa bir teşekkürdür.
Kurban paylaşmaktır. Kurban ibadetinin icra edildiği bayram günlerinde paylaşma ahlakımız daha da pekişmekte; fakirler, yetimler ve kimsesizler hem kesilen kurbanla, hem de ziyaret gibi sosyal etkinliklerle ve diğer ekonomik yardımlarla sevindirilmektedir.Aşağıdaki ayetler, kesilen kurban etlerinin hem kesenler, hem isteyen hem de edebinden dolayı istemeyen onurlu fakirlerle paylaşılmasını emretmektedir:
“Kendilerine ait bir takım yararları yakinen görmeleri, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günlerde Allah'ın ismini anmaları (kurban kesmeleri) için sana (Kâbe'ye) gelsinler.Artık ondan hem kendiniz yiyin, hem de yoksula, fakire yedirin.”(22/Hac:28)
“Öyleyse artık, (kurban edilmek üzere) sıraya dizildiklerinde onların üzerinde Allah'ın ismini anın ve cansız olarak yere serildiklerinde onların etinden kendiniz de yiyin; kendi nasibiyle yetinip istemeyen kimseyi de, istemek zorunda kalan kimseyi de onunla doyurun. Biz, işte bu amaçla onları sizin yararınıza sunuyoruz ki, şükredesiniz.”(22/Hac:36)
Bu paylaşma, toplum açısından çok önemlidir.Sosyal adalete hizmet için zengin olan Müslümanlar kurban keser, fakirler de bol bol et yeme fırsatına kavuşur. İnsanların ihtiyacı için her gün yeryüzünde yüz binlerce hayvan kesiliyor. Fakat bunlardan sadece hali vakti yerinde olanlar faydalanabiliyor. Kurban bayramında ise Allah rızası için bir kısım hayvanlar kesiliyor. Bunların etlerinden muhtaç insanlar istifade ediyor. Böylece kurban ekonomik bir mesele, dini ve ahlaki bir mahiyet kazanıyor. Şahsi menfaat yerine,kamunun menfaati hâkim oluyor.
Kurbanın, kurban kesilen ev halkı ve çocuklar üzerindeki psikolojik olumlu sonuçları da aşikârdır.Çocuklarımızda, “Uğruna kurban edeceğimiz, gerektiğinde kurban olacağımız Allah’a” bağlılık bilinci gelişir.Kesilen kurbanın paylaşılmasına şahit oldukları için onlarda da paylaşma ahlakı gelişmektedir. "Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe iyiliğe eremezsiniz."(3/Âl-i İmran:92)ayeti mucibince veren elin, alan elden hayırlı olduğunu yaşayarak öğrenmektedirler. Çünkü iman, sevdiğin şeyi kurban etmektir, gerektiğinde de kurban olabilmektir.Sevdiğimiz birisine, “Senin Allah’ına kurban olayım,” deriz. Anne, evladına sevgiyle, “Annen sana kurban olsun” der. Kurban, sevgi ve dostluğun ileri düzeyini ifade eder.
Dolayısıyla bayram günlerinde sadece kesilen kurban eti paylaşılmaz. Sevgi ve üzüntülerimiz de paylaşılır. Oğullarını nişanlayanlar, gelin adayına kınalı bir koç hediyesi ile giderek gelini adına kesilen kurbanla ortak mutlulukları yaşarlar. Henüz üzerinden bir bayram geçmemiş cenaze sahiplerine akraba ve komşular pişirdikleri yemek, yaptıkları börek ve çöreklerle giderler.Cenaze evinde ortak yemek yenerek cenaze sahiplerinin üzüntülerine ortak olunur. Çünkü “sevinçler paylaşıldıkça artar, üzüntüler de paylaşıldıkça azalır.” Bayramlarda bu paylaşma, doruk noktasına ulaşır.
