Ömer Kocabaş

Ömer Kocabaş

Radikal adımların zamanı geldi

Radikal adımların zamanı geldi

Şu sıralar herkes bir şeylerden şikâyetçi. Sohbetlerin ana gündem maddesi ekonomi. Mahalledeki esnaftan, büyük firmaların yöneticilerine kadar hemen herkes ekonomi konusunda topu başkasının üzerine atmanın derdinde. Kimse dönüp kendisine bakmıyor. Döviz kuru, hükümetin ekonomi politikası deyince iş bitiyor. Stokçuluk, daha fazla kâr hırsı, haline şükretmeme, vatandaşın durumunu umursamama falan gayet doğal kabul edilir oldu… Ticari anlamda ahlaksızlığın bu kadar arttığı, konforundan ödün vermeyenlerin makbul kabul edildiği bir zamandayız. Maalesef bunlar daha iyi günlerimiz(!)

Koronanın başladığı günden beri dünyanın çivisi daha bir hızlı çıkmaya başladı. Ülkemizde doğal olarak bu durumdan etkilendi. Bilim kurulunun ilk günden beri tavsiye ettiği, hükümetinde iyi niyetle uygulamaya çalıştığı yasaklar nedeniyle ekonomimiz epey bir darbe aldı. Sırtında yumurta küfesi olmayanlar, her ayın başında maaşları hesaplarına yatanlar için yasakların bir önemi yoktu. Geçici olarak kapatılan işyerlerinin bir kısmı kalıcı olarak kapandı. Açılanlar daha az eleman çalıştırmaya başladı. Kimisi uyanıklık yapıp işsizlik ödeneği üzerinden devleti kandırmanın yollarını aradı. Azalan üretimle birlikte birçok alanda üretim-tüketim dengesi bozuldu. İhracat bahane edilerek piyasaya daha az ürün sunulmaya başlandı. Doğal olarak fiyatlar uçtu.

Şu kadar gün tam kapanma sağlanırsa başarıya ulaşırız, toplumun şu kadarı aşılanırsa korona biter dediler. Dedikleri oranların yakalanmasına rağmen neredeyse aynı noktadayız hatta daha da geriye gidiyoruz. Bunlar umurlarında olmadı tabii. Çünkü bilim adamı olduklarından onların dünyaları da farklı. Sıradan vatandaşın derdi, geçim sıkıntısı onlar için önemli değil. Ortaya attıkları tezlerin neredeyse tamamı boş çıkan bazı isimler utanmadan hâlâ konuşabiliyor. Basınımız da bunları şişirmeye devam ediyor. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki kimsenin sıkıntısı diğerinin umurunda değil. Herkes kendi derdine düşmüş durumda. Köşe başlarını tutanlar kendi yaşam standartlarından taviz vermeden aynı şekilde hayatlarına devam ediyorlar. Şartlar kötüleşirken birileri standardını koruyorsa hatta daha da artırıyorsa elbette bunun bedelini ödeyenler de olacak. İşte bunlar nedense görmezden geliniyor.

Ülkenin ekonomisi şöyle böyle derken bankalarımız rekor kârlara ulaşıyorlar. Bu kâr üretimden falan gelmiyor. Vatandaşa verdikleri yüksek faizli krediden geliyor. Bankalarımız bırakın ana sermayelerini, yıllık kâr oranlarının yarısını üretim yapan insanlara birkaç yıl vade ile faizsiz kredi verseler eminim ekonomimizde bir iyileşme olur. Fakat böyle şeylerin olmayacağını bilecek kadar bu ülkede yaşamışlığımız var. Günün sonunda suçu hükümete attın mı geresi önemli değil. Hükümetin en büyük suçu fazla iyi niyetli olmasıdır. Serbest piyasa diye zamanında gereken müdahaleler yapılmayınca azan çok oldu. Vatandaşın tepesine serbestçe binmeye başladılar. Maalesef toplumda orta direk diye adlandıran sınıf gitgide eriyor. Yoksullar ve zenginler diye ikiye bölünür hâle gelindi.

Yaşanılan sıkıntının geçeceğine inanıyoruz, sabırla da bekliyoruz. Lakin bu salgın işinin öyle kolay bir şekilde biteceğine en iyimser tahminlerde bulunanlar bile artık inanmıyor. Salgın bitse, iklim değişikliği saçmalığı sırada.  Gıda, enerji fiyatları dünya genelinde çok arttı. Ülkemizdeki döviz kurundaki artıştan dolayı bunun bize yansıması da oldukça fazla oldu. Dolarımız, altınımız yok ama piyasa onların üzerinden fiyatlama yapıyor. Artık birçok üründe fiyatlar bırakın haftalığı günlük değişir oldu. Bu duruma en kısa sürede vatandaşın lehine bir çözüm bulunmalı. Kuru ezberlerin, suçu sürekli başkalarının üzerine atmanın kimseye bir faydası yok. Üretim, tüketim ve fiyatlamadaki dengesizlik noktasında en kısa zamanda bazı radikal adımlar atılmazsa işimiz zor. Gerekirse bazı temel gıda maddelerinin üç-altı aylık periyotlarda ihracatı yasaklanmalı. Vatandaşı düşünmeyen uyanıklar bir yandan yükselen kur sayesinde daha fazla para kazanırken, diğer yandan da üretim az diye iç piyasada da fiyatları artırıyorlar. Kazan kazan dedikleri böyle bir şey olmalı…

İyi şeylerden bahsetmek isteriz ama yaşanılan iyi olaylarda gündemin, ekonominin hengâmesinde kaybolup gidiyor. Ekonomi, altın ve döviz kurları her sohbetin vazgeçilmezi haline geldi. Her sıkıntının ardından bir feraha ulaşacağımızın inancıyla sabretmeye devam ediyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi
SON YAZILAR