Şenol Metin

Şenol Metin

Türkiye Yüzyılı’nda toplu sözleşmeyi konuşmak

Türkiye Yüzyılı’nda toplu sözleşmeyi konuşmak

Ağustos ayında 4 milyona yakın memuru doğrudan ilgilendiren 7. Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri yapılacak.

Sözleşme olarak adlandırıldığı için memurlar toplu sözleşme sürecinde tüm sorunlarının görüşülebildiğini zannetmektedirler.

Ancak 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu 28. Maddesi toplu sözleşmede görüşülebilecek konuları saymış, kamu görevlilerinin mali ve sosyal hakları dışındaki konuların görüşülemeyeceğini hükme bağlamıştır. Bununla birlikte 6. Dönem Toplu Sözleşme’de ‘2022 yılında üzerinde çalışma yapılacak konular’ ek irade beyanları ile sözleşmenin kapsamı genişlemiştir. Bu sayede sözleşmeli memurların kadroya alınması, 3600 ek gösterge gibi sorunlara toplu sözleşme kapsamında olmasa da çözüm aranmış ve yeni bir çerçeve inşası mümkün olmuştur.

Sözleşme literatürde, ‘eşit taraflar arasında tam bir serbestiyet içinde, müzakere edilerek hazırlanan ve imzalanan belgedir.’ olarak tanımlıdır, ama;

4688’in düzenlediği süreç, müzakere temelli değildir.

4688’de yetkili sendika ve konfederasyonun hareket kabiliyeti sınırlıdır.

‘Kamu Görevlilileri Sendikaları Heyet Başkanı en çok üyeye sahip konfederasyon temsilcisidir.’ Denmiş ama hemen yanına yedek başkan monte edilmiştir.

Yetkili konfederasyon görüşmelerden çekilmesi halinde en çok üyeye sahip 2. konfederasyon bu yetkiyi kullanır.’ diyerek eşitlik, sözleşme serbestliği ve müzakere sürecine dair tüm kurallar yetkili sendikanın yetkililiğini aşındırmak üzere düzenlenmiştir.

Yine toplu sözleşmenin imzalanmaması halinde geçmiş sözleşme dönemlerine ait kazanımların yürürlüğü durdurularak yetkili sendika sözleşmeyi imzalamaya mecbur bırakılmaktadır.

Çalışma yaşamının gerçek sorunlarının müzakere edildiği, adil bir toplu sözleşme sistemi için 4688’de aşağıdaki düzenlemeler yapılmalıdır;

1. Memurların haklarını savunmak üzere yetkilendirilen sendikanın yetkililik statüsü uluslararası standartları kriter alarak güçlendirilmelidir.

2. Yetkili sendikayı sözleşmeyi imzalamaya mecbur bırakan ve dünyada başkaca örneği olmayan yedek yetkili sendika uygulaması mevzuattan çıkarılmalıdır.

3. Toplu sözleşmede görüşülecek konuları belirleyen 28. madde yeniden düzenlenerek memurların her türlü haklarının görüşülebileceği bir zemin inşa edilmelidir.

4. İmzalanan toplu sözleşmede kazanılan hakların Avrupa Birliği hukukunun veya uluslararası anlaşmaların ulusal mevzuata aktarılmasındaki gibi mevzuata otomatik aktaracak bir mekanizma kurulmalıdır.

5. 20 gün olarak belirlenmiş toplu sözleşme takvimi genişletilmelidir.

6. Toplu sözleşmenin imzalanmaması halinde tek seçenek hakem heyetidir. Yetkili sendikaya kamu hizmeti sunumunu geciktirme, kamu hizmeti sunumunu geçici durdurma ve grev gibi seçenekleri kullanma yetkisi tanınmalıdır.

Peki üniversite çalışanları?

Toplu sözleşme sistematiği, memurların sorunlarının çözümüne katkı sunmakta zorlanır iken üniversite çalışanları açısından durum vahimdir. Üniversiteler eğitim hizmet kolundadır. Toplu sözleşmede, üniversite çalışanlarını eğitim hizmet kolunda yetkili sendika Eğitim-Bir-Sen temsil ederken, işveren heyetini Milli Eğitim Bakanı ve Bakanın görevlendirdiği bürokratlar temsil etmektedir. Yükseköğretim Kurulu Başkanı da teamülen Milli Eğitim Bakanının yanında bulunmaktadır ama bürokrat düzeyinde yetkilidir. YÖK’ün böylesi bir sorumluluğu üstlenecek geleneği de bulunmamaktadır. Ayrıca üniversite özerkliği kavramı nedeni ile üniversiteler Milli Eğitim Bakanlığının teşkilat şemasının dışındadır ve bu Milli Eğitim Bakanlığını, üniversiteler ile ilgili karar alırken çekinik davranmaya itmektedir.

