Ömer Kocabaş

Ömer Kocabaş

Sıkılanlardan sıkıldık

Sıkılanlardan sıkıldık

Koronavirüs ile imtihanımız devam ediyor. Vaka ve vefat edenlerimizin sayısı her geçen gün artsa da Avrupa ve Amerika başta olmak üzere diğer ülkelere göre hâlâ iyi durumdayız, avantaj biz de, tabi ki şimdilik…

Bazı şeyleri idrak etmek zor olsa da yapacak bir şey yok. Virüsle ilgili ilk önlemler alınırken seyircisiz maç oynanır mı diye dertleniyorduk, yakında futbol diye bir şey vardı ne oldu acaba diyeceğiz. Camilerimiz kapandı, daha ötesi yok(!) Şimdi inşallah Ramazan’a kadar normal hayatımıza döneriz diye umut ediyoruz, çok iyimser bir tahmin olmasa da. Alınan önlemler her geçen gün artıyor, maalesef böyle giderse sokağa çıkma yasağı da ilan edilecek. Hükümetimiz biraz iyi niyetli davranıyor. Sokağa çıkma yasağını çıkarmak için özel bir çaba gösterdiklerine ve amaçlarına geçen hafta değinmiştik. Bu aşamada önlemler artırılırken cezalarda artmalı.

Mademki okullarımız nisanın sonuna kadar kapalı, o tarihe kadar 0-17 yaş arası sokağa çıkma yasağı ilan edilmeli. Aynı şekilde 18-30 yaş arası örgün eğitim alan üniversite öğrencilerinin de sokağa çıkması yasaklanmalı. Hatta çalışmayan ev hanımlarının da sokağa çıkması yasaklanabilir. Yasak da lafta kalmamalı, yasağı delenlere ilk başta uyarı cezası, devamında ise bin lira ve üzerinde hükümetin belirleyeceği bir miktarda ceza kesilmeli. Bu cezalarda yoksul insanlara yardım noktasında kullanılabilir. Zabıtalar ve bekçiler üzerinden bile bu dediğim denetim çok rahat yapılabilir, polisimizin bu işe dahil olmasına gerek bile kalmaz. GBT tarzı bir programın denetçilerin cep telefonlarına yüklenmesiyle gereken denetim sağlanabilir. Böylece olayın ciddiyetinin farkına varmış oluruz, virüs tehlikesi de biraz azalır. Maalesef yaşanılan durumu halen bir oyun, tatil zannedenler var.

Bu virüs günlerinde evde durmaktan sıkıldık diyenleri de hiç anlamıyorum, anlamak dahi istemiyorum. Sosyal medya üzerinden bu durumu espri malzemesi haline getirip, kendiyle dalga geçenler bile iyi kötü bir uğraş içerisinde. Benim asıl kızdıklarım sanki ortada keyfi bir özgürlük kısıtlaması varmış gibi insanları kendi haline bırakın kardeşim düşüncesinde olanlar. Anlamak isteyene ibret almak diye bir şey var. Yahu kardeşim şu anda sıcak evinde değil de yoğun bakımda bilincin kapalı bir halde de bulunabilirsin. Yahut da yoğun bakımın önünde çaresizce bir yakınını bekliyor olabilirsin. Sırf bu halde olmadığın için bile şikâyet etmeye hakkın yok…

Diğer türlü devlet, memurlarına evde kalmak için gereken kolaylığı sağlıyor. Özel sektöre de çalışanlarını işten çıkarmamaları karşılığında yüzde 60 maaş desteği sağlayacak. Buna rağmen özel sektör bu ne olur ne olmaz, ücretsiz şekilde izne ayrılıp, virüs son bulduğunda gidecek bir işi olup olmayacağını dert edinen, daha da fenası bu virüs günlerine doğrudan işsiz olarak yakalanan binlerce insanımız var. Ölümü, sonrasını düşünmüyorsak bu insanların halinden ibret alıp yine şikâyet etmeye hakkımız yok.

Bir de evde yapacak bir şey yok diyorlar ya sinir oluyorum. Her insanın kendine göre bir meşgalesi, afili ismiyle hobisi vardır. İlla kitap okuyun demiyorum. Elbette şu zamanda en faydalı şeylerden birisidir ama herkeste kitap okumayı sevecek diye bir şey yok. Evinizde internet bağlantısı varsa sabahtan akşama kadar film-dizi izleyin. Onu da sevmiyorsanız Müge Anlı, Esra Erol gibi gündüz kuşağına takılın. O da olmadı çıkın balkonunuza bir yandan sigara-çay ikilisiyle keyif yaparken, pardon kendinizi zehirlerken diğer yandan da telefonunuzdan okey oynayın. Bunlar gayet basit, makul öneriler. Öyle çocuklarınıza vakit ayırın, aile içi iletişiminizi artırın, ev içerisinde kendinize yeni hobiler edinin, yemek yapın falan gibi gereksiz önerilerde bulunmadım(!)

Gayet gerçekçiyim. Yoksa kontrolümü kaybedersem üç ayların içerisindeyiz, namaz borcu olmayan insan yoktur. Sabahtan akşama kaza namazı kılsak bile borcumuz bitmez. Bilenler Kuran-ı Kerim okusun bilmeyenler mealini, tesbihle zikir çekip bu kötü günlerin geride kalması için dua edelim gibi gerici önerilerde de bulunabilirim(!) Fakat gerek yok, herkes kafasına göre takılsın, tek şartımız şikâyet etmesin…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi
SON YAZILAR