Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Prof. Dr. Ramazan Altıntaş Şeb-i Arûs’un Manevî Yankısı

Şeb-i Arûs’un Manevî Yankısı

Hz. Mevlânâ’nın Hakk’a vuslatının 752’nci yıl dönümünü idrak ediyoruz. Asırlardır olduğu gibi bu yıl da Şeb-i Arûs’un manevi iklimi gönüllerimizi kuşatacak; dünyanın dört bir yanından Mevlânâ dostları, hakikatin kavuşma çağrısına kulak vererek ülkemize, özelde Konya’ya akın edecek. Bu geliş, yalnızca bir anma töreni değildir; gönüllerin buluşması, ruhların dirilişi, insanlığın ortak arayışının yeniden görünür olmasıdır. Bu yüzden bu manevi bereketi, “dostlar bizi alışverişte görsün” kabilinden basit bir formaliteye dönüştürmeden, hikmetini kavrayarak değerlendirmeliyiz.

Bugün insanlık, tarihin en derin belirsizliklerinden birinin içinden geçiyor. Güvensizlik, toplumların damarlarına sızmış görünmez bir hastalık gibi yayılıyor. İnsanlar, yarınlarına dair umutlarını yitiriyor; kalplerinde tarifsiz bir terk edilmişlik psikolojisi büyüyor. İçinde bulunduğumuz çağ, kalabalıklar içinde yalnızlığın arttığı, bireyselleşme adı altında ruhların birbirinden koptuğu, gönüllerin susuz kaldığı bir zaman dilimi…

Dünyanın gözleri önünde, Gazze’de bir soykırım işleniyor; masumların feryadı göklere yükselirken uluslararası güç odaklarının sessizliği zulmün etrafına duvar örüyor. Bu sessizlik sadece siyasal bir tercihin değil, insanlığın vicdanı adına derin bir çöküşün işareti olarak yürekleri sızlatıyor. İnsanlık, rahmetin gölgesini ararken ateşin ortasında bırakılmış bir çocuk gibi titriyor.

İşte böyle zamanlarda hakikatin yolunu aydınlatacak sözlere, gönülleri teskin edecek nefeslere, insanı insana hatırlatacak önderlere her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Çünkü insan, Rabbinden uzak düştükçe korkuları artar; hakikatin sesinden uzaklaştıkça huzuru kaybolur. Bu sebeple Yüce Rabbimiz, her çağda İslâm’ın özünü yeniden hatırlatacak, dini hayatın donuklaşmış yüzüne yeniden can üfleyecek, insanları hem Rabbine hem de birbirine yaklaştıracak âlimler, veliler, mücedditler ve emin insanlar gönderir.

Hz. Mevlânâ da bu derin hikmet zincirinin en parlak halkalarından biridir. O, çağının karanlığında bir ışık, insanlığın çalkantılı nehirlerinde akan bir fikir ırmağı, ilahi hakikatin nefesiyle gönülleri dirilten bir mürşittir. Mevlânâ’nın sesi asırlardır susmadı; çünkü onun mesajı bir millete, bir coğrafyaya, bir döneme ait değildir. O, Hakk’a yönelen her gönlün rehberi, insan olmanın yükünü taşıyan herkesin yoldaşıdır. Aşkı, yalnız kuru bir duygu değil; hayatı anlamlandıran bir iman dirilişi, insanı insan yapan bir rahmet yoludur.

Bugün, Mevlânâ’nın vuslat ikliminde buluşurken aslında bir çağrıyı yeniden duyuyoruz: “Gel, kim olursan ol yine gel!” Bu çağrı bir teselli değil, bir diriliş müjdesidir. Karanlığın arttığı yerde bir kandil olmanın, zulmün yükseldiği yerde rahmetle durmanın, yalnızlığın derinleştiği yerde kardeşlik köprüleri kurmanın davetidir. Şeb-i Arûs, sadece Mevlânâ’nın Hakk’a kavuşması değildir; bizim de haktan, hakikatten, merhametten ve insanlığın ortak vicdanından kopmuş yanlarımızı yeniden bulma gecesidir.

Rabbimizden niyazımız, Mevlânâ’nın hikmetini, merhametini ve insanı insan yapan o derin mesajını kalplerimize nakşetmesi; onun aşk yolculuğunun bizlere de bir arınma, bir bilinç ve bir diriliş vesilesi kılmasıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Ramazan Altıntaş Arşivi

Maneviyatın Dijital İstismarı

18 Kasım 2025 Salı 00:02

Sudan’ın sessiz çığlığı

11 Kasım 2025 Salı 00:03

Medya Ahlakı, Gazze ve Batı Vicdanı

04 Kasım 2025 Salı 00:04

Seri Kâtil’e Kim Dur Diyecek?

21 Ekim 2025 Salı 00:04

İslamî Birliğin Kök Değerleri

07 Ekim 2025 Salı 00:03