Yani demek istiyorum ki;

Toplu sözleşmede üniversite çalışanlarının sorunlarını dinleyecek muhatap merci-bakan yoktur.

Çözüm çok basit;

‘Yükseköğretim bakanlık formunda örgütlenmelidir.’ Böylece yetkili sendikanın gündeme getirdiği sorunları muzakare edecek Yükseköğretim ve Bilim Bakanı, muhatap Bakan olacaktır.

Üniversite çalışanları akademik ve idari personel olmak üzere 2 büyük gruba ayrılmıştır. Üniversite çalışanlarından akademisyenlerin sorunları muhatapsızlık nedeni ile çözüm bulunamaz iken üniversite çalışanlarının yarıya yakınını oluşturan idari personelin sorunları üniversite idari personeli gibi bir sınıflandırmanın kamu personel sisteminde mevcut olmayışı nedeni ile çözümü geçtik, görüşülememektedir bile. Anlaşılır kılma adına;

Yetkili sendika ‘üniversitelerde görev yapan yardımcı hizmetler sınıfındaki personel genel idare hizmetlerine aktarılsın’ talebinde bulunduğunda ‘tüm kamuda yardımcı hizmetlere mensup memurlar var. Bu nedenle hizmet kolunda değil konfederasyonun sorumlu olduğu genel çerçevede muzakare edilmeli’ denilerek sorun, üst komisyona aktarılmaktadır.

Sorunu yaşayanlar sorunu konuşamamaktadır. Benzer örnekler çoğaltılabilir.

Sonuç olarak, toplu sözleşmenin memurların dolayısı ile üniversite çalışanlarının gerçek sorunlarının tartışıldığı, çözüm bulunduğu bir platform olsun istiyorsak 4 şeyi yapmamız gerekir;

1. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu 36. Maddesine eklenecek bir madde ile 13. Hizmet sınıfı olarak üniversite idari personeli ile akademik personeli bir çatı altında toplayacak Yükseköğretim Hizmetleri Sınıfının ihdasıdır. Yükseköğretim Hizmetleri sınıfı, 400 Bine yakın çalışanı ile eğitim ve sağlıktan sonra en kalabalık hizmet sınıfı olacaktır.

2. Türkiyenin bilim üretme kapasitesi ve üretilen bilginin öğretilmesi açısından fevkalade önemli olan yükseköğretimin bir kurul eliyle yönetilemeyeceği herkes tarafından kabullenilmiştir. Yükseköğretim ve Bilim Bakanlığı artık zorunluluktur.

3. Memurların maaş başta olmak üzere hakları kadro ve hizmet sınıfları üzerinden belirlenirken, Toplu sözleşme görüşmeleri bakanlıklar temel alınarak yapılmaktadır. Bu çelişki giderilmelidir.

4. Memur sendikaları örgütlenmesi 11 hizmet kolu esas alınarak düzenlenmiştir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi sonrasında yeniden örgütlenen bakanlıklar ile hizmet kolu esaslı memur sendikacılığı arasında uyum problemi vardır. Kültür, Enerji, Haberleşme, Ulaştırma, Bayındırlık hizmet kollarında çalışan sayısının azlığı doğal olarak bu hizmet kolundaki sendikaların da zayıf kalmasına neden olmaktadır Bu husus dikkate alınarak hizmet kolları yeniden düzenlenmelidir. Eğitim, Sağlık, Büro, Teknik Hizmetler, Yerel Yönetim Hizmetleri ve belki de Din Hizmetleri fazlası ile yeterli bir çerçevedir.

Cumhurbaşkanımızın açıklamaları Türkiye Yüzyılı’nda anayasa dahil temel kanunlarda önemli değişiklikler yapılacağı müjdesine 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu da acil kodu ile eklenmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Şenol Metin Arşivi
SON YAZILAR