Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Ramazan Hilali Doğuş Ufkuna Yaklaştı…

Ramazan Hilali Doğuş Ufkuna Yaklaştı…

Filozofların hareketin sayımı dedikleri zaman, yaratılmıştır. Biz, süreli bir hayatta yaşıyoruz. Bütün yaratılmışlar bir zamanla kayıtlıdır. Kur’an’da asra, kuşluk vaktine, geceye, gündüze, sabah vaktine yemin edilir. Eğer Yüce Allah bir şeye yemin ediyorsa, bu durum iki açıdan önemlidir: İlki, yeminden sonra çok önemli bir şeye dikkatlerin çekilmiş olması, diğeri  ise, yemin edilen zaman ya da nesnenin bizzat kendisinin önemli oluşudur.

Zaman görünmez bir gemi gibi içinde varlık ve yokluk, nimet ve bela, genişlik ve darlık, sevap ve günah, iman ve küfür, hidayet ve dalalet, hastalık ve sağlık, zenginlik ve yoksulluk, kar ve zarar, barış ve savaş gibi zıtlarını da bağrında taşıyarak  akıp gidiyor.

Türkçemizde zamanın önemini “vakit, nakittir” atasözü çok güzel anlatır. Burada nakit, her ne kadar para, kıymetli eşya anlamına geliyorsa da mecaz olarak söylenmiştir. Müslüman kültüründe vakit, azizdir, iyi değerlendirilmesi gerekir.  İnsanın ömrü, onun en kıymetli hazinesidir, sermayesidir. İnsan ne kazanacaksa onunla kazanacaktır. Ömür ise dehir (zaman)den biz cüzdür. Onunla akmaktadır. Hatta insan için zaman ömründen, hatta ömrünün içinde bulunduğu ânından ibarettir.  Kârsız geçen her an, o güzel sermayeden heder edilen bir ziyan, bir hüsran gibidir.

Bu sebeple zaman bizim için bir emanettir.  Geçirilen her dakikanın hesabını Yüce Allah’a vereceğiz. Çünkü hayatımız, sınırlıdır. Sadece zaman üstü olan ve mutlak  zamanın sahibi,  Yüce Allah’tır.  Bizler zamanlı varlıklarız. Zamanlı varlıklar, kendilerine biçilen zamanın “emanet” olduğu bilinciyle hareket ederler. Emanet ise, korunması gereken bir değerdir.

İslam’da kurtuluşun ilkeleri iman ve salih ameldir. Her Müslüman kendisine emanet edilen zamanı salih amellerle değerlendirmelidir. On bir ayın sultanı Ramazan hilali, doğuş ufkuna yaklaşmıştır.  O, ufkumuzu aydınlatmadan biz onu karşılamada ne gibi hazırlıklar yaptık? Bu çok önemlidir. Şehr-i ramazan, bir mektep, gecesiyle gündüzüyle yoğun ibadetle geçirilmesi gereken kutlu bir zaman dilimi..  Özellikle bizi zaman konusunda eğitir. Zamanın büyük bir nimet olduğunu yaşatarak bize öğretir. Müslümanın 24 saatini meşgul eder. Örneğin, sahur vaktinde kalkılacak, sahur yemeği yenilecek, vaktin doğruluğu hesaplanacak, çünkü falan saat falan dakikada artık yemek-içmek kapısı kapanacaktır.  Gündüz, falan falan işler yapılacak, icabında toplumun ihtiyaç sahiplerinin maddî-manevî ihtiyaçları karşılanacak, böylece birçok insan sevindirilmiş olacaktır. Bu, zengin ve fakir Müslümanlar arasında kurulan bir barış, kardeşlik, dostluk köprüsüne dönüşecek, böylece, toplumun sosyal dokusu daha bir güçlenecek, birlik duyguları daha bir kuvvetlenecek anlamına gelir.

Akşam vakti, tam vaktinde iftar edilecektir. Yemek yenecek, istirahat edilecek, sonra “teravih” namazına geçilecektir. Her sene, bütün senenin bu bir ayı zarfında muntazam programlı bir şekilde Müslümanlar kendilerini eğiteceklerdir. Neticede böyle bir disiplinli zaman yönetimi Müslümanın hayatında vaktin son derece değerli olduğu ahlakını ve şuurunu kazandıracaktır.

Ramazan ayı yaklaşırken herkes harıl harıl hazırlıklarını yapmaktadır. Evlerde, sokak ve çarşılarda maddi temizlikler yapılmakta, her yer ramazan ayına özgü bir atmosfere bürünmektedir.  Büyük şehirlerin camileri “Hoş geldin Ya Şehr-i Ramazan” yazan mahyalarla süslenmekte, zekat, fitre ve sadaka hesapları titiz bir şekilde yapılmakta, iftar davetiyeleri listeleri çıkarılmaktadır. Varlıklı Müslümanlar,  ramazan ayını iyi geçirsinler diye, fakire-fukaraya yardım paketlerini yola çıkarmış durumdalar.. Kimi Müslüman kuruluşlar da “kardeşlik sınır tanımaz” sloganıyla çoktan ülke sınırlarını aşmış durumda.. Zulme uğramış mağdur İslam coğrafyalarında yaşayan kardeşlerine merhametle dokunmak üzere, yollarda…

Diğer taraftan, ramazan ayının olmazsa olmazı olan televizyon programları hazırlıkları  bitirilmiş durumda.. Elbette sağlıklı ve nitelikli programlar faydalı olmakla birlikte,  Ramazan ayı, bütünüyle televizyon ekranlarına kilitlenip zamanın berhava edileceği bir zaman dilimi de değildir. Daha çok ibadete yoğunlaşmak gerekir. Namazıyla, mukabelesiyle, orucuyla, itikâfıyla, zekât ve sadakasıyla, iftar ve sahuruyla, itikaf ve seheriyle, paylaşma ahlakıyla bu aya kilitlenilmelidir.  Çünkü bu ay, bir mekteptir. Bu ayda elde edeceğimiz ahlaki yücelikler, bizi diğer aylara da hazırlayacaktır. Biz dinimizi, ilmiyle amil olan âlimlerden ya da onların yazdığı eserlerden öğrenmeliyiz. Muteber olan din âlimlerinin tefsirleri ve dini kitapları okunmalı, şerhli yorumlu hadis kitapları tercih edilmelidir. Televizyonlarda her ne kadar dini içerikli programlar veriliyorsa da bunlar külli olarak bütün detaylarıyla aktarılması zaman bakımından mümkün değildir.

Ne mutlu bu kutlu aya hazırlık yapıp tüm benliğiyle bu ayı karşılayanlara…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Ramazan Altıntaş Arşivi
SON YAZILAR