Kurban ibadetinin mahiyetini anlamayanlar, imansız kalpleriyle kurban kesmeyi bir “hayvan katliamı” olarak niteleyerek her yıl bayram öncesi aynı nakaratı tekrarlayıp dururlar. Her gün mezbahalarda binlerce kesilip kasaplara, marketlere, lokantalara dağıtılan, oradan da insanlara servis edilen hayvanlardan hiç bahsetmezler. Kurban bayramı günlerinde kesilen hayvanlardan dolayı toplumda et ihtiyacı kısmen azaldığı için o günlerde mezbahalarda hayvan kesilmemektedir. Böylece rutin olarak kesilen hayvan sayısına ekstradan bir ilave olmamaktadır. Yani Kurban bayramı günlerine “Hayvan katliamı günleri” olarak bakmak, meseleyi çarpıtmak ve imansız bir duruş sergilemektir. Kendi mutfağında protein ihtiyacını karşılamak için buzdolabında eti hiç eksik etmeyenler, yılda bir kez de olsa doya doya et yeme fırsatı bulan fakirlere bu hakkı çok görmek isteyenler; karnı tok, sırtı pek sosyete kodamanlarıdır. Bunların, kurban ibadetinin sosyal paylaşımdaki yerini anlamaları mümkün değildir. Bunlar, toplumun değer yargılarından kopuk olarak oluşturdukları çevrelerinde,-bir kurtçuk gibi- ördükleri kozanın içinde hayatlarını sürdürürler.
Hâlbuki Türkiye ile herhangi bir batı ülkesi karşılaştırıldığında, Batıda kişi başına Türkiye’dekinin neredeyse yirmi katı fazla et tüketilmektedir. Bu demektir ki, en iyimser tahminle Batıda Türkiye’dekinin yirmi katı fazla küçük veya büyükbaş hayvan kesimi yapılmaktadır. Üstelik bugün Hristiyan Avrupa ülkeleri et ihracatının merkezi konumundayken batılı anlayışın hayvan kesimine karşı çıkmasını anlamak mümkün değildir. Bunu imansızlıktan başka bir şeyle izah etmek imkânsızdır.
Kurbanı sosyo-psikolojik açıdan değerlendiren Prof. Dr. Ali Murat DARYAL,kitabında şöyle demektedir: “İnsanda bir takım içgüdüler vardır. Saldırganlık, kan akıtma, vurma, kırma, işkence vb. İnsanda var olan bu içgüdüleri dengede tutmak gerekir. Dinin amacı insanı her anlamda olgunlaştırarak Allah’a yaklaştırmaktır. Kurban ibadeti de insana bir takım faydalar sağlayan, kan akıtma, vurma-kırma, yakma gibi bazı içgüdüleri dengeleyen ve etkisini kıran bir özelliğe sahiptir. Kurban kanı akıtmak insan kanı akıtmaya engeldir.”(Prof. Dr. Ali Murat Daryal, Kurban Kesmenin Psikolojik Temelleri, İst. 1980, s. 71)
Aslolan İbrahimî bir iman ile adamak ve adanmaktır. Rabbimiz bize “evladınızı kurban edin” demiyor ama çok sevdiğimiz, İsmail kadar değer verdiğimiz şeyler mutlaka vardır. Herkes elbette kendini de, İsmail’ini de iyi bilir. Onun en çok sevdiği ne ise, İsmail’i de odur işte. Gerektiğinde bunları Allah yoluna adamamız İbrahimî bir duruştur.
Sonuç olarak deriz ki, müslümanlarkurban kesmekle Allah’ın emrine itaat etmiş olurlar. Böylece Allah için fedakârlık yapma alışkanlığı kazanırlar.Toplumda yardımlaşma ve dayanışma yoluyla kardeşlik ve dostluk bağları güçlenmiş olur. Sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur. Zengin, malını feda ederek şükretme imkânını elde ederken, fakir de bayram vesilesi ile bulduğu bir yiyecek için şükretme imkânına kavuşur.Zengini, eğer varsa, cimrilik hastalığından veya dünya malına düşkünlükten kurtarır.Hayvan piyasasında ticari bir canlanma meydana gelir. Siz malınızı kurban edemezseniz, malınızın kurbanı olursunuz. Kurban Bayramı, malımızı Allah için kurban etme, Allah için fedakârlık yapma günüdür. Gerisi boş lakırtı.