Ömer Kocabaş
Ömer Kocabaş Suriye’nin yeni dönemi

Suriye’nin yeni dönemi

Son iki, üç haftadır Suriye ile yatıp kalkıyoruz. Gündemimizin birincisi sırasında Suriye var. Filistin, Gazze’de yaşanılan soykırım devam etmesine rağmen geri plana düştü. Bu noktada bir savrulma yaşamamalıyız. Sıradan vatandaşın gündemi, reyting ve tiraj kaygısıyla basının önceliği farklı olabilir. Umalım yöneticilerimiz, devlet aklı bu noktada gereken özeni göstermeye devam ediyordur…

Gelelim Suriye’ye. Şu ana kadar gerek sahada, gerekse de masa başında her şey bizim istediğimiz gibi gidiyor. Bir yandan muhaliflerin ilerlemesi devam ediyorken diğer yandan yavaş yavaş yeni bir devlet doğuyor. Şam’a yaklaşık 12 yıl sonra yeniden büyükelçi atamamız bu yüzden önemli. Dışişleri ve MİT sahada uyumlu bir şekilde çalışıyor. Şam’da Emevi Cami’inde namaz kılmanın sembolik anlamını bizim muhaliflerin anlamasını elbette beklemiyoruz. Suriye’de gözle görülür iki sıkıntı var. Birincisi İsrail. Sadece Golan tepeleri üzerinden kısmi bir işgale girişmesinden bahsetmiyoruz. Kafasına göre Esad döneminden kalan askeri tesisleri bombalıyor. Suriye’nin limanlarına saldırıyor. Az da olsa bulunan gemilerini havaya uçuruyor. Bunun önüne geçmek gerekiyor. Önüne geçebilmek içinde bir an önce devlet otoritesi kurulmalı. O aşamaya geçesiye kadar da Türkiye kendini göstermeli.

Bir diğer sıkıntı da ABD. Suriye’nin en önemli petrol kaynakları bizim sınırımıza yakın bölgede YPG, PYD işgali, ABD kontrolü altında. Suriyeli muhalifler bu bölgeyi terör örgütlerinden temizleyebilecek mi önemli olan bu. ABD şimdilik bölgeden çekilmiyor, teröristleri desteklemeye devam ediyor. Trump’ın başkanlık görevini devralmasından sonra ne olacak çok belli değil. Lakin ABD yıllardır besleyip, büyüttüğü aparatından bir anda vazgeçmez diye düşünüyorum. Türkiye’nin sürekli bir şeylerle uğraşması, başını kaldıramaması İsrail ve ABD’nin işine gelir. Önümüzdeki günlerde bu konuda çok sıcak gelişmelerin yaşanacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok…

Ülkemizdeki Suriyelilerin dönüşü noktasında her kafadan farklı bir ses çıkıyor. Düne kadar ülkemde mülteci istemiyorum diyenler bugün Suriyelilerin gidecek olmasından rahatsız. Çünkü seçim döneminde bu durumunun ekmeğini tam anlamıyla yiyemediler(!) Varlık amaçları mülteci düşmanlığı olan partilerin bulunduğu bir ortamda buna şaşırmamak gerek. Bir de gerek Suriyeli gerekse de başka ülkelere mensup ülkemizde kaç sığınmacının bulunduğu noktasında kafa karışıklığı var. İçişleri Bakanlığı ülkemizdeki Suriyelilerin sayısının dört milyonun altına düştüğünü, memleketine dönenlerin sayısının günden güne arttığını açıklıyor.

Bizim muhalefetimize bakacak olursanız ise ülkemizdeki Suriyeli sayısı en az 10 milyon. Beş milyon civarında da Afgan vb. diğer ülkelere mensup insanın olduğunu söylüyorlar. Bu kadar insanı biz sokakta göremiyoruz desek adımız yandaş olacak. Fakat muhalefetin önceden beri sayı saymayı bilmediğini çok iyi bildiğimizden umurumuzda değil. Bir zamanlar organize ettikleri cumhuriyet mitinglerindeki binleri milyon yapan onlar. Her seçim döneminde şişirilmiş anketlerin gazına gelip kendi kendilerini kandıran da onlar. Hatta Suriyelilerin memleketlerine dönmediğini, giden üç, beş bin kişinin görüntüsünü yandaş basınının farklı açılardan yeniden kurgulayıp servis ettiğini falan da yine onlar söylüyor.

Günün sonunda elbette Suriyeliler yavaş yavaş memleketlerine dönecekler. Fakat bu 15 günde olacak iş değil. Önümüzdeki yılının sonbaharına kadar giden epey olur. Ardından hükümet kalanları kibar yollu uyararak memleketlerine uğurlar. Suriyeliler can derdine düşüp vakti zamanında ülkemize geldiler. Şimdi bile en ağır işlerde en düşük ücrete çalışıyorlar. Suriyelilerin boşaltacağı evlerde oturacak insanı zor buluruz. Konya’dan örnek verecek olsak kentsel dönüşüme girecek, her tarafı dökülen müstakil evlerde yüksek kiralara oturuyorlar. Onlar ayrılınca o evlerin büyük bir kısmı yıkılacaktır. Diğer yandan Suriyeliler giderse tarım, sanayi biter diyenlere de inanmıyorum. Su akar yatağını bulur. Uyanık sanayicimizin, çiftçimizin biraz canı yanar olur biter. Bugüne kadar yaptıkları kâra sayacaklar artık yapacak bir şey yok.

Suriye’de yaşanılan gelişmelerle ilgili iyimser olmamak için bir sebep yok. Yeni bir dönemin inşasına şahitlik ediyoruz. Elbette her şey yolunda gidiyor diye kontrolü de elden bırakmamak lazım. Bu noktada görev devlete düşüyor. Her şey kuyumcu tartısı hassasiyetinde hesaplanıp ona göre adımlar atılmalı. ABD, İsrail tarafından DEAŞ vb. yeni bir örgütün kurulmasına izin verilmemeli. Muhaliflere devletleşme noktasında her türlü destek verilip, tecrübe aktarılmalı. Sonrası kendiliğinden gelir. Karayoluyla Halep, Şam gezilerinin organize edildiği turizm reklamlarını da kısa sürede görürüz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi